|
Taşkent Bildirisi ve tarihî İpek Yolu’nun ihyası

Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan dışişleri, ticaret ve ulaştırma bakanlarının üçlü toplantısı Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yapıldı. Toplantıya Türkiye’den Mevlüt Çavuşoğlu, Adil Karaismailoğlu ve Mehmet Muş katıldı. 2 Ağustos’ta Taşkent Bildirisi’nin imzalanması ile sonuçlanan toplantılarda genel olarak tarihî İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması üzerinde durulduğu anlaşılıyor. Bu çerçevede Özbekistan’ın Kırgızistan-Çin ve Tirmiz-Mezar-ı Şerif-Kabil-Peşaver demir yolu projelerinin desteklendiği belirtilmiş. Aynı şekilde Orta Koridor’un öneminin artmasıyla Hazar Denizi geçişi ve Kafkaslarda Zengezur Koridoru üzerinde durulduğu da haber veriliyor. Taşkent Bildirisi’nin imzalanmasından sonra konuşmacılar Kasım ayında Semerkant’ta düzenlenecek Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde ülkeler arası ilişkilerde yeni bir sayfanın açılacağını belirttiler.

Türkiye’nin içeride sığ bir gündeme boğulmak istendiğini teslim etmek zorundayız. Bu, ne yazık ki sistemli bir müdahaledir. Yaklaşık yüz eli yıl öncesinin dünya siyasetinde coğrafyamıza yönelik bakışı yansıtan iki önemli kavram vardı: Büyük Oyun ve Şark Meselesi. Şark Meselesi, Osmanlı’nın tasfiyesini; Büyük Oyun ise Türkistan üzerindeki hâkimiyet mücadelesini tanımlamaktaydı. Bu dönemle ilgili çalışmalarda çöküş hâlindeki bir Türk İslam coğrafyası fikrinin çok da sorgulanmadığını ifade etmek isterim. Bu fikrin ortaya çıkardığı kavramlar ve bakış açılarıyla bugünün gelişmelerini anlayabilmek mümkün gözükmüyor. Türkiye’nin içeride sığ gündeme boğulmak istenmesiyle ortaya çıkan kavramlar ve bakış açıları arasındaki örtüşme fazlasıyla dikkat çekicidir. Bunun bir sonucu olarak coğrafyamızdaki büyük gelişmeler yeterince önemsenmiyor ve kendimize özgü kavramlarla tanımlanmıyor. Büyük gelişmeler Avrpamerkezci bakışlara kurban ediliyor.

Taşkent’te yapılan toplantılara katılan bakanlar tarihî İpek Yolu’na yeniden hayat vermek istediklerini ve bunun bölge insanının refah düzeyine büyük katkı sağlayacağını söylüyor. Türkiye, içeride son yıllarda artan bir şekilde karayolları ve demir yollarında büyük atılımlar yaptı. Bu atılımlar sayesinde şehirler ve bölgeler adeta bir ağ gibi birbirine yeniden bağlanıyor. Geçmişte tek merkeze göre yapılmış yolların mantığını sorgulayacak değilim fakat bugünkü bakış açısını coğrafyanın imkânlarının ve ihtiyaçlarının belirlediğini tespit etmemiz gerekir. Bu tespit geçmişi değerlendirme biçimimizi değiştirecektir. Bu da ödünç kavramların ve bakış açılarının hükmüne son verecektir. Özbekistan ve Azerbaycan’ın merkezinde olduğu bir Asya hayal etmemizde sakınca yok. Tirmiz’den Peşaver’e uzanan bir demir yolu coğrafyamızın genelinde de tek merkez fikrinin kırılması anlamına gelir. İçerideki atılımların coğrafyamızdaki gelişmelerle uyum içerisinde olduğu da anlaşılıyor. Dolayısıyla tarihî İpek Yolu vurgusu anlamsız değildir.

Eugene Schuyler, “Türkistan” adlı seyahatnamesinde Türkistan üzerinden Peşaver’e kadar giden bir demir yolu projesinden bahseder. Bu proje 1870’lerde konuşulmuş. O zamanlarda da Tirmiz, Kabil ve Peşaver hattı üzerinde durulmuş. Fakat bu planlar Rusların ve İngilizlerin ihtiyaçlarına göre hazırlanmaktaydı. Bugün ise üzerinde konuşulan hatların merkezinde Türk coğrafyası yer almaktadır. Bunun da kendimize ait kavramlara ve bakış açılarına hayat vereceğini söyleyebiliriz. Bugün Şark Meselesi ve Büyük Oyun kavramlarının ön planda olmaması tesadüfî değildir. Ne 19. yüzyılın hasta adamını ne de üzerinde büyük oyunlar tertip edilen Türkistan coğrafyasını konuşuyoruz. Niall Ferguson gibi muhafazakârların dahi “beş yüz yıllık Batı üstünlüğünün sona erişi” üzerine kafa yorduğu bir dönemi yaşıyoruz. Beş yüz yıl parantezinin başında ve sonunda İpek Yolu vardır.

II. Karabağ Savaşı’ndan sonraki en önemli gelişmelerden biri ABD’nin Afganistan’ı terk etmek zorunda kalmasıdır. Bu dönemde Türkiye, Pakistan, Afganistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler ciddi ölçüde gelişti. Özbekistan, ABD’den sonra Afganistan ile ilişkilerini geliştirdi. Savaş süresince Afganistan, Azerbaycan’ın yanında yer aldığını gösterdi. ABD ve Çin arasındaki rekabet ise Tayvan’a kaydı. Bunun da etkisiyle Türk Devletleri Teşkilatı’nın ortaya çıkması ve faaliyetleri üzerinde sınırlayıcı unsurlar güçten düştü. Çin sınırlarından Balkanlar’a kadar uzanan bir hatta kesintisiz bir güzergâhın hayal olmadığını söyleyebiliriz. Bu sıradan bir gelişme olarak görülemez. Yeni kavramlar ve bakış açılarından söz açılması boşuna değildir.

#Türkiye
#Azerbaycan
#Özbekistan
#ABD
#Çin
2 yıl önce
Taşkent Bildirisi ve tarihî İpek Yolu’nun ihyası
Yeni Türkiye"nin habercisi: AA Devrimi
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!