|
Fikir fahişesi

-Fikrin ne fahişesi oldum,

ne zamparası!

Bir vicdanın, bilemem,

kaçtır hava parası?-

–N. F. Kısakürek (Muhasebe)–

Fikir hangi ortamda neşvünema bulur?

Acaba özgürlük ortamında mı, diye düşünebiliriz. Yoksa tam da bunun karşıtında yer alan ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir yerde mi?

Aslında fikrin ortamı ile özgürlük ortamı arasında bir ilgileşim kurmak ne ölçüde doğrudur, tam kestiremiyorum. Çünkü bana öyle geliyor ki, fikir özgürlük ortamında değil, fakat kendisine duyulan ihtiyaç ortamında hâsıl olur.

Bu gün özgürlüğü tartışıyoruz, vesayet rejimini tartışıyoruz.

Bu konular otuz yıl, kırk yıl önce niçin tartışılmıyordu ya da tartışma bu günkü kadar bazı somut gerçekliklere tekabül etmiyordu?

Belli değil mi: o tarihlerde bu ülkenin insanları henüz içinde yaşadıkları siyasal ortam üzerinde bazı teşhislere ulaşmış değildi. Ulaşmış olanlar da bu fikirleri tartışmayı tehlikeli sayardı. Her şeyi göze alanların akıbeti de ortadaydı. Kimileri ülke dışına çıkmakta kurtuluşu bulmuş, kimilerinin ömrü hapislerde, sürgünlerde geçmiş, kimileri de söylemek isteyip de söyleyemedikleriyle kalmıştı...

Cemil Meriç, aydın olma haysiyetini kişinin cesaretinde arıyor ve kendi zamanına göre Cumhuriyet tarihinde bu cesareti gösterebilmiş iki kişinin adını anıyordu. Bunlardan biri üstat Bediüzzaman Sait Nursi, öteki üstat Necip Fazıl''dı...

Biz bunlara bu gün başka isimleri de ekleyebiliriz. Örneğin Sabahattin Ali, örneğin Nazım Hikmet...

Öte yandan bir fikir mücadelesi uğruna hayatı mahvolmuş yüzlerce, binlerce insanın mevcudiyetini biliyoruz.

Ve zaten onların mücadelesi sayesinde hâlihazırda tartışılan meselelerin tartışılabilir hale geldiğini de biliyoruz. Onların korkusuz tutumları olmayaydı bu gün özgürlük uğruna tartışılan meseleler belki asla gündemde yer tutmazdı.

İmdi, özgürlük için, bir hukukî ortamın tesisi için hayatını mahveden kahramanlar bulunduğu gibi, onların tam karşısında yer alan ve kurulu düzenin hukuk karşıtı oluşumuna destek çıkan okuryazar taifesi de var...

Onlar ne yapıyor? Ya da onların üstlendiği görevin mahiyeti ne oluyor? Onlar da bir yandan demagoji ile, lâfebeliği ile, kurulu düzen yalakalığı ile mücadele azmini berkitirken bir yandan da kendi mecrasında gelişebilecek olan oluşumu çelmelemeye çalışıyor... Kurulu düzenin çıkar ilişkisinin bir yerinde bir biçimde yer almış olan bu tiplerin gıdası kurulu düzenin asla değişmemesi noktasında nemalanıyor. Ne ki, aslında bir tür körlük görmelerini de engelliyor diyebiliriz. Değilse, aslında düzenin dogmatik yapısını hukuk düzeni ve özgürlük ortamıyla değiştirmenin herkesin çıkarına olduğunu görmeleri gerekirdi. Fakat her şey ve herkes kendi misyonunun gerektirdiği fonksiyonu icra etmeye memur... Bu kümede andığımız kimselerin her şeye rağmen birer iyi niyet kurbanı olduğunu kabul edebiliriz.

Bir de değindiğimiz kümelerin dışında yer alan başka bir küme var: Necip Fazıl''ın fikir fahişesi dediği tip... İğrenilmesi ve uzak durulması gerekenler onlardır. Bunlar ne bir fikir adamıdır, ne de bir fikrin adamıdır. Bunların kaleminin bir hava parası vardır. Ücreti ödendiği takdirde hizmetine amade olmayacağı hiçbir şey, yalamayacağı hiçbir çanak yoktur. Çünkü hayatlarında hiçbir değerin tuttuğu bir yer mevcut değildir.

14 yıl önce
Fikir fahişesi
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon