|
İslam Dünyası"nın serencamı…

"Müslüman Müslümanın kardeşidir.

Ona zulmetmez ve onu yalnız bırakmaz.

Zulme teslim etmez."

Hz. Muhammed (sav)

Bir yanda bayram sevinci yaşanırken, öte yanda ortalık kan gölüne dönmüş. Müslümanlar arasında merhamet ortadan kalkmış, haram ay ve bayram dinleyen yok.

Hemen hemen her cuma Sünni, Şii ve Selefi imamlar hutbede Hucurât suresindeki "Mü"minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah"a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz." ayetini okuyorlar.

"Mü"minler kardeştir" ayetini okuyanların arasında nasıl bir kin ve nefret oluştu ki birbirlerinin ibadethanelerini bombalamakta, ırzlarını, canlarını ve mallarını birbirlerine helal kılmaktadırlar. Anlaşılan herkes sadece kendi Müslümanlığını daha doğru görüyor.

Kabul edelim veya etmeyelim İslam dünyası dört gruba ayrılmış durumda. Bu gruplar; Ehli Sünnet, Ehli Şia, Ehli Selef ve Ehli Seküler anlayışa sahip. Taraflar birbirlerine karşı acımasız bir savaşa tutuşmuşlar.

Bugün savaşlar ülkeler arasında olmuyor gibi gözükmesine rağmen; kaos içinde olan bölgelerde herkes çıkarlarına hizmet edecek "tarafı" desteklemekte. Dolayısıyla hesaplaşma, sorunlu ülkeler üzerinden yürütülmektedir.

Savaş ve çatışma alanları Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Lübnan, Mali ve Filistin. Bunlara Yemen, Mısır, Tunus, Sudan, Çad, Moritanya, Libya ve Nijerya"yı da eklemek gerekir.

Mezhebi ayrışmanın yanı sıra etnik ayrışma da söz konusu. İstikrarı tehdit eden etnik gerilim Türklerin, Kürtlerin, Farisilerin ve Arapların birbirine yakın, iç içe yaşadıkları bölgelerde oluşuyor.

Mezhebi ve etnik farklılıklar arasındaki çatışmaların bilançosu oldukça ağır: bugüne kadar bir milyondan fazla insan öldü, yüzbinlerce insan sakat kaldı, milyonlarca insan doğduğu topraklardan göç etmek zorunda kalırken, ibadethaneler ve yaşam alanları tahrip edildi.

Birçok ülkede gelinen noktada etnik ve mezhebi gruplar arasında telafisi zor bir durum söz konusu. Alimler, entelektüeller ve siyasiler etnik ve mezhebi gruplar arasında kini ve nefreti derinleştiriyor. Ayrıca her ülke rakibi olan ülkede ayrışmaya katkı sağlıyor.

Güçlüler hesaplarını güçsüzlerin alanlarında görüyorlar.

Bugün bölgede görülen manzara ise; hiç kimse kendini karşısındakinin yerine koymuyor ve herkes kendi siyasetinin kazanması için savaşıyor. Ayrıca özveriyi karşısından bekliyor. Bugünkü anlayış ve ayrışma zemininde bunun aksi mümkün gözükmüyor.

Klasik dış politik kural devreye giriyor ve "dış politikada ülkelerin birinci önceliği kendi çıkarlarını koruma" ilkesi amaç haline dönüştürülüyor.

Oysa siyasetin kilitlendiği an yapılması gereken; diyalog sürecini başlatmak.

Bu bağlamda İslam dünyasında gelişmelere yön verebilecek ve etkileme gücüne sahip birkaç ülke var. Bunların başında: Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan geliyor. Ardı sıra Katar, Malezya, Endonezya ve Pakistan"ı da dikkate almak gerekir. Türkiye"nin pozisyonuna sahip başka bir ülke yok.

Geçen hafta Mısır direnişi üzerinden İslam dünyasının dönüşümü ile ilgili bir yazı yazmıştık. Bunu bir doğum olarak ifade etmiştik. Doğaldır ki değişim sadece Mısır"daki "meydan direnişinin" akıbetine bırakılmamalı.

İçyapıda göreceli de olsa barış sağlamış ülkeler uluslararası kurumların ve batılı ülkelerin yardımına ve desteğine ihtiyaç hissetmeden, ortak değerler ve yüklediği sorumluluklar çerçevesinde bir araya gelerek bölgesel barışın temellerini atmalı ve kaotik sürecin sonlanmasını sağlamalılar.

Batılı ittifaklar içinde yer alması, tarihi misyonu, tecrübesi ve İslam dünyasındaki saygınlığı itibariyle en büyük görev Türkiye"nin üzerine düşüyor.

Türkiye, bölge sorunlarda taraf olmaktan çıkmalı. İslam dünyasındaki çatışma ve gerilim alanları Türkiye"nin yol göstericiliğine, uzlaştırıcılığına ve bütünleştiriciliğine ihtiyacı var.

Çağın dilini anlayamayan âlim, entelektüel ve siyasilerle, ortak bayram bile yapamayan İslam dünyasından büyük beklenti içine girmek çok mu saflık?

Ne olursa olsun beklemeye devam edeceğim.

En kötü ihtimalle Müslümanlar bir gün birbirlerini öldürmekten yorulacaklar ve mecburen akli selim galip gelecek.

11 yıl önce
İslam Dünyası"nın serencamı…
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık