|
"Be Kir" için özür diliyorum!

"Hayatımda ''Ah, keşke'' demedim..." veya "Yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymam ben!.." diyenlerin afra tafrasına bakmayın siz. Her insanın kendinden utandığı zamanlar vardır.

Bugün, bu köşede bir ''utancımı'' paylaşmak istiyorum sizinle.

Hayır, "Anlat, anlat, rahatlarsın..." diyen bir doktorum yok. Lakin, ''itiraf'' etmeden de daha fazla duramadım.

Mevzu şu:

Geçenlerde yazdığım bir yazıda yaptığım bir şey için tarifsiz kederler içindeyim. Ne yapsam, ne etsem, kendime nasıl bir ceza versem, bilmiyorum.

Bekir Coşkun''u eleştirmek sadedinde, Bekir adından, "Be" ve "Kir" hecelerini ''ürettim''.

Böylesi bir kepazeliğin altına nasıl imza attım, hâlâ aklım almıyor!

Yapılacak şey mi bu?

Bu kadar zavallı espri(!) olur mu?!

Hani, Bekir Coşkun, terörü tel''in mitinglerinde, "Neden ''türbanlılar'' yok?.." şeklinde fitne-fesattan ibaret bir soru sormuştu ya, buna binaen ben de bir yazı yazmış ve işi mezkur yazarın ''espri'' anlayışına getirmiştim:

"Diyelim ki; Bekir Coşkun''un ciddiye alınacak nesi var ki?! / Mizahı mı? / Onun mizah zevkinin hülasası şundan ibarettir:

"Ankara" / "Ne kara?"

Köşe yazarlığı, üçüncü sınıf meddahçılıktan ibaret bu adam, geçen gün, "Reception" kelimesinden, "Recep" çıkarma marifetini göstermişti. (...) Kabul etmek gerekir ki; mizah ''zekası'' oldukça komik. / Doğrusu merak ediyorum:

"Bekir" adından da, "Be Kir" veya "Be" hecesini atıp, "Kir" üretebilecek mi?.."

Tamam, isimlere espri eziyeti uygulayarak ''komiklik'' yaptığını sanan ''aklın'' vahametini gösteren bu ifadelerde bir şey yok.

Ama ben burada durmadım ki!...

Başka bir vesileyle, "Bu ne bencilliktir Be Kir?" başlıklı bir yazı daha yazdım.

"Başta İstanbul''un kimi semtleri olmak üzere birçok tutucu kentte cuma günleri işyerlerinin, çarşıların, mağazaların tarikatların baskısıyla kapatıldığını biliyoruz..." tezviratını dillendiren Bekir beye, tuttum "Be Kir" diye hitap ettim.

Günlerdir, güzelim Bekir adına, "Be Kir" şeklini vermenin utancıyla yaşıyorum!

Bu nasıl akıl tutulması, bu ne biçim ''espri'' körlüğüdür? Bunun, Abdullah''a, "ABDullah" demekten ne farkı var?

Mevzunun bağlamı veya mahiyeti hiç önemli değil.

Ona bakarsanız, adını ''hidrolize'' etmenin dışında, ona söylediğim her şeyin sonuna kadar arkasındayım.

Zaten adımı vermeden (İnsanlık hali; meşhur olmamdan korkmuş olabilir. ) yazdığı cevapta, cuma günü işyerlerinin zorla kapatılması tezviratına, "Hadi diyelim ki ben uydurdum..." demiştir. Buradaki "diyelim ki" ifadesine takılıp kalmayın. O kadarcık olacak tabii. Düpedüz "uydurdum" diyecek hali yoktu ya!

Gelgelelim, Bekir beyin espri anlayışını eleştirmek, onun gibi tuhaf ''espriler'' yapmanın mazereti olamaz.

Hülasa, o salak ''heceleme'' ameliyesi nedeniyle başta Yeni Şafak okurları olmak üzere herkesten özür diliyorum.

Bundan sonra onun gibileri eleştirirken çok dikkatli olacağıma dair kendime söz verdim. Çünkü hazretin bulaşıcı bir ''espri'' anlayışı var.

Bir de, kimi eleştirdiğine dikkat etmeli insan.

Sözgelimi, dünya durdukça benim en beğendiğim esprilerden birini Woody Allen yapmıştır. Sokrates''i ve felsefesini eleştirmek için, "Akropolis''te, Sokrates''le tartıştık. Bana var olmadığımı ispat etti. Moralim çok bozuk..." demiştir.

Şimdi merak ettim:

Woody Allen, bizim Bekir Coşkun''u eleştirseydi ne derdi acaba?

Elbette "Be Kir" gibi bir saçmalığa tenezzül etmezdi, ama, çok da matah bir ''espri'' üretemezdi herhalde.

Nihayetinde, neyi veya kimi eleştiriyorsanız, onun (çapının) fırsat verdiğinden öteye geçemezsiniz.

Gerçekten de, kimi eleştirdiğine dikkat etmeli insan.

16 yıl önce
"Be Kir" için özür diliyorum!
Tesbit, teşhis, duâ
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler