|
Globalleşme sarsılıyor mu?

Endüstrileşmiş sekiz ülkenin liderleri, başta büyük patron Amerika olmak üzere, dünya toplumlarının kaderini çizen önemli kararlar almak için düzenli olarak toplanmaktadır. Son üç toplantı, çok büyük kalabalıklar tarafından tepkiye, çatışmaya ve hatta bir savaş ortamına yol açtı.

Dünya medyası, olayı bir "tepki mantığı" içerisinde vermekle yetindi. Küreselleşmeye karşı olan bu insanlar; üç konu üzerinde duruyorlardı:

1. Gelişmiş sekiz ülke, diğer dünya ülkelerini bağlayıcı kararlar alamaz

2. Fakir ülkelerin borçlarının silinmesi gerekir.

3. Kapitalist dünya düzeni, herkese dayatılamaz.

Türkiye''deki insanlar da bu olayı; "Batı''nın şımarık çocukları"nın keyfi bir tavrı olarak düşündü. Belki de küreselleşme karşıtlarının, düzen düşmanı insanlar olduklarını söyleyerek kınadı.

Aslında olay; hiç de yabana atılacak bir hareket değil. Birçoğu G8 ülkelerinden olan yüz binlerce insanın, hayatlarını ortaya koyarak ifade ettikleri çok ciddi iddialar var. Öyle ki bunlar; şimdiye kadar sömürülen ülkelerin birçok aydını tarafından da söylenemeyen eleştiriler.

Gelişmiş sekiz ülke, diğer ülkeleri kendi mantığı ile düşünme ve hareket etme noktasında bağlayıcı kararlar almaya çalışıyor. Başta Amerika olmak üzere diğer yedi ülke, belirli bir iktisat ve siyaset felsefesini dünyada hakim kılma niyetinde.

Aslında böyle bir tavır, Batı''nın herkesin özgürce düşünmesine ve hareket etmesine temel olan demokrasi anlayışı ile çelişmektedir. Batı, bu haliyle; demokrasinin bireyi ilgilendiren bir konu olduğunu ve toplumların demokratik hakları olamayacağını adeta ilan ediyor.

Küreselleşme karşıtlarının da temas ettikleri ikinci bir konu; kültürel kimliklerin dikkate alınmayarak, insanlığın tek bir kimlik içine sokulmasıdır. Bu konu, tanıdık bir tutumu açığa çıkarıyor: Güney Amerika, Asya, Afrika ve Ortadoğu''da, kendi inanç ve düşünce sistemlerine göre yaşayan insanların Batılılaştırılması yönündeki eski operasyonları. Antropoloji adı altında, Batı dışı ülkelerin eritilmesi (assimilasyon) çabaları, geçmişte de Batı''nın özel ilgi alanlarından biri olmamış mıydı?

Batı''nın bu tahakkümcü anlayışı, Ortadoğu, Asya ve Afrika''nın ciddi fikir adamları tarafından uzun zamandır eleştirilmekteydi. Ama, konu; bilimsel yönüyle değil de; farklı medeniyetlerin çatışması şeklinde algılanmıştı.

Batı''nın dünya ölçeğindeki ekonomik politikaları, aslında politik sisteminin bir parçası durumundadır. Bundan da öteye, politikasının "öncü grubu" da diyebiliriz. Max Weber''in de Protestan ahlakı''ında öne sürdüğü gibi; ekonomik faaliyet, Protestanlığın itici gücü olmalıdır anlayışı, halen varlığını muhafaza etmektedir.

Batı''nın dünya felsefesi, bugün kendi insanı ve gençliğinin tepkileri ile ciddi bir tehdit altına girmiştir. Bunu, çok ciddi olarak düşünmek gerekiyor. Bu göstericiler; birtakım özel zevkleri veya farklı olma kaygıları ile değil; köklü iddialar ile Batı anlayışını sorgulamaktadırlar. Evet; şiddet ve saldırılar doğru değildir ama; globalleşmenin de dünyada birçok yıkım ve problemlere yol açtığını unutmamak gerekir.

23 yıl önce
Globalleşme sarsılıyor mu?
Hayal, imkânı aşıyor
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü