|
Dimyat, pirinç, ev ve bulgur

Sömürge ve sömürgecilik kavramlarıyla koloni ve kolonileştirme kavramları arasındaki farklılıklar örtüşen anlamlara göre çok daha fazladır. Bu sebeple iki kavram hiçbir şekilde birbirini karşılamaz. Fakat Türkçe’de II. Dünyası Savaşı’ndan sonra kolonyalizmi karşılamak üzere sömürgecilik kavramı kullanılmıştır. Bu durum da belirsizliğine yol açmıştır. Hâlbuki daha önceleri müstemleke ve istismar kavramları birbirinden farklı anlamları karşılamak üzere bir arada kullanılıyordu. Anlam belirsizliğine yol vermenin gereği yoktu.

Müstemleke kavramının kullanımdan düşmesiyle birlikte düşünce dünyamızda bir anlam daralması yaşanmıştır. Hatırlanacağı gibi 1970’li yıllarda “üçüncü yol” tartışmaları kapitalizm ve komünizm karşıtlığına bir alternatif olarak sunuluyordu. Kapitalizm ve komünizm karşıtlığının mutlak bir veri seviyesine yükselmesi ve üçüncü yol arayışı, düşünce dünyamıza hâkim olan anlam belirsizliğini ve daralmasını gösterir. Kapitalizm ve komünizm ya da o zamana göre daha güncel olarak Doğu ve Batı karşıtlığı en hafif bir ifade ile Avrupamerkezci bir yaklaşımdı. Eğer Avrupa tarihi ile alakalı anlatımlar temel alınırsa Avrupa içi çatışma durumu bütün dünyaya uygulanıyordu. Sınıfsal bir temel kurulmuştu ve Avrupalıların hâkimiyeti altındaki milletlerin ve kültürlerin yaşadığı sorunlar görülmüyordu. Bunun için müstemlekecilik meselesinin farklı bir açıdan görülmesi zorunluydu.

Türk ve İslam coğrafyasının 19. asır tarihi yirminci yüzyıla bir şeyler söylüyordu. Düşünce tarihi bakımından II. Dünya Savaşı’ndan sonra uyanış, diriliş, ihya, yenileşme, tecdit gibi kavramlar yeniden gündeme gelmişti. Ali Şeriati’nin öze dönüş kavramını da aynı çerçeveye dâhil etmek gerekir. İfade etmeye çalıştığım anlam belirsizliği ve daralmasını bu kavramların anlaşılması ya da anlaşılmaması üzerinden tartışabiliriz. İhya, yenileşme, tecdit, diriliş ve öze dönüş gibi kavramlar hangi anlam dünyasından doğmuştu? Bu kavramların dâhil olduğu daha geniş anlam dünyası unutulmuş ya da yeni ideolojilerin hâkimiyeti altında önemini yitirmişti. Avrupamerkezci sınıf temelli ideolojilerle kolonyalizmi ya da müstemleke meselesini anlamak neredeyse imkânsızdı. Dolayısıyla tartışmalar siyasî alandan dinî alana kaydı ve orada da çok rahatsız edici bir belirsizlik ve daralma hâkimiyet kurdu. Örneğin Şeyh Cemalettin ve Mehmet Akif gibi düşünce tarihinin en önemli kişileri, görüşleri itibarıyla adeta dinî alana hapsedildi. Hâlbuki müstemlekecilik ve emperyalizmin şah dönemi 19. yüzyıldı ve bu kişilerin fikirlerini emperyalizm karşıtlığı bağlamında ele almak gerekirdi.

İki asırdan fazla bir zamandır çok ilgi çekici bir devamlılığın yaşandığını söyleyebilirim. Bu devamlılığın somut temsilcileri geçen asırdan itibaren çok daha görünür hâle gelmişlerdi. FETÖ benzeri bağımlı yapılar, bu temsilcilerdendir. Olağanüstü dönemlerde taraflar arasında yaşanan ayrışma ve çatışmaları önemsemek gerekiyor. Zira gündemin düzenli bir şekilde dinî ve ahlakî bağlama sürüklenmesi ile de anlam belirsizliği ve daralması yaşanıyor. Son dönemde adları, bağımlı yapılarla birlikte anılan çevreler içerideki gerilimi tekrar dinî ve ahlakî alana sürüklüyor. Uluslararası düzeyde yaşanan büyük değişimlerin ve çatışmaların içeriye taşınırken dinî ve ahlâkî bağlamın öne çıkması oldukça önemlidir. Bağımlı yapıların yaklaşık on yıllık dönemi dinî ve ahlâkî kavramlara göre tanımlamaları, siyasal zeminde devam eden büyük kavgaları dinî ve ahlâkî zemine çekmeleri oldukça önemlidir. Dimyat, pirinç, ev ve bulgur kelimeleri ile oluşturulan bağlama da bu gözle bakabiliriz.

FETÖ ve benzeri yapılar siyasî alanın tam merkezindeydi. Bağımlı yapılar dinî kavramları bol miktarda kullanmış olsalar da siyasî alanda at koşturmuşlardır. Açıkça ifade etmek gerekirse sömürgecilik kavramı da benzer bir duruşa işaret etmektedir. İstismar kavramının evrensel bir olgu olarak görülmesi gerekir. Müstemlekecilik ise emperyalist Avrupa devletlerinin diğer milletler üzerindeki hâkimiyeti ile şekillenen istisnaî bir süreçtir. Muhafazakâr muhalefetin yayın organlarında emperyalizm karşıtlığını değerden düşürmek için çok büyük çaba sarf edilmesi de bu sürecin bir parçasıdır. Bu da bir devamlılık göstergesidir.

Türkiye çok sahici bir mücadelenin içindedir ve bu mücadeleye göre bir düşünce kavram zenginliğine ulaşmak gerekir.

#Sömürge
#Kolonyalizm
#Türkiye
#FETÖ
3 yıl önce
Dimyat, pirinç, ev ve bulgur
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî