|
Hayattan payına ölüm düşen Ceylan

On dördüne on dört gün kalan bir kız Ceylan. Ramazan ayında Kuran-ı Kerim''i iki defa hatmedebilecek kadar bir özge can.

Yaşıtlarının arasında lakabı Pire (Nene) olan ana kuzusu bir Ceylan.

Babası tarafından Kergem (tavuğum) diye sevilen kara gözlü bir Ceylan.

Faili meçhule kurban giden zarif bir beden Ceylan.

Çok sevdiği okuluna gitmediği pazartesi günü, takvimler 28 Eylül''ü gösterirken, akşam yiyeceği makarnanın hayalini kurarak koyunlarının peşinde dağlara yürürken, ''sahipsiz'' bir roketin paramparça ettiği Ceylan.

Savcının can güvenliği olmadığı gerekçesiyle gelmeyi reddettiği dağlarda, ağaç tepelerine saçılmış cesediyle 7 saat bekleyen Ceylan.

Kopan parçaları annesinin kucağında otopsi masasına taşınan Ceylan.

Karakolda yapılan ''hızlandırılmış'' otopsiye göre ''kim vurdu'' ya giden Ceylan.

Taraf gazetesi haber yapmasaydı ölümünden asla haberimiz olmayacak olan Ceylan. Ölüm haberinin yanına basılan fotoğraftaki kocaman, kara bakışların sahibi Ceylan.

Patlama olduktan bin bir parçası etrafa saçıldıktan sonra, parçaları bir araya getirilmiş, ölüm fotoğrafını çekiyoruz objektife bak ve bize bu duyguyu geçir denmiş kadar korku dolu. Ürkek. Dehşeti önceden yaşamış kadar sahici. Ölümüne gerçekçi bakışların sahibi Ceylan.

Ceylan''ın bakışlarındaki ağırlık ömür boyu sırtımızda yük olacak. O fotoğrafı görseniz de görmeseniz de. Ceylan''ın ölümü yüreğinizi titretse de titretmese de. Vicdanınız sızlasa da sızlamasa da. O bakışların yükü omuzlarımızda artık.

Bazıları farkında olmayacak Ceylan''ın ölümünün. Bazıları bilip de susacak. Bazıları bana ne deyip geçecek. Oya Baydar''ın son romanı Çöplüğün Generali''nde anlattığı insanlar gibi.

O gün orada ne oldu? cümlesi ile başlıyor Çöplüğün Generali; kimse bilmiyor, hatırlamıyor diye devam ediyor. Okumayanlar tarafından Ergenekon romanı olarak adlandırılsa da ana teması kolektif unutma olan, alegorik anlamda bir çöplük hikayesi. Bir toplumun tarihini, geçmişini, yüzleşmesi gerekenleri unutması, daha doğrusu bunların topluma unutturulması halinde gelinen durum. Toplumsal bir bellek yitimini sorguluyor yazar.

Çöplüklere, boş arazilere gömülüp bırakılmış bombaların, mermilerin bulunmasıyla başlıyor roman. Kurtarıcılık adına toplumu patlatmaya dönük eylemler. Çağına tanıklık eden bir yazar bu yaşananlar çerçevesinde bir roman kurguluyor. Başlangıçta olanları yazarken bir süre sonra yazdıkları gerçekleşmeye başlıyor. Yazacağı sonun gerçekleşmesinden korkan yazar romanını tamamlayamadan ortadan kayboluyor.

Derin yaşanan büyük acılar korkuya sebep olur ve kendini korumak isteyen insan üç maymun sendromuna yakalanır diyor Oya Baydar. Çöplüğün Generali''nde 3M virüsü olarak çıkıyor karşımıza bu sendrom. Roman kahramanlarının isimleri yok, Portekizli yazar Saramago''da olduğu gibi. Ya meslekleri ile ya da belirgin sıfatları ile yer alıyorlar romanda. Yaşanan korkular güvensizlik durgusunu depreştirerek önce toplumsal tepkisizliğe ardından toplumsal bellek yitimine yol açıyor. Bilmekten, hatırlamaktan korkar mı insan? Korkuyor. Görsel ve yazılı medyanın arşivinde gerçeğe dair tek bir ses, tek bir satır, tek bir görüntü kalmıyor.

Üç maymun vebasını yenmenin tek yolu korkuyu aşmak, öğrendiğimiz gerçekleri herkese duyurmak, unutmanın önüne geçmek diyor Oya Baydar. Ama yalnızca gerçekleri.

Ceylan''ın dağlarda gezdiği o gün orada gerçekte ne oldu hiç öğrenemeyeceğiz büyük ihtimal. Kurumlar yıpranmasın diye gerçekler hasıraltı edilecek. Bu topraklar da başka Ceylanlar öldü mü bilemeyeceğiz. Yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden bihaber, haberdar edildiğimiz kadarına kanaat getirip devam edeceğiz yaşamaya.

Trajik bir ölümü reytinge tahvil ederek sömürmek, içini boşaltmak ne kadar ürkütücü ise, ''yok saymak'', ''hiç olmamış'' gibi davranmak da o kadar acıtıcı.

Yaşanmamış kocaman bir hayatı arkasında bırakarak ölen sahipsiz bir ölü çocuk Ceylan.

Ekşi sözlük yazarı Seryade''den ödünçle ''Ceylan bir kurşun, insanın ciğerine işleyen. Hissettiniz mi?''

15 yıl önce
Hayattan payına ölüm düşen Ceylan
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?