|
Bağımlı yapılar coğrafyamızın yapısal sorunudur

Türkiye için “Yeniden Asya”nın bir söylem olarak kalmadığını Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan’ın farklı şartlarda bir araya gelmesinden anlayabiliriz. II. Karabağ Savaşı’nda Afganistan ve Pakistan açıkça Azerbaycan’ın yanında yer aldı. Bugün için Afganistan’ın desteğini küçümseyenler olabilir. Oysa Afganistan, Asya’nın kalbinde yer alır. 19. yüzyılda “Büyük Oyun”un sahnelendiği yer Afganistan’dı. Salgından sonra dünyanın önemli ölçüde değişeceği neredeyse ortak bir kanaattir. Dolayısıyla Pakistan ve Afganistan’ın Azerbaycan ile yakınlaşması önemli bir gelişmedir. Nitekim bu yakınlaşmadan sonra Türkmenistan da Azerbaycan ile Hazar Denizi merkezli sorunları çözme yoluna girdi. Onlar da petrol ve doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihraç etmek istiyor.

Bu gelişmeleri Türkiye’nin “Yeniden Asya” siyaseti ile ilişkilendirebiliriz.

II. Karabağ Savaşı’ndan sonra Türkiye tarafından Kafkasya merkezli beş altı devletin yakınlaşması gündeme getirilmişti. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı işgalden kurtarmasıyla birlikte Türkiye’nin Asya siyasetinin önündeki en önemli engellerden biri kalkmış oldu. Ermenistan’ı Batı emperyalizminin oyuncağı haline getiren güçlere karşı Ermenistan’ın kendi içinden yeni siyasî güçler çıkabilir. Ne kadar etkili olabilirler sorusunun cevabı yok fakat Türkiye’nin gündeme getirdiği yakınlaşma isteği, Kafkasya’da 20. yüzyıldan kalma durumun değiştiğini gösterir. Pakistan, Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye bölgesel bir zenginlik oluşturabilecektir. Türkiye’nin son dönemde Irak merkezli çalışmalarını da aynı çerçeveye dâhil edebiliriz.

Sömürgecilik sonrası devletlerin en önemli açmazlarından biri yerel sorunların çözümsüzlüğe terk edilmesiydi. Böylelikle emperyal merkezlere müdahale imkânı verilirdi. Emperyal merkezlerin müdahalesi ile taraflar arasındaki sorunlar daha da karmaşık bir hâl alır, büyük güçlerle bağımlılık ilişkileri derinleşirdi. Bağımlı yapıların da bağımlılık ilişkilerinin sonucu olarak ortaya çıktığı ve güçlendiğini biliyoruz. Bu yapıların devletleri içeriden ele geçirmesi de Türkiye ile sınırlı bir sorun değildir. Yapısal sorunların doğru yerlerde aranması gerekir. Bağımlı yapılar, emperyal merkezlerin küresel ölçekli hâkimiyet ideolojisinin bir aracı olarak vazife görmektedir. Devletler yerel sorunları çözerek emperyal merkezlerin müdahale imkânlarını da ortadan kaldırmış olur. Bu da bağımlı yapıların güç kaybetmesine yol açar. 2009’dan sonra Türkiye’nin birçok saldırıya maruz kalmasının esas sebebi de yerel ve bölgesel sorunların çözümünde aktif rol almaya başlamasıdır.

Terör örgütleri ile bağımlı yapılar arasında çok yönlü ilişkiler kurulduğunu 2013’ten sonra yaşayarak öğrendik. Hatta bağımlı yapıların birer terör örgütü olarak faaliyet yürüttüğü de bu tarihlerden sonra anlaşıldı. Coğrafyanın yapısal sorunları ile bu tarz ilişkileri kast ettiğimiz açıktır. Devletler ve küresel şirketler arasındaki kavganın açığa çıktığı bir dönemde Türkiye, Azerbaycan, Afganistan ve Pakistan arasındaki yakınlaşmayı coğrafyanın zenginlik üretme arayışı olarak görmek gerekir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Asya yüzyılı olarak tanımlanan bu dönem için kendimizi en iyi şekilde konumlandırmak adına yeni stratejiler geliştiriyoruz” cümlesini bu çerçevede ele alabiliriz. Bölgesel zenginlik üretme yönündeki adımları etkisizleştirmek için ilk önce harekete geçecek olanlar terör örgütleridir. Terör örgütlerinin etnik veya dinî aidiyet farkı gözetmeksizin birlikte hareket ediyor olmaları, devletlerin bölgesel sorunları çözme kararlılığı karşısında güçsüz olduklarına işaret eder.

2009’dan sonraki gelişmeler Türkiye açısından bir bağımsızlaşma sürecine işaret ediyor. Türkiye, Afrika’da olduğu gibi Asya’da da kalıcı ilişkiler kuruyor. Emperyal merkezlerin Türkiye’ye içeriden müdahale araçları güçsüzleştikçe devlet düzeyindeki araçlar hareketlendi. Ermenistan ve BAE gibi devletlerin Türkiye ve coğrafya karşıtı tutumlarını bu çerçevede ele almak gerekir. Amerika’da seçimden sonra Türkiye karşıtı açıklamalarda “sözde” kavramının öne çıkması bölgesel müdahale araçlarının güçsüzleştiği ve terör üretmekte zorlandığı anlamına gelir. Aynı kavramı yerel müdahale araçları sıklıkla kullanmış fakat “devlet”in varlığına bir halel gelmemişti. Yerel ve bölgesel sorunlara müdahale imkânları azaldı ve güçsüzleştiler.

Bağımlı yapılar coğrafyamızın yapısal sorunlarının çok önemli bir parçasıdır ve bölgesel devletler kendi aralarındaki sorunları çözdükçe onlar daha fazla açığa çıkacaktır.

#Bağımlı yapılar
3 yıl önce
Bağımlı yapılar coğrafyamızın yapısal sorunudur
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle