|
Bir Felix değil elbet!

Avusturyalı ''hava dalışçısı'' Felix Baumgartner, 39 km''lik yükseklikten yaptığı atlayışla 3 rekora imza attı. Felix, atlayışı ile balonla en yükseğe çıkan, en yüksekten ve en hızlı serbest dalış yapan insan olarak tarihte yerini aldı. Felix''in ses hızını aşan ilk insan olup olmadığı ise henüz belli değil. Atlayışı 7,1 milyon insan Youtube''tan canlı olarak izledi; bu da bir rekor. Felix''in atlayışının insan bünyesinin dayanıklılığı ile ilgili bilimsel araştırmalarda çığır açması bekleniyor.

NOBEL''in Serbest Atlayışı

Felix Baumgartner''ın tarihi atlayışından yalnızca iki gün önce Norveç''teki Nobel Komitesi, Barış Ödülünü vererek, kendi çapında serbest dalış rekorunu kırmış oldu!

Nobel Komitesi Başkanı Thorbjoern Jagland ödülün veriliş nedenini ''AB''nin II. Dünya Savaşı''ndan sonraki en başarılı BARIŞ PROJESİ'' olarak açıkladı.

Bu açıklamayı ilk twitter üzerinden duyduğumda, ''bu bir şaka mı'' oldu. Öyle ya gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve okuduklarımız bize son dönemde farklı bir AB portresi çiziyordu?

AB''nin üzerinde son birkaç yıldır gezinen ekonomi ve siyasi eksenli karabulutları, Avrupa halklarına dayatılan zorlu kemer sıkma politikalarını ve AB başkentlerini yakan eylemleri bir kenara bırakırsak, AB''nin kendi içindeki birkaç büyük ülkenin çıkarları dışında son 20 yılda faydası dokunduğu bir süreç yaşanmış mıdır? Tablo bu konuda hiç de iç açıcı değil!

AB, Soğuk Savaş döneminde, Batı''nın liberal ve özgürlükçü siyasetinin, refah devleti anlayışının vitrini olarak dünyanın geri kalanına izlettirilen bir projeydi.

Soğuk Savaş''ın bitişi bu proje kendi başına ilerlemesi için bırakıldı ve atılan her adım dünya için bir hüsran oldu!

Yugoslavya''nın dağılması ile başlayan süreçte, Bosna Hersek''te yaşanan Boşnak soykırımına Barış adına tek bir söz dahi çıkarmayan ve adeta taraf olan ülkeler başta Almanya değil miydi?

Hollanda askerleri, korumakla yükümlü oldukları Srebrenitsa''lı Boşnakları Sırpların eline adeta altın tepside sunmamış mıydı?

Yüzbinlerce Müslüman kadın Avrupa''nın ortasında tecavüze uğrarken, o meşhur Avrupa ruhu, nereye kaçmıştı?!

Bosna Soykırımı Avrupa''nın yüzüne tutulan ayna oldu. Nasıl ki Drakula aynada aksini görmezse, AB Projesi de kendisine tutulan aynada, suretini göremedi.

Almanya''nın, Fransa''nın çıkarlarının devreye girdiği yerde AB''nin Barış Projesi yalnızca lafta kalıyordu?

Özellikle 11 Eylül sonrası Bush ve Neo-Con takımının ''haçlı seferi'' nidalarıyla giriştikleri ve dünyayı bir alev ve toz bulutu haline getirdikleri 8 yıllık süreçte, AB ülkeleri bu kanlı politikaların peşine takılmak dışında herhangi bir alternatif üretemediler.

Bilakis bu kuyruk siyasetinde ürettikleri politikalar ile hem aşırı sağın güçlenmesine hem de İslamofobi''nin bir siyaset dili olarak sıradanlaşmasına sebep oldular?

Burka ve minare yasakları, sünnet tartışmaları, başörtülü Müslümanları hedef gösteren afişlerin asılması, İslam''a ve Peygamberine saldırıyı, Müslümanları tahkir etmeyi ifade özgürlüğü altında meşrulaştırma çabaları ancak Dr. Moreau''nun adasında Barış olarak anılabilirdi! Çünkü ancak öyle bir yerde barışın tanımı ancak bu kadar başkalaştırılabilir, değiştirilebilir.

Tüm dünyayı adeta şok uğratan bu ödül, aslında küresel sistemdeki değişim hızını göstermesi açısından son derece anlamlıydı. Ödülü veren ve alanların açıklamalarında, zamanın ruhundan, gerçeklikten ne kadar kopuk olduklarının güzel bir manzumesini birlikte izledik. Nobel uzun zamandır serbest düşüşte olan AB Projesine engel olayım derken, kendi serbest düşüş hızını daha da artırdı. Nobel''in ve AB''nin ayağı yere değdiğinde bambaşka bir dünya ile karşılaşmış olacaklar.

Evet, belki Felix, 39 km yukarıdan atlayarak kendisi için yeni bir kariyer ve başarı kazandı. Belki insanlık için buradan çığır açacak veriler de elde edecek. Lakin, Nobel Barış Ödülü''nün AB''ye gitmesi sadece kaçınılmaz olanı bize gösterdi; çöküşü!

12 years ago
Bir Felix değil elbet!
Darbe marşı
Sosyal çürüme yazıları 4: Ahlâkî pozculuk cumhuriyeti
Menzilin menzili…
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...