|
Getto, entegrasyon, asimilasyon kimin kavramlarıdır?

Türkiye’deki Suriyeliler üzerinden yapılan tartışmalarda getto, demografi, entegrasyon, asimilasyon gibi kolonyalist döneme ait kavramlar çokça kullanılıyor. Özellikle Türkiye’nin göçmenleri ilgilendiren siyaseti eleştirilirken gündeme gelen bu kavramların doğru bir kullanıma sahip olmadığı çok açıktır. Bu da coğrafyamızın seçkinlerinin, yaklaşık iki yüzyıldır, Türkiye ve coğrafya merkezli bir bakış açısına sahip olamadığını gösterir. Belirttiğimiz gibi bu kavramlar kolonyalist dönemin anlam dünyasında şekillenmiştir ve Avrupamerkezci bir dünya tasavvuruna işaret eder.

Avrupamerkezci dünya tasavvuruna işaret etmesi bakımından daha başka kavramların da altını çizmek gerekiyor. Örneğin imparatorluk, kolonyalizm, emperyalizm ve sömürgecilik gibi kavramlar da yeni ve bize özgü bir bakış açısıyla tartışmaya açılmalıdır. Edward Said’in Batı edebiyatına yönelik eleştirel yaklaşımı ile açılan çığır, güçlü bir entelektüel çabayı gerekli kılıyor. Bu, bize ait bir anlam dünyasını inşa edebilmek açısından oldukça önemlidir. Yoksa coğrafyamızda meydana gelen büyük hareketlilikleri Avrupamerkezci bir bakış açısından seyretmek zorunda kalabiliriz.

Kolonyalizm bir sistemdi ve kendine özgü kavramlar üretti. Çok yerinde bir ifade ile modern ulus devletleri klasik imparatorluklardan ayırmak gerekir. Avrupa milletlerinin dünyayı istilasının bir sonucu olarak kolonilerde yaşayan yerli halkların bir kısmı emperyal merkezlere taşınmıştı. Bunun birçok sebebi vardır fakat emperyal merkezlere taşınanların özellikle Afrika ve Asya kökenli olduklarını belirtmemiz gerekir. Demografi, entegrasyon ve asimilasyon gibi kavramlar Afrika ve Asya kökenli halkların emperyal merkezler karşısındaki hukukî durumuna işaret eder. Örneğin asimilasyon kavramı Türkiye’deki kullanımı itibarıyla olumsuz bir anlama sahipken kolonilerdeki inanılması zor baskılardan kurtulmak için hukukî bir statüye işaret eder. Bu da farklı kolonyalist tarihlerin varlığını gösterir. Örneğin Fransız kolonilerinde yaşayan yerli halklardan asimile olmak isteyenlere olumlu bir karşılık verilmemiştir. Bu sebeple Avrupa ulus devletlerinin kurduğu kolonyalist sistemi klasik imparatorluklardan ayırmak gerekir.

Kolonyalizm sisteminde ortaya çıkan kavramları farklı düzlemlere taşırken ihtiyatlı olmak gerekir. Örneğin bu sistemin uzun tarihinde içeriği belirlenmiş kavramlardan biri olan entegrasyon, sosyolojik bir ayrıma işaret eder. Avrupa merkezlerinde yaşayan Afrikalı ve Asyalı göçmenlerin entegrasyonu meselesi Avrupa devletlerinin ve kültürünün ayrımcı özelliğine işaret eder. Getto kavramını da ayrımcılık tarihi üzerinden daha iyi anlayabiliriz. Bu kavramı da Avrupa kentlerinde yaşayan ve Yahudi nüfusu bağlamında düşünmemiz gerekir. Bu kavramlar Avrupa devletlerinin, kültürünün ve din anlayışının değişim ve dönüşüm tarihi açısından oldukça önemlidir.

İmparatorluk, kolonyalizm, sömürgecilik ve emperyalizm kavramları da yeni bir bakış açısı ile tartışılmalıdır. Bunu başarmış olsaydık Müslüman mahallesinde salyangoz tüccarlığı yapmak kimsenin aklına gelmezdi. Türkiye için göçmenlerin bir sorun olması başka bir şeydir. Fakat aynı camide bir safta namaz kılan insanların gettolaşmasından bahsediyorsak salyangoz ticaretinde epeyce mesafe kat ettiğimiz söylenebilir. Entegrasyon, asimilasyon ve demografi kavramları için de benzer bir durum geçerlidir. Kolonilerde yaşayanlar isteseler de asimile olamıyorlardı. Türkiye’deki Suriyeliler hakkında söz söylenirken bu kavramların uluorta kullanılması büyük bir zihniyet çarpıklığına işaret eder. Eduardo Galeano, “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”nda, çocuğunu doğurmamak için her yolu deneyen hamile kadınlardan bahsetmiştir. Doğacak çocuklar da en kötü şartlarda Potosi’de gümüş çıkarmak zorunda kalacaktı. Onlar için asimilasyon ve entegrasyon bir ileri safhaya geçmek anlamını taşıyordu. Hukukî bir statü elde etmek için başka bir çarenin kalmadığı durumu hayal etmek Türk ve Müslüman dünyası açısından neredeyse imkânsızdır. Bu sebeple birtakım kışkırtılmış eylemleri Türkülüğe ve Müslümanlığa yakıştıramadığını ifade edenler dahi kime haksızlık ettiğini fark etmek zorundadır.

Türkiye’nin ve coğrafyamızın sorunları üzerine konuştuğumuz açıktır. Özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra zamanın biraz daha hızlı aktığını görmemiz gerekir. Türkiye coğrafya merkezli sorunlara yeni bir yaklaşım getirmeye çalışıyor. Bunun da Batı Afrika sahillerinden, Sahil bölgesinden, Doğu Akdeniz’e ve oradan da Suriye’den Kafkaslara, Türkistan’a uzanan hatlarda bir hareketliliğe yol açtığını görmemek mümkün değil.

Yerli ve millî bakış açısı bunun için önemlidir.

#Türkiye
#Suriye
#Avrupa
#Edward Said
#Afrika
#Asya
#Eduardo Galeano
3 yıl önce
Getto, entegrasyon, asimilasyon kimin kavramlarıdır?
Mondros 1918"i aşalım artık!
İstihbarat zafiyeti (1)
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı