|
Josep Borrell’in uygarlık bahçesini kim talan edecek?

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in geleceğin AB diplomatlarını yetiştirmek için kurulan Diplomasi Akademisi’nin açılışında sarf ettiği sözler geniş yankı uyandırdı. Borrell’in sözleri şöyleydi: “Avrupa bir bahçedir. Biz bir bahçe kurduk. Her şey işliyor. İnsanlığın inşa edebileceği siyasi özgürlük, ekonomik refah ve sosyal uyumun en iyi birleşimidir. Dünyanın geri kalanı ise tam olarak bir bahçe değil. Dünyanın geri kalanının çoğu bir (jungle) ormandır ve orman, bahçeyi istila edebilir.”

Bu sözleri yorumlayanlar haklı olarak Borrell’i ırkçı, kışkırtıcı ve kaba bulduklarını ifade ettiler. Hatta Avrupa’nın kolonyalist geçmişini hatırlatan kolonyalist dile dikkat çekenler oldu. Bu yorumlar elbette önemliydi fakat Borrell’in sözlerinin daha ayrıntılı analiz edilmesi gerekiyor. Daha önce sömürgecilik kavramının kolonyalizmi karşılamadığından hareketle ortaya çıkan belirsizliğe dikkat çekmiştik. Benzer bir durum oryantalizm için de geçerlidir. Genel olarak oryantalist eleştiri Batı’nın Doğu algısının doğruluğu ve yanlışlığı bağlamında inşa edilmiştir. Hâlbuki Borrell’in sözlerinde uygar ve barbar karşıtlığı, mekân temeli üzerinde inşa edilmiştir. Bu önemli ifadeleri yorum yanlışlığı bağlamında analiz etmek doğru değildir. Bahçe ve orman mecazları kolonyalizm tarihi içinde anlam kazanır ve medenî (uygar) ile ilkel, vahşî, gayr-i medenî ve barbar karşıtlığı bağlamında anlamlıdır.

Borrell’in İspanyol geçmişinden hareketle birkaç cümle sarf etmeliyiz. Zira İspanya tarihi, modern Avrupa’nın kolonyalist tarihinin temellerinin atılmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Avrupa düşünce tarihinin gelişimi bakımından Latin İtalya’ya çok sık atıf yapılır. Bu durum modern Avrupa’nın ortaya çıkması bakımından İspanya’yı biraz geride bırakır. Hâlbuki modern Avrupa tarihi, İspanya ve Portekiz olmadan kesinlikle anlaşılmaz. Bu bakımdan Borrell’in İspanyol geçmişini biliyor olmamız da önemlidir. Fakat bu, Borrell’in tutumunun genel bir durum olduğu gerçeğini de değiştirmez.

Peki, Borrell ne diyor? Kolonyalist bir dil olarak nitelendirdiğimizde ırkçı ve beyaz üstünlükçü tona dikkat çekmekle metni analiz etmiş olur muyuz? Aynı şekilde orman ve bahçe karşıtlığından hareketle gayr-i medenî ve medenî ayrımına dikkat çekmemiz yeterli midir? Bunları tespit etmemiz Borrell’in sözlerini anlamak için yeterli değildir. Gösterilen tepkilerden metnin sonunda yer alan “orman, bahçeyi istila edebilir” ifadesinin gölgede kaldığını anlayabiliriz. Bu da Borrell’in sözlerinin 19. yüzyıl ideolojik karşıtlığı içinde anlaşılamayacağını gösterir. Kolonyalist ülkeler Avrupa dışında kalan dünyayı kolonize ederken muazzam bir inanca sahipti. Bütün atılımları da bu inançtan besleniyordu. Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği” adlı romanı okunduğunda Avrupalıların kendilerine olan inancı görülebilir. Bastırılamayan ele geçirme arzusu, karşı konulmaz istila hareketlerine dönüşmüştü. “Uygarlaştırma misyonu” da bu hareketin ideolojisini oluşturuyordu. Fakat şimdi Borrell, bu bahçenin istila edileceğinden korkuyor. Borrell’e göre jungle uygarlığı tehdit etmektedir.

Borrell’in korkusu yaklaşık iki yüz yıl sonra Avrupa açısından bir şeylerin değiştiğini gösterebilir mi? 1880’lerin ortasında uygarlık misyonu açısından büyük bir sorumluk altında olduklarını iddia ederek paylaşım yarışına girmişlerdi. O zaman Avrupa bahçesi için bir tehlike söz konusu bile değildi. Mehmet Akif ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in mısralarını medeniyet ve bahçe kavramları üzerinden birleştirdiğimizde araya mesafe konulduğunu görürüz. Akif canavarın o bahçede yetiştiğini söylerken Çamlıbel onların bahçesinin karşısına bizim diyardaki baharı çıkarır. “Biz” ve “Onlar” arasındaki fark barizdir. Yıllar sonra bahçe mecazının Borrell gibi biri tarafından gündeme gelmesi şaşırtıcıdır. Fakat bu sefer “uygarlık bahçesi”nin sahiplerinde bir korku olduğu anlaşılıyor. Peki, bu bir korku mudur yoksa başka bir şey mi? En azından 1880’lerin ortasındaki inancın olmadığı çok açıktır.

Ayrımın veya karşıtlığın kökleri Avrupa’dadır. Borrell’in sözlerini yorumlayanlar haklı olarak ırkçı, üstünlükçü kolonyalist dili eleştiriyor. Fakat bu tepkinin eksik ve yanıltıcı olduğu gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Berrell’in sözlerini ayrımcılık veya ötekileştirme ya da ırkçılık kavramlarıyla tanımladığımızda anlamı sınırlandırmış oluruz.

#AB
#Josep Borrell
#Joseph Conrad
2 yıl önce
Josep Borrell’in uygarlık bahçesini kim talan edecek?
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı