|
Silindir şapkalı köpek

Piyasada silindir şapkalı zat-ı muhterem pek yok. Köpekler de bilebildiğim kadarıyla şapka takmıyor.

Diyeceksiniz ki o zaman ne, nerden çıktı bu başlık?

Başlık da bana ait değil zaten.

Kime mi ait?

Yok yok öyle yapmayalım; evvela ne söylendiğine bakalım, sonra bakarız kimin söylediğine.

E hadi ne duruyorsunuz kemerleri bağlayın: "Ah, o herşeyin mes''ulü, silindir şapkalı köpek tiyneti!... / Ahlâk zaafımız onun, ruh zaafımız onun, fikir zaafımız onun yüzünden... Efsanevî cinayetler, dâsitânî hırsızlıklar, yakası açılmamış suistimaller, tımarhanelik ruh boşlukları ve imansızlıklar, hep onun getirdiği iklime bağlı..."

Nasıl?

Biraz daha okunmayı hak ediyor değil mi?

"O, her devrin sahtekârı... Ruhuna, buz dağlarını limon bahçesine çevirirci ılık samimiyetten tek zerre düşmemiş mahlûk... Ruhu, buzdan bir ova gibi hakikat tohumuna yabancı... Buz tohum tutar mı?.."

Madem şekilden değil cibilliyetten bahsediliyor, o halde bakalım başka örnekleri de var mı bu "Silindir şapkalı köpek" tıynetinin:

"O, büsbütün yeni bir tip değildir. Onun kendisinden evvel fesli, hattâ sarıklı örnekleri bile görülmüştür. Sarıklılar içinde, ebedî hayat garantisi din adına, efendilerinin keyfi için aykırı fetvalar vermeye kadar gidenler oldu..."

Daha fazla sabrınızı zorlamdan söyleyelim (üslubuna meftun olanlar şappadak bilmiştir gerçi) mezkur satırların sahibi Necip Fazıl Kısakürek''ten başkası değildir.

Merhum üstadımızın kıymet hükmünü iktibas etmezsek olmaz: "Silindir şapkalı köpek, çok eski ve çok yeni günlere kadar, kapkara yobazlığın örneği..." (Büyük Doğu Dergisi, 26 Haziran 1959, S. 17,sh. 1, Silindir Şapkalı Köpek, Necip Fazıl)

Demek ki "Silindir şapkalı köpek" bir tıynetin, cibilliyetin, karakterin ifadesi; belirli bir şahsın değil.

Her fecaat onun getirdiği iklimin eseri.

Öyle bir iklim ki baştan sona hayasız, öyle bir iklim ki büsbütün mütlif.

En bariz özelliği de "malzemeden" çalması.

"Malzeme" dedik diye, sadece inşaat malzemeleri gelmesin aklınıza. Hepsinden önemlisi "Ruhun Malzemeleri"nden (Rasim Özdenören ustamıza selam olsun) çalıyor.

O yeryüzünün gördüğü göreceği en azman hırsız.

Kimi zaman üflediği yerden kemiren bir fare kadar sinsi, kimiz aman zücaciye dükkanına giren bir fil kadar nobran.

Zamanımızdan çalıyor, medeniyetimizden çalıyor, demokrasiden çalıyor, hatta cumhuriyetten bile çalıyor.

Son zamanlarda da çatallı diliyle habire kardeşliğimizi çalıyor, yazık ki yazık kimsenin ruhu duymuyor!

Duymuyor; zira (dedik ya) ruhun malzemelerini de çalmış.

Silindir şapkalı köpeğin en büyük korkusu "kardeşlik kokusu!"

Acımasızca vuruyor kardeşliğimize.

Van depreminde bir baba gece gündüz enkazın yanı başında iniltilerini duyuyor yavrularının ama bir şey gelmiyor elinden. Dindi yavrularımın iniltisi diyor en sonunda.

Gökyüzü ağlar bu çaresizliğe!

"Silindir Şapkalı Köpek" tıyneti garip bir tecessüsle "Kürtler" diyor.

Azra bebek son yolculuğu çıkacak yolculuk nedir bilmeden.

Ve, Yunus ve Yunus''a kalkan olan o çansız beden.

Biz bebek diyoruz "Silindir Şapkalı Köpek" tıyneti "Kürtler" diyor. Biz bacı diyoruz o "Kürtler" diyor, biz ana diyoruz o "Kürtler" diyor.

Bu ne şerefsiz bir tecessüstür ya rabbi!

Hiç durmuyor; olur olmaz yere "Kürtler, Türkler" deyip duruyor!

Hatta bununla da yetinmeyip "Kürtler, Türkler, Müslümanlar" diyebiliyor.

Kürt, Türk ve Müslümanlık algısında marazi bir rahatsızlık olmayan bir insan evladı böyle "yabancılaştırıcı" tasnifi nasıl yapar?

Aziz Nesin "Zübük" romanının sonunda, Zübükzade İbraam Bey''in aslında toplumdaki üçkağıtçılıkların toplamından ibaret olduğunu belirttir.

Van''daki deprem üzerine herkes bir televizyon programcısı hanımefendinin sözüne odaklanmış ya, aslında Zübükzade İbraam Bey misali, toplumdaki "ayrımcılığın" hasılasıdır o.

Maharet...

O hanımefendinin üzerinden kendimizi temize çekmekte değil, kardeşlik hırsızı o silindir şapkalı köpeği kuyruğundan yakalamakta.

13 yıl önce
Silindir şapkalı köpek
İslâmcılara azıcık hikmet penceresinden baksak?
Afrin’de Türkiye’yi kuşatanlara, içeride ‘entelektüel terör’e karşı Milli Mücadele
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?