|
Yarınların en büyük meselesi ne olacak?

Akıl o ki başa geleceği bile, göz o ki dağın ardını göre, dermiş kudemâ. Büyük hikmettir, anlayana. Yaşanması muhtemel bir sıkıntıyı evvelden öngörebildiğiniz nispette o sıkıntıyla karşılaştığınız vakit alacağınız hasarı asgarîye indirme yahut bertaraf etme imkanına sahip olursunuz. Hatta bu feraset sebebiyle günü geldiğinde size külfet olacak durumu tedbirleriniz sayesinde bir nimete çevirebilirsiniz. Geleni gördünüz, tedbiri aldınız ama olacak olan yine de oldu, buna yapacak bir şey yok, nasip.

Bu hikmet, muhtemel sıkıntıyı şimdiden öngörmenin mühim olduğuna temas ettiği gibi yarının şartlarında başarılı olmak için, imkânı bugünden fark edip gerekeni yapmaya da işaret ediyor. Başarmak için de bu günden bakınca yarını görmelisiniz hülasa, başarısız olmamak için de.

Herkes görebilir mi peki?

Göremez! Çünkü herkes görebilseydi sadece bazıları başarılı olmazdı. İşin acı tarafı yarınların ne getireceğini göremeyenler sadece ferasetsizlikleriyle kalmaz; görenleri aşağılar, alay eder, önlerine engel çıkarır, onları ve yaptıklarını toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya da çalışırlar. Sıkıntılar onlara rağmen ortadan kaldırılır, işler onlara rağmen başarılır. Günü geldiğinde onlar da herkes gibi istifade ederler ortaya çıkan nimetten ve fakat pek azı vaktiyle itiraz edişini hatırlayarak nedamet gösterip, olgun bir tavırla özür dileyebilir.

Bu duruma Arşimet’ten The Billion Dolar Code’a kadar pek çok örnek gösterilebilir elbette ama işin devletlere bakan tarafını ele almak istediğim bu yazı için en güzel misali, 2001 yılında yaptığı konuşma ile Kemal Kılıçdaroğlu’ndan verebilirim sanırım:

“Sabiha Gökçen Havalimanı… Uçak iniyor mu? Hayır! Kaç milyon dolara mal oldu? Peki uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü? Bu neye benzer arkadaşlar biliyor musunuz, Tuz gölüne alabalık tesisi yapmaya benzer.”

Geldiğimiz noktada İstanbul Havalimanı’nın yapılmasına rağmen Sabiha Gökçen’de artan talebi karşılayabilmek adına yeni kule, pist v.s. inşaatı devam ediyor ve sanırım yakın bir gelecekte İstanbul için 3. havalimanı şart olacak.

Kuzey Marmara Otoyolu’ndan İstanbul Ankara istikametinde seyrederken yanımdaki arkadaş hayranlıkla ‘Abi, ne güzel olmuş yahu, 15-20 sene sonra buranın kıymeti anlaşılır’ deyince, 3-5 seneye kalmaz burası da yetmez diye cevap vermiştim. Akşam geri dönerken aynı yoldaki araç yoğunluğunu görünce birbirimize bakıp sabahki yorumlarımızdan karşılıklı mahcup olmuştuk.

Erken kalkan yol alıyor.

Selçuk Bayraktar, CNNTÜRK’te katıldığı programda Cezerî’den bahisle kilit bir cümle kurmuştu: 10 sene sonra uçan arabalar için herkes çalışmaya başlayacak, teknoloji oraya doğru gidiyor, biz ancak bugünden yola çıkarsak o gün rekabet etme imkânına sahip olabiliriz.

Anlatmak istediğim tam da bu. Hayır diyenlere rağmen, ne gerek var diyenlere rağmen, olmaz öyle şey diyenlere rağmen bildiği yolda ferasetle yürüyebilenler başarılı oluyor ve olmaya devam edecekler. İnsanlar için de bu durum böyle devletler için de.

Ben Erzurum’da bir öğle vakti yazımı yazarken peş peşe iki haber düştü önüme.

Birincisi İngiltere’den:

“İngiltere’de gaz korkusu yaşanıyor. Olası Ukrayna işgaline karşı Batı’dan yaptırım tehditleriyle karşılaşan Rusya’nın buna karşı gaz tedarikini kısabileceği belirtiliyor. İngiliz basını: İngiltere rekor kıran gaz fiyatlarıyla mücadele etmek zorunda kalabilir” (NotHaber).

İkincisi Türkiye ile alakalı:

Hakkı Alkan, enerji arzı yeterli olmadığı için sanayide üretim durma noktasına geldi diye yazdı, meselenin İran’ın doğalgazı kesmesi sebebiyle önlem amaçlı bu duruma geldiği anlaşıldı.

Devletler istediklerini alabilme adına birbirlerine birtakım yaptırımlarla gözdağı veriyorlar. Tuzu kuru ülkelerin dahi bu yaptırım tehditleri karşısında elleri kolları bağlanabiliyor.

Görünen o ki, nükleer santraller, Hes’ler, Jes’ler, rüzgâr ve güneş enerji sistemleri v.b. yarının dünyasında ve Türkiye’nin belirlediği yol haritasında hiç olmadığı kadar önem arz edecek. Jeopolitik konum, etrafımıza örülmek istenen duvarlar, dış politikada ihtimamla yürütmeye çalıştığımız denge siyaseti, ortaya koyduğumuz iddia göz önüne alınınca gelecekte en büyük sıkıntının doğacağı yer enerji alanı olacak gibi gözüküyor.

Ufak hesapların, küçük pazarlıkların, şahsi dertlerin, güncel kavgaların çok üstünde ve ötesinde bu gerçeği fark ederek gereğini yapabilme iradesi ortaya koyanlar 2071’e uzanan yolda büyük Türkiye’nin temellerini atacaklar ve hayırla yâd edilecekler.

Şahsî ikballerini ülkenin dertlerinin önünde tutanlar

içinse Türk tarihinin oldukça geniş ve bir hayli eski menfaat budalaları mezarlığında hâlâ yeterince yer var.

#Arşimet
#CNN Türk
#Selçuk Bayraktar
2 yıl önce
Yarınların en büyük meselesi ne olacak?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz