|
Savaş ya da barış, tercih bizim…

Gündelik hayata iki kelime egemen olmaya başladı: savaş ve barış. İnsanlığın yeryüzü serüveni de bu iki kelime üzerine oturuyor. Bazen savaşın dili, bazen de barışın dili egemen oluyor. Dünya yeniden iki kelimeden birini tercihle karşı karşıya bulunuyor.

Merkezinde yer aldığımız coğrafyada gerginlik bir önceki güne göre artıyor, kin ve nefret büyüyor. Şu anda İslam dünyasında gerilim ve çatışmanın yaşanmadığı ülke yok gibi. Haber ajansları her gün onlarca insanın ölüm ve yaralanma haberlerini veriyor.

Milyonlarca insan doğdukları, yaşadıkları ve hatıra oluşturdukları vatanlarını terk ediyor.

Siyasiler, entelektüeller ve örgütler bölgesel barışın dilini oluşturmaktan çok çatışmanın dilini inşa ediyorlar.

İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma bir bakalım ve Afganistan"dan başlayalım.

Afganistan 1979"dan itibaren işgal ve iç savaş sarmalında bulunuyor. Ülkeyi ziyaret ettiğinizde göreceğiniz manzara karşısında dehşete kapılmamak mümkün değil. Bombalanmamış bir metrekarelik bir alan ve kurşun değmemiş bir ev yok. Benzetme yapacaksam bütün evler eleğe dönmüş. İnsan manzaraları yürek burkacak bir şekilde. İnsan hurdalığı olur mu? Olur, işte Afganistan.

Uygar dünya barış, demokrasi ve refahı götürmek için Afganistan"ı işgal etti.

İç savaşın ve işgalin bilançosu: 10 binlerce ölü, 100 binlerce yaralı, milyonlarca evini terk edip Pakistan"ın başta Peşaver olmak üzere birçok kentine sığınmış mülteci, etnik yapılar arasında kin ve nefretin derinleşmesi oldu. Sonuç; başarısızlıkla birlikte yeniden büyük bir kaosa doğru gidiliyor.

ABD, şeytanlaştırılmış, batı insanını tehdit eden en tehlikeli grubu olarak sunulan Taliban"la görüşmelere başlamış. Bugüne gelinecektiyse; neden ülke Taliban yönetiminin elinden alındı? Ölenlerin, sakat kalanların ve evlerini terk eden milyonların, yıkılan evlerin, işyerlerinin, tahrip edilen alt yapının ve çöken ekonominin hesabını kim verecek? Bir Afganlının normal hayata geçebilmesi için en az bir 50 yıl gerekli.

Afganistan"daki savaştan en çok etkilenen ülke Pakistan oldu. Pakistan"da, siyasi, etnik ve mezhebi çatışmalar her gün onlarca cana mal oluyor. Buna Hindistan"la devam eden siyasi gerginliği ve ekonomik sorunları eklemek gerekir.

İran, nükleer teknolojiyi elde etmeye çalıştığı için uluslararası ambargo altında. Ambargo ülkede ciddi bir ekonomik kriz ortaya çıkarttı. İran"daki yönetim tarzı ve nükleer silah elde etme çalışmaları başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyaya tehdit olarak sunuluyor. Ek olarak da bölge ülkeleri Şii yayılmacılığı üzerinden pozisyon almaya yönlendiriliyor. Bu yönlendirme Bahreyn, Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan"da iç savaşa dönüşmüş veya dönüşmek üzere.

Irak"ta yerel seçimlere doğru ortalık kan gölüne dönüştü. Mezhebi ve etnik çatışmaların yanı sıra bölge ülkeleriyle yaşanan sorunlar istikrarlı bir ortamın oluşmasını engelliyor. Önümüzdeki günlerde çatışmaların artacağı ve ülkenin yeniden bir iç savaşla karşı karşıya kalacağına yönelik yorumlar yapılıyor.

Suriye"de, 70 bine ulaşan ölü sayısıyla, evlerini terk eden milyonlarca insanıyla, yıkılan kentleriyle, etnik ve mezhebi kinin artmasıyla bir ülkenin ölümüne tanıklık ediyoruz. Suriye krizi, bölgesel ve küresel tüm planları etkileyecek bir konuma geldi. Krizin çözümü için ortaya konulacak plan ya bölge barışına katkı sağlayacak veya küresel bir savaşın fitilini ateşleyecek. Daha önce söylediğimiz gibi: "Orta Doğu"nun zembereği Suriye"de kurulu"

Mısır, Libya, Tunus, Mali, Sudan ve Somali"deki iç sorunlar istikrarı etkilemeye devam ediyor.

Bütün dünyanın Suriye rejimine yönelik itirazlarına sahip birçok Arap yönetimi var. İslam dünyasının birçok ülkesinde ya muhalefet yok veya muhalefet susturulmaya çalışılıyor. Onların durumu ne olacak? Yoksa onlar batının müttefiki olarak kaldıkları ve çıkarlarına hizmet ettikleri sürece meşruiyetleri devam mı edecek?

ABD"nin Boston kentinde olan olayları iyi analiz etmek gerekir. İstikrarsızlık, bölgesel ve küresel anlamda herkesin güvenliğini tehdit edecek, savaş lobisinin elini güçlendirecektir.

Tarih yapılanları kayıt ediyor. Savaş ya da barış, tercih bizim.

Bizim üzerimize düşen görev adaletle hükmetmek, barışın korunması ve kurulmasına katkı sağlamaktır.

11 years ago
default-profile-img
Savaş ya da barış, tercih bizim…
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..