Batı, bu çöküş sürecini kendi zaferi gibi algıladı. Eksikliğini duydukları yegâne husus
Boşluğu, o dar görüşlü sağcı siyâsal kadrolar, başta Reagan, Thatcher gibiler olmak üzere aceleye getirerek İslâm düşmanlığı ile doldurmaya çalıştı. Bu yeni düşmanlık, eskisinden farklı olarak çok katmanlı değil, ideoloji üzerinden tek katmanlıydı. Evvelâ İran , Küba gibi komünist kalıntılar olarak görülen devletler ile berâber hedefe konuldu. Bunu Eylül 2001’den sonra El Kâide ve türevleri, Arap Baharı üzerinden BAAS rejimleri; nihâyet Müslüman Kardeşler Hareketleri tâkip etti. Ama bunların hiçbirisi düşman eksikliğini gideremedi. Diğer taraftan Çin’in artık kontrol altında tutulamayan yükselişi devâm ediyordu. Rusya ise, beklenenin aksine içine doğru çökmemiş, bilhassa Putin devrinde, yeniden toparlanmış, ayağa kalkmıştı. Batı açısından vahim olan ise, bu
Asyagil güç merkezlerinin Batı’yı var eden kapitalist ekonomik modeli içselleştirmeleriydi.
Çin, aşama aşama, emek yoğunluğu sektörlerden sermâye ve teknolojik yoğunluklu sektörlere doğru Batı’nın kaynaklarını çekiyordu. Rusya ise askerî donanımının koruması altında enerji zenginliğine dayalı olarak Avrupa’yı kendisine bağımlı hâle getiriyordu. Batı hayli gecikmeli olarak bu durumu gördü.
Yeniden Çin ve Rusya’yı düşmanlaştırma eğilimini
kazandı. Ama bu düşmanlaştırmanın, meselâ Soğuk Savaş devrinde olduğu gibi ekonomik modeller üzerinden katmanlaştırılması mümkün değildi. Ne Rusya ne de Çin kapitalist modelin dışındaydılar. Tek şikâyet konusu, Çin’in patent hırsızlıkları olabilirdi. Sızlanmalar da daha çok burada odaklandı. Ama bunlar sâdece bir sızlanma olarak kaldı.Elde onları ideolojik olarak mahkûm edebilecekleri keskin kodlar da yoktu. Onları ve onlarla işbirliği yapanları
otoriter, diktatoryal, anti-demokratik olmakla suçlamak,
aslında içinde rahat davranmayı sağlayacak düşmanlaştırma için gerekli olan köşeli, keskin ayırımlar üretmiyordu. Bu meyânda, Batı’nın işbirliği yaptığı o kadar çok antidemokratik, hukuksuz, diktatörlükle yönetilen devlet vardı ki… Bu ayırımlar nihâyetinde inandırıcı olamıyordu. Son olarak Biden’ın tertip ettiği D
emokratik Devletler Forumu’nda
yer alan bâzı devletlerin içine bakmak bile bu
anlamak için yeterlidir.