|
Sığınacak yeri olmamak

"Sığınacak yeri olmamak ne demektir, bilir misin bayım?" sorusu bir kez daha mıh gibi çakılıyor beynime.

Soruyu Marmeladof, Raskolnikof''a sorar (Dostoyevski, Suç ve Ceza).

Bu sorunun anlamını kavrayabilmek için elbette sığınacak bir yerinin olmaması gerekiyor insanın. Öyle yalancıktan değil... Öyle, istemem yan cebime hesabına değil...

Sığınacak yeri olmamak sefaletin ortasına düşmektir.

Sığınacak yeri olmamak, henüz tuzağın dışındayken kaçmakta olan birinin halidir. Umutsuzca sığınacak bir yer arayan, korkuya kapılarak kaçan birinin hali... Ve sonunda, beklenmedik bir anda, kendini tuzağın içine düşmüş bulmak... İşte orada, bir kere daha, sığınacak bir yerinin bulunmadığını umutsuzca müşahede eden yaralının hali...

Durum, tam da, savunmasız bırakılmış insanın durumuna eşdeğerdir.

Bu yüzden, insanın savunma hakkı kutsal sayılmıştır.

Bu yüzden, av hayvanına kendini savunma fırsatı tanınması avcılığın raconundandır.

Eğer bir avcı, avını tuzak kurarak yakalıyorsa, o, avcılık değil fakat sahtekârlık yapıyor demektir.

Son zamanlarda "orantısız güç" kullanmaktan bahsedilir oldu.

Öğrenci hareketlerinde, polisin biber gazı kullanması, cop kullanması orantısız güç olarak tanımlanıyor. Tamam. Eyvallah.

Peki, konferans vermek üzere kürsüye çıkmış olan hatibe yumurta fırlatmak nedir?

Bu, orantısız güç kullanmak değil midir? Şundan dolayı ki, hatip, hiçbir şeyden haberi olmadan kürsüye çıkmıştır. Birden, beklemediği bir durumla karşılaşmaktadır. Kafasına, gözüne, üstüne başına yumurta fırlatılmaktadır. Yumurta, aslında, pek de masum bir silah sayılmamalı. İnsanın kulağında, gözünün üstünde, bir de sivri tarafı çarparak patlarsa, o durumda, yumurtanın taştan farkı kalmaz... Ciddi bir yaralama vukuunda, bu yaralama yumurtayla gerçekleştirildi diye görmezlikten mi gelinecek?.. Bağışlanacak mı?

Burada, dikkat edilmesi gereken husus şudur: saldırıya maruz kalan kişi tümüyle savunmasız bırakılmaktadır. Hukukça öne çıkartılması gereken husus burada tebellür eder. Yoksa durumu sıradan bir gösteri hareketidir diye görmezlikten gelmek, saldırıya uğrayanın hakkını gasbetmek olur.

Bu durumda, saldırıya uğrayanın konumu kendine tuzak kurulan kişininkine benzer.

Bir yere gizlenip oradan geçen birini: "Peh!" diye bağırarak korkutmak da aynı bağlam içinde değerlendirilmeli. Bu tür olaylar gündelik yaşantı içinde gülünüp geçildiği için üzerinde durmaya değer sayılmıyor. Ancak saldırıya maruz kalan bu fiilden zarar görüp şikâyetçi olduğunda fiilin hukukî niteliği önem kazanır.

Biz, kişiyi savunmasız bırakan her türlü saldırının haksız fiil veya cezayı gerektiren bir fiil olarak mütalâa edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

13 yıl önce
Sığınacak yeri olmamak
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri