|
Ne kadar laiklik o kadar kömür işletmeciliği

Laikliği benimsemeye kalkışan kafa yapısı ile kömür işletmeciliğimize egemen olan kafa yapısı aynı kabullerin ürünü...

1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı neyin davasını güdüyordu, neye dönüştü?

Sorun, Osmanlı aydını nezdinde, Osmanlı toplumunu Batının (Avrupa ülkelerinin) yaşam standardını (askeri ve teknik bağlamda) yakalama çabasında yoğunlaşıyordu. Ancak Osmanlı ricaline akıl hocalığı yapan İngilizlerin bu istikamette verdiği akıl, Osmanlı siyasal rejimini meşruti bir yönetime dönüştürmeye müncer olacaktı. İngilizler Müslimlerle gayrimüslimlerin eşit sayılmadığı mülahazasından hareketle, söz konusu Fermana işbu eşitlik hükmünün yerleştirilmesi gereğini öngörmüştü. Buradaki fikirler ilerleyen zamanda Osmanlı aydınının kafasında hürriyet fikrinin fetiş haline gelmesine ve ardından meşruti bir yönetimin kurulması talebine ulaştı. 150 yılı aşkın bir zamandan sonra Tanzimat olayı, bu günden geriye bakıldığında, böyle çarpık ve çapraz bir tabloyu yansıtıyor. Gayrimüslimlerin söz konusu Fermana bakışıyla Osmanlı aydınının bakışı örtüşmüyordu. Osmanlı aydınının Avrupa uygarlığına meftun oluşu ve nerdeyse kaçınılmaz bir içgüdüyle oraya gidip orada tahsil imkânı sağlamaya çalışması veya orada bazı entelektüel edimlere girişmesi Batıya ram olmuş bir ruh halinin dışa vuran yansımasıydı.

O gün olduğu gibi bu gün de aslında bu toprak insanının kendi yapısal ırasından neşet eden sorunlara, onun ırasından neşet etmeyen çözüm arayışının farklı bir düzlemde yansımasını ve yinelenmesini gözlemliyoruz.

Tanzimat döneminde çözüm ideolojik bağlamda aranıyordu. Günümüzde de aynı bağlamda arama çabası sürdürülüyor.

Hoş bir Karadeniz fıkrası anlatılır. Karadeniz uşağı, birinin, ayağını üst basamağa koyarak ayakkabısının bağcığını bağladığını görmüş; bundan sonra o da ayağının birini basamağa koyarak bağlamaya başlamış. Şu farkla ki, birinci kişi, üst basamağa koyduğu ayağındaki ayakkabının bağcığını bağlarken, uşağımız aşağıdaki ayakkabısının bağcığını bağlamaya gayret ediyormuş.

Bizim Batı dünyasını taklit hevesimiz de aynen böyle gidiyor. Yalnızca felsefi, sosyolojik, siyasal kavramların aktarılmasında değil; kömür işletmeciliğinde de aynı yöntem geçerli görünüyor.

Görünüşte aynı işi yapıyoruz. Ama ıkına sıkına becermeye çabaladığımız işte bir tuhaflık görünüyor. Ayağımızdan birini üst basamağa koymuşuz, ama aşağıda kalan ayakkabımızın bağcığını düğümleme çabasına girişmişiz...

Sonuç: maden işletmeciliğindeki kafa yapımızla laikliği benimsemeye kalkışan kafa yapımız aynı kabullerden yola çıkıyor. Zahiren Batı telakki tarzıyla örtüşüyormuş gibi görünen taklit, tümüyle asal muhteviyatından boşaltılmış olduğu için menşe ülkedeki sonucu vermiyor. Bilakis, ters tepiyor.

10 yıl önce
Ne kadar laiklik o kadar kömür işletmeciliği
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî