|
Türkiye’nin dostları ve devlet aklına müdahale

Salgının Türkiye’ye ulaştığı günlerde İdlib’te savaş halindeydik ve bekâ meselesi yakın coğrafyamızdaki gelişmelerle doğrudan bağlantılıydı. Salgının özellikle Avrupa ve ABD’yi etkisi altına aldığı günlerde Türkiye, Libya’da yeni bir varlık yokluk savaşına girdi. 15 Temmuz 2016’dan sonra kurumlarımız yerlilik ve millîlik mücadelesinde önemli bir mesafe kat ettiği için askerî harekâtlarda başarıya ulaşabiliyorduk. İdlib’deki savaş Fırat Kalkanı Harekâtı’nın devamıydı. Bu, 2016 Ağustos’undan itibaren birbirine eklenmiş bekâ savaşlarını yaşadığımızı gösterir. Bu dönem salgın sürecinde de kesintiye uğramadı ve II. Karabağ Savaşı ile zirve noktasına ulaştı.

İçeride gündeme gelmeyen konulardan biri Türkiye’nin Afrika’da sürekli güçlenen varlığıdır. Yüz yıl önce orada da kaybetmiştik. Libya’da İtalyanlara karşı savaş vermiştik. Yüz yıldan fazla bir zaman sonra tarihin bıraktığımız yerden devam etmesi, üzerinde durulmaya değer bir konudur. Gerilimin en yoğun olarak hissedildiği ve hadiselerin savaşı gösterdiği alanlar jeopolitik açıdan değerli olan yerlerdir. Bazı yerlerin önemi hiç kaybolmuyor. Libya yüz yıl önce de çok kıymetliydi. Nitekim Darbeci Hafter güçlerinin mağlup olup geriye çekilmesi ve şartları kabul etmek zorunda kalmasıyla sadece Libya halkı kazanmadı. Doğu Akdeniz’de oyunun kuralları değişti ve tarafların Libya savaşından önceki konumlarının bir değeri kalmadı.

Afrika ve Asya’da etkinlik kurabilmek ve derinliklere ulaşabilmek açısından en hayatî adımları attığımızı sonraki gelişimeler de doğruluyor. Fransa, Batı Afrika’da tartışmasız tek güçtür. Birkaç ülke istisna tutulursa Fransa’nın kolonyal imparatorluğunu yerinden sökmek için çok büyük bir mücadele verilmesi gerekiyor. Fakat Türkiye’nin dostları bu bölgelerde çoktur. Afrika’nın batısı, kuzeyi ve doğusunda Türkiye ile tarihî bağlara sahip olan yerler çoğunluktadır. Türkiye’nin güven vermesi gerekiyor. Nitekim Libya’da bu güven tesis edildikten sonra Kuzey Afrika’da ve Doğu Akdeniz’de Türkiye lehine bir atmosfer oluşmaya başladı. Bu durum Asya’nın derinlikleri için de geçerlidir. II. Karabağ Savaşı’nın sonuçlarını Afganistan’da ve Fergana Vadisi’nde görebiliyoruz. Bunu elbette sadece Türkiye’nin gücü ile açıklamıyoruz. Türkiye’nin kardeşleri ve dostları burada da çoktur. Postkolonyal dönem açısından bakıldığında coğrafyamızın derinliklerinde meydana gelen değişimlerin birbiri ile ilintili olduğunu görürüz. Güven tesis edildikten sonra hadiselerin hızlı bir şekilde seyir değiştirdiğini görüyoruz.

Bu yazıda uzun uzun anlatmaya imkânımız yok fakat 28 Şubat Süreci’nin kısa sürede etkisizleşmesinde en önemli etkenlerden biri Türk devlet aklının tehlikeyi çok erken fark etmesidir. Amerikancı güç odakları Türkiye’yi uçurumun kenarına kadar getirmişti. Bu dönemde NATO’cu subayların tasfiye edilmesi önemliydi. Bundan sonraki dönemde de Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türk devlet aklının birleştiğini gördük. Artık asker askerlik yaparak denizde, havada, karada destanlar yazacaktı. Yüzyıllar sonra ilk defa devlet aklı birleşmişti. 28 Şubat gibi ağır bir müdahaleden çok kısa bir zaman sonra toparlanmış olmamıza rağmen FETÖ’nün ölümcül darbelerle yıprattığı devlet aklının da 15 Temmuz’dan hemen sonra bekâ savaşına girmesi hayreti mucip bir durumdur. Bu kadar zor bir sürecin içinden sağ ve salim olarak çıkmak kendi başına değerli iken Afrika ve Asya’nın derinliklerinde faaliyet yürütmemiz ve Doğu Akdeniz’de oyunun kurallarını değiştirmemiz çok büyük bir gelişmedir. Kuşkusuz bunlar, Türk devlet aklının oluşması ile izah edilmelidir.

Bu sebeple inancımızı yitirmemizi istediklerini görmemiz gerekir. Türkiye’nin bu zamana taşınmasında esas rolü oynayan düşünce geleneğimizi tahrip etmek istediklerini gördük. Başaracağımıza dair gittikçe kuvvetlenen inancımızı sarsmak istedikleri çok açıktır. Muhafazakâr muhalefetin en önemli rolü de budur. Emekli amirallerin gece yarısı bildirisine de bu çerçevede bakabiliriz. Türk devlet aklının oluşmadığı gibi bir izlenim vermek istediler. Afrika’nın ve Asya’nın derinliklerinde oluşan inancı da sarsmak istediler. Hâlbuki Türkiye’nin dostları gözünü Anadolu’daki gelişmelere dikmiş durumdadır.

ABD Başkanı Biden, iktidara gelmeden önce Tayyip Erdoğan’ın yıkılması gereğinden bahsetmişti. Muhalefet cephesi hemen eline tuz alarak koşturmaya başladı. Adeta sıraya girdiler. Bu da postkolonyal dönemin özelliklerindendir.

Amirallerin nereye koştuklarına dair kendilerine küçük bir soru sormaları gerekir. Son bin yıla baksalar Türk devlet aklının kendini dar bir guruba teslim etmeyeceğini görmüş olurlardı. Sayın Erdoğan’ın yirmi yıllık iktidarında bu son bin yılın özetini görmek mümkündür.

Gözaltına alınırken ne yapacağını şaşıranların devlete ayar vermeye kalkmaları hakikaten ironiktir.

#Türkiye
#Devlet
#İdlib
#Avrupa
#ABD
#Libya
#15 Temmuz
#Fırat Kalkanı Harekâtı
#Karabağ Savaşı
#Darbeci Hafter
#Doğu Akdeniz
#Batı Afrika
#FETÖ
3 years ago
Türkiye’nin dostları ve devlet aklına müdahale
O haritayı biz çizeceğiz, bunu kafanıza sokun!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü