|
İslamcılık ve evrensellik

İslamcılık düşüncesinin ortaya çıkışıyla ilgili olarak 19. yüzyılın ikinci yarısı üzerinde durulduğunu ve Avrupalıların kolonyalist yayılmacılığı karşısında gelişen duyarlılığa işaret edildiğini ifade etmiştik. Bu dönemde Avrupa’da kapitalizme yönelik eleştiriler de ileri bir seviyeye ulaşmış, sistemli bir hâl almıştı. Karl Marks’ın düşüncelerinden ziyade dönemin özelliklerini ön plana çıkardığımızda kapitalizme ve kolonyalizme karşı mücadelelerin neredeyse eş zamanlı olarak gelişim gösterdiğini düşünebiliriz. Kolonyalizmi ve kapitalizmi birbirinden ayrı düşünülemez olgular olarak ele alanlar haklıdır ve bu sebeple emperyal merkezlerde ortaya çıkan muhalif hareketlerle müstemleke karşıtı mücadelelerin karşılaştırılması tabiîdir. Fakat müstemleke karşıtı hareketler içinde yer alan İslamcılık düşüncesiyle ilgili olarak tatmin edici bir anlatım biçiminin geliştirilmediği de kabul edilmelidir.

Kapitalizm ve kolonyalizm karşıtı hareketlerin birbiriyle etkileşim içinde olup olmadığı konusu ayrı bir meseledir. Buna rağmen özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra müstemlekelerde ortaya çıkan bağımsızlık mücadelelerinde Marksizm’in etkisi oldukça önemlidir. Bunun sonucunda Avrupa dışında da Marksizm’le ilgili önemsenmesi gerekli bir literatür ortaya çıktı. Kapitalizme yönelik eleştiriler bakımından Marks ve Marksistlerle ilgili bu literatür elbette müstemleke yönetimlerine karşı mücadelelerin anlaşılmasına da katkı sağlayacaktır. Fakat yine de bunlar Marks’ın muadili kimdir sorusuna cevap vermemizi sağlamaz. Kapitalizm karşıtı mücadeleler kadar müstemleke yönetimlerine karşı verilen mücadeleler üzerinde de durmak gerekir. Her geçen gün eski müstemlekelerin adından daha fazla söz ediliyor. Eskiden müstemleke olan İslam ülkeleri de sürekli gündeme geliyor. Bu şartlarda müstemleke karşıtı bir hareket olarak ortaya çıkan İslamcılık üzerinde daha fazla durulmalıdır.

İslamcılığın sağlıklı bir zeminde tartışılması açısından birtakım kavramların da yerli yerine oturtulması gerekir. Örneğin tecdit, ıslah ve ihya gibi kavramlar İslam düşünce tarihinde zengin bir birikime işaret eder. Tasavvuf geleneği ile karşıtlık oluşturan düşünce hareketlerinin mücadelesinde bu kavramların öne çıktığı da bilinir. Hatta yer yer mahallî kültürlerin birtakım nitelikleri dahi bu çerçevede ele alınmıştır. Aynı kavramlar İslamcılık söz konusu olduğunda da gündeme geliyor. Nitekim geçmişte birtakım İslamcı fikir insanları ve hareketler de tecdit, ıslah ve ihya faaliyetleri ile anıldı. Fakat bunun bir karmaşaya yol açtığı da açıktır. Örneğin bu türden faaliyetlerle öne çıkmadıkları hâlde müstemleke yönetimlerine karşı mücadeleleriyle şöhret bulmuş kişi ve gruplar da vardır. Hatta müstemleke yönetimleriyle uyum içinde faaliyet yürüttükleri hâlde yenilikçi özellikleriyle öne çıkan kimi dinî grupların varlığı durumu çok daha karmaşık hâle getirmiştir.

Şeyh Cemalettin gibi tarihî figürler üzerine uzlaşma sağlanamaması veya İslamcılık karşısında olumsuz bir tavır takınılması herhâlde bunlarla ilgili meselelerin bağlamının oluşturulmamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum benzer sorunlar için de geçerlidir. Örneğin Marksizm’i sınıf temelli mücadelelerin evrensellik iddiası bakımından eleştirmek herhalde doğru olmaz. Fakat Şeyh Cemalettin gibi son derece tartışmalı kişilerin ve birtakım hareketlerin yer yer milliyetçi çizgiye yaklaşması evrensellik iddiası açısından sorunlu bir duruma işaret eder. Şeyh Cemalettin’in Mehmet Emin Yurdakul’a sade bir Türkçe ile yazmayı tavsiye etmesi bir tesadüfün sonucu değildir. İlk dönem İslamcıları evrensellikten ziyade müstemleke yönetimlerinin ortadan kaldırılması gibi sorunlarla boğuşmak durumundaydılar. Çoğu zaman “İstiklal Marşı”nda geçen “ırkıma yok izmihlal” ifadesiyle ilgili aşırı yorumlara gidilmiştir. Bu da herhâlde dönemle alakalı sağlıklı bir bakış açısının oluşmamasının bir sonucudur. İlk dönem İslamcılarının evrensellik iddiası ile yola çıkmadıkları çok açıktır.

İslamcılık düşüncesinin anlaşılması için Marksizm’le ilgili ifadeleri tekrar edebiliriz. Dönemin özelliklerini ortaya çıkarmak bağlamı oluşturmak için elzemdir. Bu durum İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen İslamcı hareketler için de geçerlidir. İslamcılık düşüncesiyle alakalı yazı ve konuşmalarda özellikle evrensellik gibi kavramaların tekrar tekrar vurgulanması dönemle ilgili çalışmaları zaruri hâle getirmektedir. Aksi takdirde kişiler ve hareketler hakkında oluşan muğlaklık devam edecektir.

#İslamcılık
#Avrupa
#kapitalizm
#emperyalizm
9 ay önce
İslamcılık ve evrensellik
Türkü söyleyene ne denir?
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi