|
Kalbe emanet

Kul olmaya geldik dünyaya.

Başka bir şey için değil; ancak kul olmaya. Rabbimiz “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler için yarattım” buyuruyor.
İbadet etsinler diye değil; kulluk etsinler diye. İbadetler kulluktan bir cüzdür mâlum, ancak kulluk ibadetlerden ibaret değil!
Namaz, oruç, zekat, hac; ibadetler bunlar ve fakat insanın bunlardan arta kalan zamanda yaptığı her bir şeyi Allah rızası için yapma idraki, bunun adı kulluk işte.

İki Ramazan arasında, iki namaz arasında ve hatta iki nefes arasında yaptığımız şeyleri Allah için yapmak da kulluğa dahil ve hatta ta kendisi kulluğun. Okumak, çalışmak, evlenmek, çocuk büyütmek, para kazanmak, para harcamak, anne babaya hürmet ve şefkat, akrabaya ihsan ve iyilik, dostlarla alakadar olmak, komşuya tebessüm, aklınıza daha ne geliyorsa hepsi birden kulluğa dahil. Bir şartla: helal dairedeki her şey, yasaklananlar değil!

Niyetsiz ibadetler bile herhangi bir adet gibi iken, niyetle helal dairedeki sıradan işler ibadet hükmüne bürünüveriyor.
Allah rızasının ehemmiyetinin şuurunda olan, niyetin ne manaya geldiğini bilen, kalbin tasfiyesinin niyetin sıhhatine etkisinin farkında olan insan yaptığı her bir işi Allah için yapmaya gayret eder. Uyumaktan yeme içmeye kadar hayatının her bir anını bu zevkle yaşamaya başladığı anda yanlışa adım atamamaya, çirkini yapamamaya, kötüye yaklaşamamaya başlar. Zira yanlış, çirkin ve kötü olan işler Allah rızası için yapılmaz!

Kul olmaya geldik dünyaya, başka bir şey için değil!

Tamam ödenecek borçlar, bitirilecek finaller, evlendirilecek çocuklar, alınacak evler, binilecek arabalar, geçindirilecek aileler, yaşanacak güzellikler, sevilecek güzeller var; tamam Rusya işgal ediyor Ukrayna’yı, fiyatı artıyor ayçiçek yağının ve petrolün, seçimler yaklaşıyor, edilecek kavgalar, sorulacak hesaplar, halledilecek mevzular var tamam; ama kul olmak için geldik dünyaya.

Hayat insana bir defa veriliyor ve ölüyor insan mutlaka bu hikayenin sonunda.
Öldükten sonra başlayan bir hayat daha var ve bitmiyor o hayat, ölmüyor insan öldükten sonra bir daha. O hayatta halimizin ne olacağının tespiti için veriliyor dünyadaki ömrümüz. Ölümü ve hayatı bunun için yarattım diyor yaradan. Önce ölümü zikrediyor ve hayat boşa düşüveriyor bir anda. Ölmek yaşamaktan daha gerçek bir şey oluveriyor.
Her insan ölür ama bazı insanlar gerçekten yaşar desek yanlış olmayacak hani o kadar.
İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar buyuruyor Peygamber-i ekber. Hayat bir rüyadan başkası değil yani. Bu dünyadaki en büyük dert, en kavga edilesi mevzu, en elde edilesi nimet, daha en’le ifade edilesi ne varsa hepsi birden o rüyanın içinde; uyanınca yok olacak, yalan olacak musallaya uzandığımız anda.
Yalana ömür vermek için gelmedik dünyaya, gerçeği görmeye geldik ölmeden önce.

En uzun yaşayanımıza öldükten sonra soracaklarmış: ne kadar kaldın dünyada? Cevap: Bir gün veya biraz daha fazla. Ömür dediğimiz koca bir zandan ibaret ve o ömrün içinde kıymetli bulduğumuz ne varsa -kulluğa dahil edebildiklerimiz hariç- hepsi birden koskoca bir yalan!

Kul olmaya geldik dünyaya ve ölen hayvan imiş aşıklar ölmez. Hayvan canlı demek burada, hayat sahibi manasına, bildiğimiz hayvan değil yoksa. Ama kulluk etmeleri gereken Rablerini inkar edenler için Rabbimizin ‘hayvandan aşağı’ buyurması boşa değil, haşa! Peki inkar etmeyen, iman eden ama kulluğun hakkını veremeden göçenler, aşığa mı dahildir hayvana mı, öldükten sonra da ölmeyenlerden midirler yoksa yaşayan ölülerden mi ibarettirler, peki biz bu çetin sualin neresindeyiz, deyin hele?

Kul olmaya geldik dünyaya.

Bizi kendisine kul olalım diye dünyaya gönderen Rabbimiz, bu aşağıların aşağısına ne için geldiğimizi unutursak diye ve yaratıldığımız o en güzel sureti hatırlayalım diye ve onu bilmeye, tanımaya, sevmeye, kul olmaya yönelelim diye sebepler, bahaneler, imkanlar lütfeder. Minareden ezanı okuyan müezzindir ama çağıran Allah’tır, çağırdığı kendi evi. Günde beş defa davet eder sevgili, arada kalan zamanlarda nefsine uyan kulları kalplerini hatırlasın diye. Haftada bir davet eder müezzinlerin diliyle, arada kalan yedi günü heba edenler hiç olmazsa Cuma’nın bereketiyle kendisine yönelsinler diye. Senede bir sahurla, iftarla, teravihle, mukabeleyle, zekatla, fitreyle bir yılın kirinden pasından temizlenmeye, annemizden doğduğumuz günkü safvete erişmeye, bağışlanmaya, kul olmaya, yeniden insan olmaya ve ölmeden uyanmaya davet eder Ramazan-ı Şerifini misafir göndererek.

Kul olmaya geldik dünyaya ama dünyaya kul olmaya değil!

“Sanman ki taleb- ü devlet-i câh etmeye geldik

Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik”

Mevzu budur, mesele bundan ibarettir. Rabbimiz “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler için yarattım” demiyor aslında, daha doğru bir tercümeyle ifade edelim: “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etmekten başka bir şey için yaratmadım!” buyuruyor.

İki ifade arasındaki farkı hiç olmazsa 30 günlük bir tefekkür için kalplerinize emanet ederim. 1443 Ramazanı mübarek olsun.

#kul
#Ramazan
#Rusya
2 yıl önce
Kalbe emanet
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!