|
Adımı unuturum, seni unutamam!

"Necip Fazıl üzerinden AK Parti"yle hesaplaşmak" başlıklı naçizane yazım üzerine geçen gün Sadık abi (Albayrak) aradı ve Üstadın "Kırmızı" (Son Posta Gazetesi, 11 Ocak1962) yazısını nerden bulduğumu sorduktan sonra mezkur yazının son cümlesini terennüm etti:

"Adını unuturum, seni unutamam!"

Nasıl oluyor da uzun yıllar önce yayımlanan bir yazının son cümlesini böyle ezberinde tutabiliyor?

Sadık Albayrak"ın araştırmacı kişiliğinden kaynaklanan olağanüstü hafızasıyla veya Necip Fazıl"ın belagat konusundaki maharetiyle açıklanacak bir hal değildir bu?

Bugün kaç köşe yazarı kaç köşeden onca yazı yazıyor, değil yıllar sonraya, akşama kadar yaşayan doğru dürüst tek bir yazı yok.

Tamam, iletişim arttıkça "ifadenin" anlamını yitirdiği bir çağdan geçiyoruz. Tamam, kelimler hiçbir dönem olmadığı kadar laçkalaşmış.

Herkes büyük konuşuyor; revnaklı cümleler kuruyor hayat hakkında. Sadece "twitter" mecrasında bile metafordan göz gözü görmüyor.

Ne ki yarınlara bir tek cümle kalmıyor.

Peki…

Necip Fazıl"ın o sözünü yıllar yılı unutturmayan hakikat nedir?

"Adını unuturum, seni unutamam" ifadesi hafızaya kazınacak kadar güçlü bir ifade mi?

Elbette değil; tam aksine racon aleminde sıklıkla yakılan lakırdılardandır.

Bu sözü unutulmaz kılan mana, "Kırmızı" yazısındaki fonksiyonu da değildir. (Bu yazı etrafında Bedii Faik"in başlattığı tartışma büyümüş, zamanın "devrimci gençleri" protesto yürüyüşüyle Necip Fazıl"ı kınamış, bununla da kalmayıp Eskişehir"de Hava Kuvvetleri Komutanına şikâyet etmişlerdi. Böyle parantez içlerine sıkıştırılmayacak kadar uzun, uzun olduğu kadar da ibret alınacak bir hadisedir. Başka zaman tafsilatlı bir şekilde anlatırım; ola ki "Militarist Necip Fazıl" başlığı atanlar da utanır.)

Necip Fazıl "Adını unuturum, seni unutamam" ifadesinin arkasında "cinnet müstatili"ne rağmen bütün bir hayatıyla durmuştur.

Unutmadığı için de unutulmadı.

Bu "klas duruşu" Fatih Çekirge"yle alkolsüz şampanya eşliğinde yaş günü kutlayan "bacılarımız" anlamış mı ki Ayşe Hür de anlasın?

Necip Fazıl her şeyden evvel fikrin çilesini yaşayan, öfkesini taşıyan adamdır.

Bedii Faik"e söyle demişti: "Üstüme söverek gel, bayılırım; fakat sövmen bir fikir öfkesine bağlı olsun. / Böyle gelebiliyor musun? /Sen yalnız külhanbeyi lügatine göre sövüyorsun!(…)Bilgiyle gel, köle olurum; elveririr ki, bu bilgi, hak ve hakikat çilesi yolunda yanlışlıklarla dolu olsa da, yine bir bilgiçlik olsun.(…)Sen yalnız arslanın iki ayağı arasına sığınıp faaliyetine engel gördüğü kediyi rapor eden sıçana benziyorsun. / Fikrin yok, hakikatin yok. Bilgin yok, ihlasın yok, güvenin yok…"

Necip Fazıl"ı farklı kılan en büyük özelliği bence "fikir öfkesidir."

En çok sevdiğim özelliği de budur.

Oktay Akbal bir gün (Üstadın da hazır olduğu bir ortamda) "Ben Üstadın fikrini düşüncelerini sevmem; ben onun şiirini severim" deyince, Necip Fazıl lafı yapıştırmış: "Oktay beni en küçük yanımla sever.."

Necip Fazıl…

"Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billurlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim, nefsim için değil de, sırf O"nun ümmetinden en hakir ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için" diyen adamdır.

11 yıl önce
Adımı unuturum, seni unutamam!
İçimiz rahat mı?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi