ABD"nin Cumhuriyetçi Başkan adayı Mitt Romney"in oğlu Matt Romney, iş gezisi için gittiği
Moskova"da Kremlin"e önemli mesajlar verdi. Romney, "Eğer babam Başkan seçilirse, Kremlin"le iyi
ilişkiler kurmayı arzu ediyor. Siz onun kampanya söylemlerine çok fazla takılmayın" derken ülkesinde
iç politika söylemlerinin dış politika üzerinde çok da belirleyici olmadığını bir kez daha teyit ediyordu.
Dış politikada Romney, Demokrat Obama"ya göre biraz daha sert bir üslup kullanıyor. Örneğin
Cumhuriyetçi Başkan adayının İran konusunda oldukça keskin bir söylemi var. Molla rejiminin
devrilmesi için daha fazla yaptırım uygulanmasını istiyor. Ama burada da gerçeklerden kopmuyor.
Tıpkı Obama gibi o da İran"a askeri müdahale fikrine oldukça mesafeli.
İki başkan adayının üzerinde ittifak ettiği yegane husus Çin. Asya Ejderi"nin iç politikada adeta "günah
keçisi" ilan eden ikili bu konuda oldukça uyumlu bir birliktelik sergiliyor. Ancak buna karşın Çin 250
milyar dolar ile Japonya ve Meksika"dan sonra Amerikan ürünlerinin en büyük üçüncü alıcısı. Yani
gözden çıkarılması, döviz manipulatörü ilan edilmesi sadece seçmenlerin gözünü boyamaktan ibaret.
Amerikan seçmenleri açısından dış politikadan ziyade izlenen ekonomi politikaları belirleyici olacak.
Kaldı ki hırçın kız Sandy ekonomi politikalarının yönünü değiştirmeye başladı bile. Bush yönetiminin
Afganistan ve Irak işgallerinin ülkeye 1 trilyon dolarlık ekstra bir yük getirmesi ve 2008"de patlak
veren küresel ekonomik kriz Obama"yı iktidara taşımıştı. Obama, başkanlığının "çıraklık" döneminde
enkaz halindeki ekonomiyi ayağa kaldırmak ve işsiz kalan milyonlarca Amerikalıya yeniden hayat
vermek gibi zor bir görevi üstlendi. Obama beklentilerin belki hepsini karşılayamadı ama genel
anlamda başarılı oldu. Buna ilaveten George Bush döneminde dünya kamuoyunda oluşan olumsuz
algıyı dağıtmak için büyük bir çaba harcadı. Bu konuda da ülkesine önemli kazanımlar sağladı.
Ancak Ortadoğu"ya ne kazandırdı, tekrar konuşacağız… Kampanya söylemlerine pek takılmadan…
TESEV-KA Dış Politika Araştırma Programı"nın yürüttüğü Ortadoğu"da Türkiye Algısı raporunun
dördüncüsü bu hafta basınla paylaşıldı. Türkiye"nin Ortadoğu ile ilişkilerinde ziyadesiyle gurur
duyduğu son on senelik dönemde maalesef Ortadoğu"daki imajı ve algısına dair bu rapor dışında
kapsamlı bir çalışma yok. Araştırma metoduna ilişkin teknik eleştiriler yapılsa da 16 Ortadoğu ülkesini
kapsayan bu çalışma hala elimizdeki en somut veri.
Rapora göre Türkiye %69 ile hakkında en olumlu düşünülen bölge ülkesi. Katılımcılar Türkiye"yi siyasi
olarak bölgenin en güçlü ülkesi olarak görürken ekonomik ve sosyal alanda Suudi Arabistan"ı en
güçlü görüyorlar. Bundan 10 yıl sonrası için ise rapor sonuçları Türkiye ekonomisini en güçlü ekonomi
olacağına işaret ediyor.
Türkiye"nin dostça yaklaşımına Irak ve Suriye"deki katılımcıların olumlaması bu sene %50"nin altına
düşerken diğer ülkeler nezdinde de olumlamalarda %10 civarında düşüş var.
Algı değişimine Türkiye"nin Suriye krizi karşısındaki tutumundan bölgede yeni rol modellerin ortaya
çıkışına, Kürt politikasına kadar birçok neden sayılabilir. Yine de uzun vadede Türkiye"nin Ortadoğu"da
güç olma algısı uzun vadede stabil bir şekilde devam edecek gözüküyor.
Ama bir hatırlatma; Irak Almanya"dan sonra en büyük ikinci ticari partnerimiz ve özellikle
şu dönemlerde Türkiye-Irak ticari ilişkileri hayati önem taşıyor. Altını çizmekte fayda var.
Sanki "Ortadoğu"da Türkiye Algısı Yönetimi" başlığıyla bir rapora daha ihtiyacımız var…
TESEV-KA Dış Politika Araştırma Programı"na emekleri için tekrar teşekkürler…