Bayram sonrasında dış siyâsetin çok ısınacağı günler yaşayacağız. Mahallî seçimlerin neticelerinin gelişmelerdeki tesirinin yok saymak hatâlı olur. Türkiye-ABD ilişkilerinden başlayabiliriz. Mâlûm, Reis-i Cumhûr Sayın Erdoğan, Biden’ın dâvetlisi olarak 22 Nisan’da ABD’ye gidecek. Seçilmeden kısa bir zaman evvel Biden’ın Erdoğan hakkında sarfettiği ifâdeler unutulmuş değil. Biden, Erdoğan’dan ve idâresinden hiç hoşlanmadığını,
muhalif parti ve basınla yakın bir işbirliği içinde çalışacaklarını açık açık dile getirmişti. Hakikaten de, Biden’ın Başkanlığı boyunca Türkiye-ABD ilişkileri son derecede soğuk ve mesâfeli geçti. S-400’lerin alımı, İsveç’in NATO üyeliğinde Türkiye’nin direnç göstermesi, Rusya-Ukrayna savaşında takındığı tarafsızlık, Doğu Akdeniz’de varlık göstermesi vb ABD’nin canını sıkan mevzulardı. Buna rağmen Sayın Erdoğan’ın arkasındaki toplumsal-siyâsal destek, ABD’nin daha ileri müdahâlede bulunmasına fırsat vermiyordu. Ne var ki, dünyâ ekonomik buhrânının Türkiye’yi vuran taraflarının Türkiye’de kendisini göstermeye başlaması, dış sermâye bulmakta yaşanan zorluklar ve bilhassa geçim sıkıntılarının artması, Türkiye’nin dış siyâsetinde bir dizi hareketlenmeye yol açtı. Nitekim Sayın Erdoğan’ın Cumhûrbaşkanlığını kazandıktan sonra yaptığı açıklamalar tam da buna işâret ediyordu. Türkiye yeni bir açılım başlattı. Evvelâ Suudî Arabistan ve BAE ile gergin ilişkileri yumuşatıldı. Bunu Yunanistan ve Mısır ziyâretleri ve yumuşamaları tâkip etti. Avrupa Birliği kavramı yeniden canlandırıldı. Diğer taraftan İsveç’in NATO üyeliğini onaylamamız ABD-Türkiye ilişkilerine nefes aldırdı. Gidişâtı, İsrâil’in Gazze saldırısı ve katliamı zedeledi. Değilse, Türkiye İsrâil ile de benzer bir süreci başlatmak yolunda adımlar atmaya başlamıştı. İşte tam bunlar yaşanırken Mahallî İdâreler seçimine gittik ve ortaya bu başarısızlık çıktı. 22 Nisan’daki Biden-Erdoğan görüşmesine düz bir akıl yürütmeyle bakmak sûretiyle, ABD tarafının masaya “zayıflamış” bir Erdoğan ile oturmanın avantajlarına sâhip olacağını düşünmemek için bir sebep olmadığını ileri sürenler olabilir. Bunun pek doğru olduğunu zannetmiyorum. Bir defâ, bu görüşme Biden’ın iktidârının son zamanlarına denk düşüyor. İkinci olarak
Mahallî İdâreler seçiminin Türkiye’nin makro siyâsal dengelerini sarsan bir boyutu olmadığı
gün gibi ortada. Muhalefet, erken seçimi şimdilik kaydıyla da olsa düşünmediğini ifâde ediyor. Sayın Erdoğan hâlâ liderlik ve temsil kudretini elinde bulunduruyor. Kaldı ki, liderlik vasıfları açısından Sayın Erdoğan’ı bu açıdan köşeye sıkıştırmanın da mümkün olmayacağını en iyi ABD tarafı bilir. Bununla berâber Biden’ın bu görüşmede elini yüksek tutacağı ve bilhassa
Rusya ve İran karşısında Türkiye’nin müşterek siyâsetlere daha gövdeli bir destek ve katılım isteyeceğini
şimdiden söyleyebiliriz.