|
Bu kaotik iklimden çıkmalıyız

10 gündür ülkede büyük bir gerilim yaşanıyor. İddialar, demeçler ve yazılanlar her gün kaosu derinleştiriyor ve toplumu ayrıştırıyor. Ayrıca sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalar bilgi kirliliğini artırıyor.

Ülkede öyle bir hava ortaya çıkmış ki her kesimde büyük bir tedirginlik oluşmuş. Gerilim ve çatışma dili bir yandan toplumu ayrıştırırken öte yandan da toplumun güvendiği ve hakem kabul ettiği kurumları hızla tartışma sürecine dâhil ediyor. Dini değerler üzerinden yürütülen tartışmalar sosyal medyada da karikatürize ediliyor. Böylece önder kabul edilen şahsiyetlerin davranışları, kutsal olan değerleri erozyona uğratıyor.

Kurumları arasındaki gerilim ve aidiyet duygusu içinde hareket etmek devletin temellerini tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kamu kurumlarında çalışanlar farklı düşüncelere sahip olabilir ama devlet işlerinde ideolojik davranamazlar. Devlet işlerinde herkesi kamu otoritesi, anayasa, kanunlar ve çalıştıkları kurumların kuralları bağlar. Bunun dışında hiçbir otorite, hiçbir dayanışma söz konusu olamaz. Bütün demokratik hukuk devletlerinde böyledir. Bu dün de bugün de temel ilkedir" diyerek kamu görevi yapanların nasıl davranmaları gerektiğini açıkladı.

Dünyanın her yerinde siyasetin içinde bu tür sorunlar yaşanabilir. Sorunlar o ülkelerin hukuki zeminlerinde aşılıyor. Bazı sorunların hukuksal zeminde bir karşılığı olmayabilir; orada da yazılı olmayan kurallar veya vicdan devreye giriyor.

Türkiye"de yaşananlar içte olduğu kadar dış dünyada da tartışılıyor. Küresel rekabet içinde olduğumuz ülkelerin bir kısmında gelişmeler hükümeti eleştirel biçimde ele alınıyor. Bunun için özel çaba sarf etmek gerekmiyor. Medyada milli sırlar dâhil olmak üzere lehte veya aleyhte o kadar çok iddia var ki; eleştirel yaklaşım gösteren uluslararası medyanın bunları alıntılaması yeterli.

Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu"da yaşayan dost halklar ise büyük bir dikkatle ve endişeyle gelişmeleri izliyorlar. Doğrusu gazete manşetlerine ve köşe yazılarına bakıldığında endişeye kapılmamak mümkün değil.

Geçen yazımda söylemiştim iddianız ölçüsünde sınanırsınız. Türkiye gelişmiş ülkelerin sırasına yazılmış ve iddiası olan bir ülkedir. Küresel rekabet içinde bazı girişimleri desteklenecek ve bazıları da engellenmeye çalışılacaktır. Siyasetin görevi engelleri başarıyla aşmaktır.

Miladi bir yılın sonuna geliyoruz. Önümüzdeki yıl içte ve dışta zorlu bir süreç yaşanacak. Küresel anlamda olduğu gibi bölgeselde de yeni dengeler oluşacak, siyaset yeniden yapılandırılacak. Bazı ülkeler uluslararası sistemin dışına çıkacaklar ve dışında olanlar ise sisteme dâhil edilecekler.

Yeni dönemin aktörleri dünyadaki değişimi ve dönüşümü kavrayan ülkeler olacak. Siyasetin yeniden düzenlenmesinde "şeffaflaşma, adalet, hukukun üstünlüğü, bireylerin hak ve özgürlükleri" büyük anlam ifade edecek.

Yeni atanan bakanlarla hükümetin bu kaotik iklimden hızla çıkması gerekiyor. Kurumlar arasında sarsılan güven tekrar tesis edilmelidir.

Kriz anlarında siyasetin yaslandığı zemin daima millet olmuştur. Milletin desteğini almış iktidarları iç ve dış komplolar etkileyemez.

10 yıl önce
Bu kaotik iklimden çıkmalıyız
Bu millete bu İstiklal Marşı ne güzel uymuş
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!