|
Avrupalıların ABD ve İngiltere korkusu

Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi üyelerinin İsrail ve ABD tarafından baskıya maruz kaldıklarını bütün dünya ile beraber takip ediyoruz. İngiltere’nin de iki mahkemenin üyelerinin aldığı kararlardan memnun olmadığı anlaşılıyor. Onlar da mahkeme üyelerini tehdit etmekten geri durmuyorlar. Özellikle ABD ve İngiltere cenahının tehditleri İsrail’e göre çok daha önemlidir. İsrail, mahkeme üyelerini tehdit ederken çok kapalı olmayan imalarla her türlü rezilliğe imza atabileceğini gösteriyor. Rezillik bakımından İngiltere ve ABD’nin İsrail’den aşağı kalır tarafı yok. Fakat sıra İngiltere ve ABD’yi temsil eden kişi ve kurumların tutumlarını yorumlamaya geldiğinde çoğu kimse anlaşılır bir yorum ortaya koyamıyor. Zira bunlar II. Dünya Savaşı’ndan sonraki sistemin kurucularıydı. Şimdi o sistemin temel dayanakları çöküyor. Bu olayların ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Uluslararası sistem açısından Gazze öncesi ve sonrası arasındaki gözle görülür farkları tanımlarken “çelişki” gibi “ötekiler”in benimsediği kavramlar artık önemini yitirdi. UCM’nin Rusya ve Afrika ülkeleri için kurulduğu, dolayısıyla bu mahkeme üyelerinin kuruluş amacından sapmaması gerektiği ifade edildiğinde ortaya çıkan durumun “çelişki” kavramıyla tanımlanamayacağı çok açıktır. Söz konusu kurumların kolonyal ve emperyal doğasının doğru tanımlanması gerekir.

İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin’i tanımak için harekete geçmesi de uluslararası mahkeme üyelerinin kararları gibi geleneksel kalıpların dışında kalan gelişmelerdir. Bu üç ülke eşzamanlı olarak Filistin’i toprak bütünlüğüne sahip olması gerekli bir ülke olarak tanıyacaklarını duyurdular. Daha düne kadar bu ülkelerin böyle bir karar alması ve dünyaya ilan etmesi düşünülemezdi. Bu da doğal olarak İspanya, İrlanda ve Norveç’i aynı karede buluşturan ortak özelliğin ne olduğu sorusunu akla getiriyor. Bunlarla birlikte diğer daha başka Avrupa ülkelerinin de Filistin’i tanıyacağı gündeme geldi. Bu gelişmeleri Avrupa ve ABD karşıtlığına indirgemenin kolay olmayacağını en baştan söylememiz gerekir. Fakat İngiltere, ABD ve İsrail’in açık bir şekilde aynı kategoride yer aldıklarından hiç kimsenin şüphesi yok. Almanya bu birliğe destek vermekte oldukça hevesli gözükürken Fransa konumunu netleştirmeye çalışıyor.

Gazzelilerin ve umumî olarak Filistinlilerin İsrail, ABD ve İngiltere karşısında direneceğini ve yerleşik kabulleri yok edeceğini herhâlde hiç kimse beklememişti. Avrupa ülkeleri de Gazzeliler sayesinde üzerlerindeki korkuyu atmaya başladılar. Bu durum da çelişki gibi anlamsız kavramları bir kenara bırakmayı zorunlu hâle getiriyor. Bunlar için korku çok daha aydınlatıcı bir kavramdır. ABD, İsrail ve İngiltere birçok ülke üzerindeki korkuyu birlikte inşa etti.

İlginç bir örnek vermek istiyorum. Birleşmiş Milletler, 20 Mayıs 1948’de yerleşimci kolonyalist Siyonist göçmenlerle ilgili rapor hazırlaması için Kont Folke Bernadotte’i görevlendirmişti. “Kont Bernadotte ilk raporunda şunları yazdı: Göçmen Yahudiler Filistin’e akın eder ve üstelik asırlardır bu topraklara kök salmış Arap mültecilerin sürekli yerini alma tehdidinde bulunurlarken, çatışmanın bu masum kurbanlarının kendi yuvalarına dönmelerini engellemek, en basit ilkeleri bile ayaklar altına almak olacaktır. (…) Çok geniş çaplı Siyonist yağmalar yapılmakta ve görünürde askerî bir zorunluluk yokken köyler yakılıp yıkılmaktadır.” İlk rapordan hemen sonra Kont Folke Bernadotte ve Fransız yardımcısı Albay Serol İsrailli terör örgütleri tarafından öldürüldü. Buna benzer olayları sıralamak önemli ama burada sadece birkaç tanesini vereceğiz. Örneğin “Britanya’nın Mısır işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Lord Moyne, 9 Haziran 1942’de, Lordlar Kamarası’nda Yahudilerin eski İbranîlerin torunları olmadıklarını ve Kutsal Topraklar üzerinde “yasal hak” sahibi bulunmadıklarını açıkladıktan iki yıl sonra Kahire’de öldürülür. 1967’de “Liberty” gemisinin İsrail uçakları tarafından vurulmasını da aynı çerçevede ele almak gerekir. ABD, İngiltere ve İsrail hem Avrupa ülkeleri temsilcilerini hem de ABD ve İngiltere’deki “muhalifleri” susturdular.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra açık cinayetlerle ABD Avrupa üzerinde kesin bir hâkimiyet kurdu. Öldürülen şahısların kimliği Avrupa üzerinde kasıtlı olarak korku yaratılmak istendiğine işaret ediyor. Bu dönem 7 Ekim’e kadar devam etti. Filistinliler aslında bütün dünyanın üzerinden ABD ve İngiltere korkusunu kaldırmıştır. İspanya Başbakan Yardımcısı Yolanda Diaz’ın Filistin’i tanıma kararını açıklarken “Nehirden denize özgür Filistin” demesi korkunun kalktığının göstergesidir.

#Avrupa
#ABD
#İngiltere
#Politika
#Selçuk Türkyılmaz
٪d يوم قبل
Avrupalıların ABD ve İngiltere korkusu
Sakallı bıyıklı işe gelme
Arafat: Dönüşü olmayan yeni bir yol
G-7 zirvesi ve beklentiler
Sosyal denge tazminatı ödemesinde geçici görev ayrıntısı
Korku ile umut arasında direniş ve dirilişe öncülük etmek…