|
İktisadi darboğazdan çıkabilmek

Daha önceki bir yazımda, ülkedeki ekonomik darboğazın; siyasi ve psikolojik temelli olduğunu belirtmiştim.

Kişi ve aile bütçesinde olduğu gibi; devlet bütçesinde de gelir ve giderlerin dengeye getirilmesinin esas olduğu herkesçe kabul edilecektir.

Ama, Türk devletinin 1940''lardan bu yana sürekli borç alan ve ciddi üretim projelerine sahip olmayan bir devlet ekonomisi niteliğini taşıdığını biliyoruz. Siyasi yönetimlerin çoğu, özellikle 1950 yılından sonra, özel sektör ağırlıklı ve "yönlendirme"li iktisadi politikaların güdümüne girmiştir. Bu güdümlü yapı da, ülke halkına ve kalkınmasına yönelik değil de, kişi veya şirketlerin menfaatlerine odaklı planları uygulamaya koymuştur. Sonuç olarak; siyasi sistemin karar merkezleri, ciddi olarak üretmeyen bir nitelik arzederken, bir yandan da belirli gruplara bilerek veya farkında olmayarak hizmet eden bir mekanizmanın sahibi olmuşlardır.

Birkaç aylık ekonomik kriz, özellikle devletin ekonomiden elini çekmesi konusundaki görüşü, toplumun gündemine getirmiştir. Üstelik bu görüş, devletçi bir mantık taşıyan iktidar döneminde dillendirilmektedir. Dolayısiyle, ister istemez tabii olmayan bir gelişme ile karşı karşıya olduğumuzu anlamakta ve şüphe duymaktayız.

Gelecek günlere yönelik gelişmelerin ülke lehinde ve insanımıza ümit verebilmesi için, hiç olmazsa şu özellikleri taşımasını arzu ediyorum:

Birinci konu, siyasi bürokrasi, öncelikle serbest teşebbüse karşı, ayrımcı ve baskıcı yaklaşımdan uzaklaşmalıdır. Partili insana yardım yerine, tüm insanımızın menfaatlerinin gözetilmesi, ölçü olarak benimsenmelidir. Bağnaz ve menfaatçi siyaset; farklı siyasi partilerin elinde, insanımızı "benden olan-olmayan" şeklinde ayrıma tabi tutarak "particilikten geçinen" insanlar türetmiştir.

İkinci konu; Siyasi bürokrasinin ülke ekonomisinde araştırmacı, kredi destekçisi ve yol gösterici bir yaklaşıma sahip olmasıdır. Bilindiği gibi; özellikle küçük ve orta ticaret ve sanayi; bilgi, tecrübe, maddi destek ve kolaycı tutumlara yabancı durumdadır. Ülke, birkaç büyük firmanın kayrılarak tekel olduğu seçkinci yaklaşıma yıllardır şahid olmuştur. Buna karşılık; ticaret ve sanayi erbabı; gereksiz mevzuat, desteksizlik, ağır vergi borçları altında inletilmiştir. Bu konulara daha birçok faktör eklenebilir.

Anlaşılacağı gibi, ekonominin tarafsız, gayretli ve araştırmacı bir mantık tarafından yönlendirilmesi pek mümkün olamamıştır. Buna karşılık; kişilerin kayrılması, devlet imkanlarının grup ve kişilere peşkeş çekilmesi, hatır ve gönül adına, ülkenin acil konularının üzerine gidilmemesi; bu ülkenin normalin altında yönetilmiş olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak; ülkenin gündeminde ciddi siyasi ve ekonomik suç kavramının yerleştirilmesi gerekiyor. Öyle ki, bu suçlar ve müeyyideleri o kadar açık ve seçik hazırlanmalı ki, her vatandaş böyle bir suçu kolayca teşhis edip, bunu yapanı derhal adalete şikayet etsin. Ülkeyi, sıhhatli bir ekonomik sisteme kavuşturacaklarını söyleyenler; öncelikle bahsettiğimiz iki konuyu çözsünler... Ondan sonra biz, projelerinin isabetli ve gerçekçi olduğuna karar verelim.

23 yıl önce
İktisadi darboğazdan çıkabilmek
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle