|
Barbar değil de neyiz!

Fenerbahçe taraftarı, “Beşiktaş Kadıköy''e gelsin” dedi. Taraflar el sıkıştı. Tribün liderleri, yöneticiler dostluk yemeği yedi. Maç günü geldi çattı... Ve yine yıkıp, dökme... Yine meşaleler... Yine kırılan, yakılan koltuklar, parçalanan lavabolar, tuvaletler... Yine küfürler, yine kaos. Yine otobüslerde anarşi. Kırılan camlar, ellerinde sopalarla pencerelerden sarkan insanlar.

Demek ki biz ''yontma taş'' devrinden bir türlü çıkamıyoruz. Demek ki hiç akıllanmıyor, hiç ders almıyoruz. Genlerimize şiddet yerleşmiş. Demek ki çağın koşullarının çok gerisindeyiz. Fenerbahçe İnönü''ye geliyor, kapıları kırarak içeri giriyor. Tribünü dağıtıyor.

Beşiktaş Kadıköy''e gidiyor, benzer sahneler yaşanıyor. Galatasaray, Trabzonspor da farklı değil. Avrupalı bize “barbar” dediğinde sinirleniyor, kızıyoruz. Peki, barbarlık değil de nedir bu yüz karası olaylar?

4 büyük kulübün taraftarının birbirlerinin maçlarına gitmeleri yasaklanınca, tepki göstermiş “Olur mu böyle şey, suç işlemeyen taraftara ceza verilir mi?” demiştik. Halt etmişiz, yanılmışız. Kulüplerin içindeki bazı taraftarların potansiyel suçlu olduğunu bir kez daha gördük. Yasaklama kararı çok doğruymuş.

Küfürden dolayı İnönü durmadan kapatılıyor. Para cezası da işin cabası. Son derbide Fenenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı maşallah(!) yeri göğü küfürle inlettiler. Aferin, küfür kültürleri on üzerinden on! İşte böyle olacak! Haydi bakalım, hayırlı kapanmalar, seyircisiz maçlar, çuvalla maddi kayıplar! Çok iyi, çok iyi! Devam beyler devam!

Anarşist sokakta, tribünde cirit atıyor. Güvenlik güçleri suç işleyenlere elini sürmüyor. Kendisine verilen yetkiyi kullanmıyor. Ne oluyor, neler oluyor? Anarşiste neden dokunulmuyor? Bu insanları artık aramızda görmek istemiyoruz.

Carvalhal''e bir ayna

Carvalhal''i ilk geldiğinde yetersiz buluyorduk. Oyuncularına dişini geçiremiyor, sözünü dinletemiyordu. Daha sonra disiplinsiz davranışlarını terk etmeyen Guti''yi göndermesi, Fernandes''i uzun süre kadro dışı bırakması, Quaresma''yı, Almeida''yı, Simao''yu verimli olmadıklarında kenara alması, takım içi disiplini sağlaması hoşumuza gitmişti. Ancak son günlerde Carvalhal''in inişe geçtiğini gözlemliyoruz. Şimdi Carvalhal''in yetersizliklerini tek tek inceleyelim:

1- Quaresma 2 aya yakın bir süre Portekiz''e gitti yan gelip yattı. Gerekçesi, transfer taksidini zamanında almamasıydı. Beyimiz bin bir davet sonunda geldi. Gelmesine geldi de ayağının tozuyla hemen kırmızıyı gördü ve yine istirahata çekildi. Fernandes de Kayseri''de kırmızı görmek için çırpındı durdu. O da sonunda muradına erdi. Nerede takımın teknik direktörü? Bu tür sorumsuzluklara, disiplinsizliklere nasıl izin verilir?

2- Beşiktaş Kayseri''de yenildi, hocamız, “Futbolcularımla gurur duyuyorum” dedi. Mersin yenilgisinde ''yorgunluk'' mazereti ile karşımıza çıktı. Fenerbahçe yenilgisinden sonra ise galibiyetin Beşiktaş''ın hakkı olduğunu söyledi. Her kötü sonuçtan sonra bu tür söylemlerde bulunursanız futbolcuyu toparlamanız çok zorlaşır. Futbolcu kendini sorgulama gereğini hissetmez. Carvalhal bunu nasıl göz ardı eder?

Ve de Carvalhal bu şekilde konuşarak kamuoyunu uyutacağını mı zannediyor? Millet aptal mı?

3- Beşiktaş''ın Kayseri, Mersin ve Fenerbahçe maçlarında, duran toplar dışında toplam 4 net gol pozisyonu var. Düşünebiliyor musunuz, maç başına 1.3 pozisyon. Carvalhal önce bunun hesabını vermeli. Pozisyon sayısını arttıramamanın çarelerini araştırmalı, bulmalı.

Carvalhal, “İlk dörde kalırız” dedi. 100 puan geriye düşersen, kalsan ne olur, kalmasan ne olur? Bunu biri hocaya anlatmalı. Carvalhal aynanın karşısına geçip kendine şöyle bir bakmalı, gerçekleri görmeli. Tayfur Havutçu da biraz takımın içine girmeli.

Güneş savunmayı sağlamlaştırmalı

Trabzonspor, Bursaspor''u (2-1) yendi, Şenol Güneş “En mağdur takım biziz” dedi. Neymiş, sezonu erken açıp arka arkaya maçlar oynamışlar. 3 günde bir maç temposu ve ardından gelen yorgunluk onları zorluyormuş.

Çok merak ediyorum, şu mağdur edebiyatından acaba ne zaman vazgeçeceğiz? Herkes hüngür hüngür ağlıyor. Durmadan “3 günde bir maç” diyorlar. Her takım aynı koşullarda mücadele etmiyor mu? Efendim Trabzonspor, farklıymış. Sezonu erken açmışlar. O nedenle de daha çok yoruluyorlarmış. Hadi canım sen de.

Güneş, Antalya yenilgisinden (1-2) sonra ise, “Pozisyon üretemeyen, rakibin oynamasına izin veren bir takım olarak, alacağımız bir beraberlik bile haksızlık olurdu” dedi. Evet, tek doğru işte bu.

Lütfen artık mazeret üretmekten vazgeçelim. Gerçekleri görelim, gerçekleri söyleyelim. Bence Trabzonspor, savunma yapısının zayıflığı nedeniyle puan yitiriyor. Bir takım her maçında yediğinden fazlasını atamaz. Trabzonspor, Bursaspor karşısında 1 yedi, 2 attı, 3 puanı aldı. Antalya maçında, 2 yedi, 3 atamadı, sahayı puansız terk etti.

Sezon başından bu yana Trabzonspor''un kolay gol yediğini vurguluyorum. Geri dörtlünün özellikle göbeği yetersiz. Orta alanın defansa yardımı sınırlı... Ve de Trabzonspor 4 hatta zaman zaman 5 hücumcu ile oynuyor. Bu oyuncuların geriye dönüşlerinde de aksamalar var. Bu nedenle de rakip takımlar kolay gol buluyorlar. Trabzonspor''un bu gün 5. sırada olmasının en önemli nedeni yediği goller. Şenol hoca, bu yönde kafa yormak, kalesini sağlama almak zorunda. Yoksa tren kaçar.

ELMA ŞEKERİ

Galatasaray-Manisaspor (21 Aralık, 1-0) maçından sonra Fatih Terim, “Arena''ya Avrupa maçları çok yakışır. Rüyalarım, hayallerim dünyadan daha büyük”demişti. Bursaspor yenilgisinden (28 Ocak, 0-1) sonra da şöyle konuştu: “Transfer sorularına cevap vermekten artık sıkıldım. Başkan, ''Hoca ister, biz yaparız'' dedi. Söyledik, istedik ama olmuyor.”

Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az. Terim, Başkanına açık bir biçimde sitemini etmiş. “Rüyalarımızın gerçekleşmesi için kaliteli oyuncuların transfer edilmesi şart” demiş. Aslında Başkan Ünal Aysal da geldiği günden bu yana hep “Avrupa Avrupa” diyor. Ancak işin para yönü belli ki Başkanı frenlemiş.

Shaqiri için, “Geldi, geliyor” deniyordu. Transfer torbasından çıka çıka Necati çıktı. Shaqiri''nin maliyeti 20 milyon eura civarında. Necati 20 kuruş.

Necati''yi küçümsediğimi sakın düşünmeyin. Beğenirim Necati''yi. Gole yakın bir oyuncu. Ancak yaşı, başı ve kariyeri belli. Necati, ilk maçında golü attı. Çoğunluk, “İşte doğru karar” dedi.

Şakşakçılığı bırakalım. Terim''in rüyaları dünyadan büyük... Ve tek transfer Necati. Başkan, Terim''i elma sekeri ile avuttu. Daha doğrusu Başkan öyle zannediyor.

Terim''in, Antalyaspor beraberliğinden (1 Şubat, 1-1) sonra yaptığı, “Sessizlik en güzel sestir. Elbette duyabilen için” açıklaması, Shaqiri''yi transfer etmeyen Başkan Aysal''a atılan kocaman bir taştır.

Terim yerden göğe kadar haklı. Necati şu an için Galatasaray''a yararlı olur. Ancak sarı kırmızılıların rüyalarını, hayallerini süsleyecek bir oyuncu kesinlikle değildir.

12 yıl önce
Barbar değil de neyiz!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi