|
İki yüz elli yılın hülasası: Erdoğan, sadece Erdoğan değildir

Osmanlı dönemi yenileşme tarihinde III. Selim’in çok önemli bir yeri vardır. Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi’nin tıbbî alanda yaptığı çevirilerden sonra yenileşmeci anlayışı temsil eden devlet adamları ve mütefekkir münevverler “kâinat kitabı”ndan bahsetmeye başlamışlardı. Nitekim okullar ve eğitim sahasında yapılan yeniliklerle birlikte Batı’nın ve Doğu’nun birikimini tek vücutta birleştirmek isteyen düşüncenin de önü açılıyordu. 19. yüz yıl, Batı ve Doğu-İslam dünyası için farklı anlamlar taşır. Bunu daha önceki dönemler için de söylemeliyiz. Okul sistemindeki büyük değişimi Batılılaşma olarak görmemiz eski alışkanlıktır, aslında Osmanlı kendine yeni bir çığır açıyordu. Bunun geniş bir yola dönüşeceği açıktı. Türk-İslam coğrafyasında yeni bir dinamizmin kapılarını açmak çok da zor olmadı.

Ali Şeriati’nin Dua adlı kitabı bizde çok okunmuştur. Bunun sebebi üzerinde durmak gerekir. Bilindiği gibi bu kitap, bizde İnsan Denen Meçhul adlı kitabıyla tanınan Alexis Carrell’in kitabının hem tercümesi hem de ilavelerle zenginleştirilmiş hâlidir. Dua, Doğa Bilimleri, Beşerî Bilimler ve Sosyal Bilimler arasındaki geçişlere örnek gösterilebilecek etkileyici bir kitaptır. Cemil Meriç’in Ali Şeriati’yi “Göller Bölgesinde Bir Ada” başlığı ile selamlaması çok derin bir tarihî geçmişe işaret eder.

Alexis Carrell, on dokuzuncu yüz yılın zihniyet dünyası içinde yetişmiş bir hekim olmasına rağmen duanın iyileştirici gücünü keşfetmişti. Zaten Ali Şeriati’nin onun kitabını tercüme edip yeni bir kitaba dönüştürmesi de bu sebebe dayanıyordu. Ali Şeriati de Batı’da yetişmiş bir mütefekkir olmasına rağmen Batılı değildi. O da yeni bir bakışı temsil ediyordu. “Öze dönüş” kavramının bütün yönleriyle ele alınmadığını, özellikle 1990’lardan sonra dinî hareketlere yönelik uluslararası müdahalelerin bazı kavramların içini boşalttığını düşünmüşümdür. Ali Şeriati’nin İran’da ne kadar etkili olduğunu bilmiyorum ama devrimden sonra oluşan zihin yapısının başka bir dünyaya işaret ettiği anlaşılıyor. Nitekim İran, koronavirüs salgınına yönelik etkili bir davranış geliştiremedi. Osmanlı coğrafyasında güçlü bir karşılık bulan yenileşmeci düşünceyle Ali Şeriati’nin geliştirmeye çalıştığı bakış açısını karşılaştırarak ilginç sonuçlara ulaşabiliriz. Fakat Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkan İmam Hatip modelinin yeni olaylarla birlikte tahlil edilmesi gereği de açıktır.

15 Temmuz’un her alanda sonuçlarının olacağını düşünüyorum. O gün FETÖ’cü zihin yapısı ile İmam Hatip fikriyatı en büyük mücadelelerinden birini daha yapmıştı. Birçoğumuz III. Selim’in açtığı yoldan gidiyoruz. “Hata dinimizde değil, bizdedir” Tanzimat Fermanı’nın en önemli iddialarından biridir. Yeni bir yola çıkılmış ama dininden şüphe duymanın da önüne geçilmiştir. Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi’nin tıp alanında tercüme ettiği kitaplar II. Mahmut’un “iş olsun diye yabancı dil öğrenin demedik” anlamındaki cümlesiyle örtüşür. Bunlar Osmanlı fikir dünyasındaki yenileşme arayışını gösterir, kendinden uzaklaşmayı değil. Mehmet Akif’in baytar mektebinde okuması da tesadüf değildir. Akif düşünce dünyamızın en önemli kilometre taşlarındandır. 15 Temmuz gecesi en kritik zamanda müezzinlerin “esselatü vesselamü aleyke ya rasulallah” diyerek “dua” etmesi toplumsal dinamizm açısından çok önemliydi. Millet bütün gayreti ile mücadele ederken kalplerin rabbine yönelmesi kadar tabiî ne olabilir! Bu bir acziyet ifadesi değil, kararlılık göstergesiydi. Aslında o gece din ile bilim değil, din ile “din” mücadele etmişti.

Bütün dünyayı sarsan salgın afeti ile mücadele ettiğimiz bir dönemde yatsı ezanından sonra müezzinlerin dua etmesi de bir kararlılık göstergesidir. Sahada Erdoğan’ın liderliğinde muazzam bir mücadele yürütülürken kalplerin rabbine yönelmesi ve istimdat nidalarının yükselmesi iki yüz elli yıllık yenileşme çabalarımızın bir hülasasına işaret eder.

Bu dönemde birileri din ve bilim çatışmasını ima ederek güya salgınla ilgili “bilimci” bir tavırdan bahsediyor. Bu kesimin, sahada koronavirüsü salgını ile amansız bir mücadele yürütenlere çatık kaşla ayar vermeye çalıştıklarını görünce ister istemez gülümsüyoruz. Tarihimizden uzaklaşmanın sonuçlarını yaşıyorlar. İki yüz elli yıllık yenileşme tarihinin olumlu sonuçlarını tam da şimdi yaşıyoruz. Bir taraftan bilimi harekete geçirmek, diğer taraftan da elleri duaya kaldırmak… Bütün yirminci yüz yıla damgasını vuran “namaz kılan cumhurbaşkanı” isteğinin “olayı” da buydu.

Erdoğan, sadece Erdoğan değildir.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Koronavirüs
#Ali Şeriati
#Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi
4 yıl önce
İki yüz elli yılın hülasası: Erdoğan, sadece Erdoğan değildir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle