|
Faiz düşüşlerinin cari açık üzerindeki etkisi

2018 yılı ağustos ayında yapılan kur saldırıları sonucu yükselen faiz oranları, tekrar o tarihten önceki haline geri döndü. Tabi bu düşüşte, özellikle haziran ayındaki TCMB Başkanı değişikliğinden sonra yapılan faiz indirimlerinin çok büyük etkisi oldu. Özellikle faiz ve kur arasında kurulan ilişki nedeniyle hep söylenen şey, çok hızlı faiz indirimlerinin kuru tekrar tetikleyeceği ve yeniden bir devalüasyona yol açacağı tezi idi. Aslında bu hızlı faiz indirimleri bize gösterdi ki hızlı bir şekilde artan faizler kur artışlarını tek başına durduramadığı gibi hızlı inişler de tek başına kuru tetiklemiyor. Tam aksine geçen yıl aynı tarihlerde hızlı faiz artışı yapan Arjantin hem faizleri hem de kur artışını durduramadı ve IMF’nin eline düşerek ülkesine çok ağır bir reçete uygulamak zorunda kaldılar.

Bugün ülkemize baktığımızda kur artışı kontrol altında ve istenen düzeydedir. Faizler hızlı bir şekilde inerek bugün reel sektörü ve bankaları rahatlatacak bir noktaya yaklaştı. Bilindiği üzere düşük faiz daha fazla üretim, daha fazla istihdam, daha fazla ihracat demek. Bir de tabi düşük kur, düşük faiz daha fazla ithalat demek. Bu durum ise cari açığın yükselmesi anlamına gelmektedir. İşte bu noktada artık yaşanılan tecrübelerle daha dikkatli olmamız gerekecek.

Küresel finansal kriz sonrasındaki yıllarda Türkiye çok hızlı ve güçlü bir ekonomik büyüme sergilemişti. Bu dönemde yılık toplam kredi büyüme oranları %40 seviyelerini yakalamıştı.

Bugün de faizlerin inmesiyle bankacılık sektöründe krediler artmaya başladı. Hatta iki yıla yakın bir süredir topa girmeyen özel sektör bankaları, kamu bankalarını geçtiler. Ancak kredi dağılımına baktığımızda, özellikle özel sektör bankalarının yine ticari kredilerden çok tüketici kredilerine yöneldiklerini görüyoruz. Son 13 haftalık kurdan arındırılmış bireysel kredi büyümesi kamu bankalarında %28 iken özel bankalarda %43 olarak gerçekleşmiştir.

Tüketici kredilerindeki bir artışın tüketim talebini artırdığını ve bu artışın bir kısmının da ithal mallara yönelmesi sebebiyle cari açığın artmasına neden olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ticari kredilerin ise cari açık üzerindeki etkisi tüketici kredilerine göre daha farklıdır. Krediler eğer yatırım amaçlı kullandırılıyorsa, yatırım sonucunda artan üretim kapasitesi ve istihdam artışı sayesinde arzı destekleyeceği için cari açığın bozulmasını sınırlayacaktır. Ancak, yatırımda ithal girdi kullanımı söz konusu ise ilk aşamada cari açık artışına yol açabilir. Orta ve uzun vadedeyse, yatırım sonucunda artan üretim kapasitesi ayrıca firmaların ihracat faaliyetlerini de destekleyeceği için cari açık üzerinde olumlu etki yapacaktır.

Yine, firmaların ithalatlarını finanse etmek amacıyla kredi artışı söz konusu ise bu da cari açığı artırıcı etki doğurabilir.

Kredi talebinin kısa bir sürede hızlı bir şekilde artması durumunda, yurt içi finansman kaynaklarının bu artışı karşılamaya yeterli olmaması sonucunda da cari denge olumsuz etkilenecektir. Örneğin, 2010 ve 2011 yıllarında Türkiye’de hem yüksek kredi büyümesi hem de cari dengede önemli bir bozulma gözlenmiştir.

Bu nedenle kredi gelişmelerinin yakından takip edilmesi makroekonomik ve finansal istikrara yönelik politikaların geliştirilmesi için büyük önem arz etmektedir. TCMB’nin yaptığı çalışmalarda da kredilerdeki artışın cari açığın yükselmesinde önemli bir etken olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, tüketici kredilerinin ve ticari kredilerin cari açık üzerindeki etkisinin birbirinden farklı olması, cari dengenin iyileştirilmesine yönelik tedbirler açısından da önemli. Toplam kredi artışının daha çok tüketici kredilerinin sınırlandırılması suretiyle kontrol edilmesi, cari dengeyi olumlu etkileyecektir. Bu anlamda havayolları, seyahat acenteleri ve konaklama ile ilgili yurt dışına ilişkin harcamalarda taksitlendirme sürelerinin altı aydan üç aya düşürülmesine, yine fiyatı 3.500 TL’nin üstünde olan cep telefonlarına altı yerine en fazla üç taksit yapılmasına dair son dönemdeki BDDK kararları oldukça önemli.

Böylece, hem TCMB tarafından uygulanan likidite politikalarının hem de BDDK tarafından tüketici kredilerine yönelik alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisi ile tüketici kredilerinin daha sınırlı artması, ticari kredilerin ise daha fazla artarak cari denge üzerinde olumlu etki yaratması sağlanmalıdır.

#TCMB
#Kriz
#BDDK
#Faiz
4 yıl önce
Faiz düşüşlerinin cari açık üzerindeki etkisi
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!