|
Bizde başlar bizimle bitmez!

Ben millete bakarım vekile değil! Zira esas olan milletin kendisidir. Millet nasılsa vekil öyledir. Vekiller milletin içinden çıkar, gökten zembille inmez.

Bir siyasetçinin yanlışından, hatasından, eksiğinden bahsedildiği vakit, keşke biz millet olarak doğru, dürüst, temiz olsaydık diye düşünürüm. Bilirim ki biz nasılsak onlar öyle olacak, bilirim ki “Hak ettiğinizle idare olunursunuz” biraz da bu demektir. Bilirim ki vekil gelir geçer, kalacak olan millettir. Doğru millet eğri vekili seçse de tutmaz orada ama milletin eğri olduğu yerde vekili ne yapsan da doğru eyleyemezsin, bilirim. Belki de bu sebepten yanımda siyasetçileri eleştiren olursa, eleştirene dönüp birkaç kelam ederim, nazarlarını kendisine çevirsin diye.

Müteahhitle otururum ihalelerdeki fesattan dem vurur, kızar idarecilere. Derim ki: Sen o binayı iki daire parası fazla kazanacağım diye malzemeden çalarak yaptığın için o ihalelerde öyle vurgun oluyor.

Bakkalla dertleşirim adaletsizlikten yakınır, ne olacak bu işler böyle diye şikayetlenir. Derim ki: Sen tartı hesabına tam riâyet etmediğin için ülkede zulüm ve haksızlık oluyor.

Oto tamirciyle laflarım ayaküstü, ehliyesizlikten, liyakatsizlikten, iltimastan bahseder. Derim ki: Sen kapıdan filancanın selamıyla gelenle, yolu düşüp gelen iki insanın aynı işini hallederken iki farklı ücret çıkardığın için ehliyet ve liyakat dengesi alt üst oluyor.

Doktorla konuşurum üslupsuzluktan yakınır, imamla dertleşirim gençlikten mustariptir, şairle otururuz kültür meselesinden yana gam çeker. Ben önce susarım öyle, dudaklarımda acı bir tebessüm, sonra dayanamam ve derim ki: Hastana tebessüm et üslupsuzluk kalmaz ülkede; vaazında söylediğini hayatında eyle gençlik düzelir; namazını tam kıl kültürel iktidar hallolur!

Üçkağıtçı müteahhit bakan olunca, namussuz bakkal muhtar olunca, kul hakkı bilmez tamirci filan odaya üye olunca, üslupsuz doktor belediye başkanı, hâli kâlini tekzip eden imam müftü, namazsız mücahit vekil olunca bu işler böyle olmaya devam eder elbet. Yarınların idarecileri biz olmayacaksak da bizim evlatlarımız olacak. Haramla beslediğin, muhabbetin ne olduğunu hissettiremediğin, yanında yalan konuştuğun; şahsiyetinle, işinle, duruşunla güzel örnek olamadığın evladın yarın bir yerlerde bir şeyleri yönetecek ve senden gördüğü, senden aldığı hususiyetler belirleyecek onun iş yapma biçimini. Biz diyorum yani biz, mesele bizde başlar bizde biter!

Bir hadis-i şerif hatırlıyorum, belki de kelam-ı kibardı, büyük hikmet: “İdarecileriniz bir yanlış yaptığı vakit onlara sövmeyiniz; kendinizdeki bir yanlışı düzeltmeye bakınız!” Yaşadığı ülkede ters giden bir şeyler olunca insan sadece kızmakla, sitem etmekle kalmayıp dönüp bir de kendine bakacak. Ben işimi savsaklayarak yaptığım için, ben dersimi çalışmadığım için, ben evladıma vakit ayırmadığım için, ben tesbihatımı ihmal ettiğim için, ben borcumu vaktinde ödemediğim için, ben komşuma selam vermediğim için, ben eşimin hukukunu çiğnediğim için… Uzatın uzatabildiğiniz kadar listeyi.

Biz dürüst olursak idareci üçkağıtçı olamaz. Biz doğru olursak yöneten yanlış yapamaz. Biz güzel hal sahibi olursak siyasetçi çirkinliğe bulaşamaz.
Yukarıdan aşağı gelmez hiçbir zaman gerçek devrimler, gelse de sahici, kalıcı ve tesirli olmaz. Aşağıdan yukarı gerçekleşir inkılap dediğin ve ancak böylelikle asırlara, şartlara, müdahalelere meydan okur.

Ben millete bakarım vekile değil!

Vekile bakmam ama Meclisteki oturumlara bakarım ara sıra. Bakınca da bakmaz olaydım derim, ah derim, eyvah derim, dişimi sıkar illallah derim.

Ben bakmam vekillere ama vekiller dönüp bir kendine baksa ne güzel olur derim. Böyle düşünmemin ilk söylediğimle çelişen bir tarafı var gibi gözükse de kendi içinde tutarlı aslında, zira meselenin bir de diğer yüzü var: Vekillerin yaptığı hareket, söylediği söz, eylediği iş millet nezdinde normalleşiyor. Millet kimi zaman utanarak, mahcubiyetle, mecburiyetle, pişmanlıkla yaptığı; yahut kendisi yapmasa da başkaları tarafından yapıldığı vakit kınayıp, ayıpladığı şeylerin Meclis çatısı altında utanmadan, rahatlıkla, umursamadan yapılabildiğini görünce önce şaşırıyor, sonra ‘benim yaptığımda ne var’ diyor, nihayet hepten yoldan çıkıyor. Olmuyor yani cancağazım, böyle olmuyor! Mesele bizde başlıyor ama bitmiyor bizimle.

Millet ‘vekiller benim içimden çıkıyor’ şuuruyla kendisine çekidüzen vermek zorunda ama vekiller de içinden çıktığı milletin izzet ve vakarına, içinde bulunduğu Meclisin itibar ve şahsiyetine, yönettikleri ya da yönetme iddiası taşıdıkları Türkiye’nin mana ve kıymetine halel getirecek davranışlardan kaçınmak mecburiyetindeler. Olmuyor, yapamıyoruz, mecbur kalıyoruz diyorlarsa RTÜK meclis oturumlarının canlı yayınlarına +18 uyarısı koysun da hiç olmazsa gelecek nesilleri kaybetmeyelim.

#idareci
#liyakat
#Meclis
#RTÜK
2 yıl önce
Bizde başlar bizimle bitmez!
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu