|
Ayıp ama çok ayıp
Çok uzun yıllardan beri önce
AK Parti
iktidarına,
Gezi
'den beri ise neredeyse tek başına
Recep Tayyip Erdoğan
'a ve en yakın çevresine yönelik saldırılar, aslında bir darbeyi haklı ve meşru addedecek geniş bir kitlenin yaratılmasına yönelikti...


Bu satırlar bana ait değil.



Değerli tarihçilerimizden

Prof. Cemil Koçak

'ın bir

söyleşisinden.



Erdoğan

ve

AK Parti

'ye karşı olası bir darbeyi “

haklı ve meşru addedecek geniş bir kitlenin yaratılmasında

” 2011'den önce kimlerin “

hizmet

” verdiği hepinizin malumu.



Ne ki, “

Tehlikenin farkında mısınız

” diyerek yola çıktıktan sonra

Mustafa Balbay

'ı kovarak gazetelerini

FETÖ

'ye “hizmete” teslim edenler de var.



Demek ki 2011 herkes için milat değil, ve demek ki, her döneme uygun “

hizmet

” görenler de var.



Ne ki,

Ahmet Altan

'dan

Murat Belge

'ye,

Hasan Cemal

'den

Nazlı Ilıcak

'a kadar birçok yazarçizer için 2011 tastamam bir milat.



Zira, 2011'den önce “

dünya lideri

” diyerek yere göğe sığdıramadıkları

Erdoğan

'a 2011'den sonra “

otoriter

” veya “

diktatör

” demekle de kalmayıp işi nefret söylemine kadar vardırmışlardı. (Bunlara sonradan kimi “AKP'li fırıldaklar” da eklemlenmiş, hatta içlerinden bir biçare, “Erdoğan 2011'den sonra diktatörleşti” demişti.)



Bu yazarçizerlerin arasında “endişe” kamuflajlı darbe siparişi verenler de oldu, darbeye giden yollara taş döşeyenler de!



Sözgelimi,

Tarhan Erdem

, 15 Temmuz darbe kalkışmasından bir hafta evvel durduk yere sandığı ve seçimi gayrimeşru ilan etmişti.



Altan biraderler

de malum televizyon programında,

Erdoğan

ve

AK Parti

için, “

zorla indirecekler

” diyerek

Nazlı Ilıcak

'ın yüzünde gülücükler açmasına neden olmuşlardı.



Darbeyi önceden bilip darbeye uygun pozisyon almak veya darbeye yatırım yapmak elbette ahlaksızlıktır.



Fakat darbeyi önceden bilmek FETÖ'cü olmayı gerektirmez.



FETÖ'cü kaçak

Prof. Osman Özsoy

15 Temmuz'dan bir ay önce bir televizyon programında, “

Yüzde 50 desteği falan iplemeyin

” dedikten sonra 15 Temmuz'u tahayyül edercesine şöyle sürdürmüştü: “

Ben profesör olacağıma keşke bir Albay olsaymışım mesela (…) daha çok hizmet ederdim…



Dumanlı Zaman

'ının dış politika yazarı

Kerim Balcı

da, 15 Temmuz akşamı Erdoğan'ın sağ kaldığına muttali olunca, canlı yayında nerdeyse küçük dilini yutacaktı.



Demem o ki, bu gevşek ağızlı FETÖ'cüler darbeyi önceden biliyorlardı. Haliyle, bunlarla kulak mesafesinde olan herkes de darbeyi önceden bilebilirdi.



Kaldı ki,

Mehmet Altan

örneğinde olduğu gibi birçoğunun da kulak mesafesinden

Pensilvanya

mesafesine geçtiği bilinen bir gerçektir.



Yargıya taalluk eden mesele darbeyi önceden bilip “

subliminal mesaj

” vermek değil, FETÖ'yle kurulan ilişkinin niteliğidir.



Mesaj falan vermek nihayetinde ahlakın konusudur, ilişkinin niteliği yargının.



Tanırım, iyi çocuklardır

” misali, “

Tanırım, FETÖ'cü değillerdir

” ifadesinin yargı nezdinde anlamı yoktur. Yargı kararı bilgi ve belgeye dayanır, “şefaat” veya “maslahata” değil.



Şayet maslahat söz konusu olsaydı, çoktan “

medeni ölüye

” dönüşmüş malum yazarçizerlere hiç dokunmamak icap ederdi.



Yurt dışında FETÖ adına PR malzemesi olarak kullanıldıkları gibi yurt içinde de FETÖ'ye karşı mücadeleyi geniş halk kitlesi nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışanların malzemesine dönüştüler.



Bunların içinde hiç sıkılmadan, “

Dün Gülencilerin yaptığını bugün Erdoğan ve AK Parti yapıyor…

” diyecek kadar coşanlar var.



Ayıptır, günahtır…



Siz nasıl olur da sahte CD'lerle, uzaktan cep telefonuna rehber yerleştirmelerle, bilgisayarlara girerek delil üretmekle, casusluk yoluyla donanmayı çökertmekle, velhasıl, “kumpas” kurmak marifetiyle “devletin kılcal damarlarına” yerleşmeye çalışan FETÖ örgütünün yaptıklarıyla, 15 Temmuz'da savaş uçağı ve tanklarla halkı katleden FETÖ'ye Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin yaptığını eş tutarsınız?



Hadi bu muhterem son günlerde kendi kendini iptizale uğratmakla meşgul diyelim.



Peki,

Star gazetesi

yazarının şu sözleri ne demek oluyor: “

17-25 Aralık'ın

'

yolsuzluk operasyonu'
değil de bir
'darbe girişimi'
olduğu kanaati, çok uzun süre, AK Parti bünyesinde bile netleşmiş bir kanaat değildir…



Hayır, FETÖ mensuplarını 17-25 Aralık 2013 için mazur gösterme gayretine takılmadım.



Orası ayrı…



AK Parti

bünyesinde darbe girişimi olduğu kanaati uzun süre yerleşmedi, diyor ya, fakir oraya takıldım.



Hangi bünyeymiş bu?



AK Parti

17-25 Aralık sonrası meydanlara koşmuş, lideriyle birlikte “yolsuzluk susturuculu” darbe girişimine karşı çıkmıştır.



AK Parti'nin bünyesinde hiçbir muğlaklık yoktu; 17-25 Aralık'ın darbe girişimi olduğu konusunda gayet nettiler.



Kanaati netleşmeyen “

siyaset hırsızları

” vardı sadece.



Sözcü gazetesi

yazarı

Soner Yalçın

'ın bile dünkü yazsısında

FETÖ

, “

17-25 Aralık 2013'de iktidara yönelik operasyonla

örtülü bir darbeye

kalkıştı

” diyerek kanaatini gayet net bir şekilde ortaya koyduğu bir dönemde…



FETÖ operasyonlarını eleştirmek sadedinde neyi muğlaklaştırdığımızın farkında mıyız acaba?


#Cemil Koçak
#FETÖ
#Kerim Balcı
8 yıl önce
Ayıp ama çok ayıp
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle