|
Yine suikast, yine aynı şüphe

Geçtiğimiz cumartesi, bu köşede Ortadoğu (ve artık Balkanların da) en karanlık adamlarından Muhammed Dahlan'ı konu etmiştim. Dahlan'ın İsrail istihbaratıyla derin işbirliğine dair bazı ayrıntılar ise, daha sonra müstakil bir yazının konusu olmak üzere saklanmıştı. Üst düzey Hamas yetkilisi Mahmud Mabhûh'un 2010'da Dubai'de öldürülmesi bunlardan biriydi mesela. Mabhûh'un Şam'dan Dubai'ye kadar adım adım izlenmesi, ardından kaldığı otel odasında boğularak öldürülmesi Mossad'ın işiydi, ancak lojistik destek ve planlama noktasında Dahlan ve kiralık adamlarının da işe karıştığı, yaygın kanaatti.



Birkaç gün önce, Hamas'ın insansız hava aracı uzmanlarından Muhammed Zevârî'nin Tunus'un Safâkis kentindeki evinin önünde öldürülmesi, Dahlan yazısının devamını getirmeyi de zorunlu kıldı. Çünkü, Tunus emniyet yetkililerinin Zevârî'nin “dış unsurların yardımıyla ve içeriden destekle” öldürüldüğüne dair yaptıkları açıklama, akıllara yine olayda Muhammed Dahlan'ın parmağı olabileceği ihtimalini getirdi. Henüz soruşturma tamamlanmadığı için net bir şey söylemek zor, ama hiçbir resmi sonuç da -Tunus'taki güçlü bağlantıları sebebiyle- Dahlan şüphesini ortadan kaldırabilecek gibi görünmüyor.



Evvela, bundan 6 yıl önce Dubai'de gerçekleştirilen Mahmud Mabhûh suikastını hatırlayalım:



19 Ocak 2010 Salı günü Şam'dan Tayland'ın başkenti Bangkok'a giderken Dubai'de mola veren Mahmud Mabhûh, beş yıldızlı El Bustân Rotana Hotel'e yerleşti. Öğleden sonra kısa süreliğine dışarı çıkarak otele dönen Mabhûh, ertesine güne kadar odasından ayrılmayıp telefonlara da cevap vermeyince, polis duruma müdahale etti. Yatağının üzerinde cansız bedeni bulunan Mabhûh'un, akşam saat 21.00 sularında odasına giren iki kişi tarafından önce zehirli iğneyle etkisiz hale getirildiği, ardından da yastıkla boğularak öldürüldüğü belirlendi.



Failler oldukça profesyoneldi. Olaydan birkaç saat önce Dubai'ye ayak basmışlar, polis suikastı fark etmeden de hızla ülkeden ayrılmışlardı. Yapılan detaylı araştırma, 18 kişilik bir şüpheli kadrosunu ortaya çıkardı. Hepsi de Birleşik Arap Emirlikleri'ne Batılı ülkelere ait sahte pasaportlarla girmişlerdi. Zanlılardan 7'sinin İsrail'de yaşadığı, İngiliz ve Alman çifte vatandaşlığına sahip olduğu da belirlendi. Dubai polisi, olaydan yaklaşık bir ay sonra İsrail'i resmen “olağan şüpheli” ilan etti.



Aynı günlerde, çok daha ilginç bir gelişme yaşandı. Ahmed Hasaneyn ve Enver Şeybar adlı iki Filistinli, Ürdün'ün başkenti Amman'da yakalanarak Dubai'ye gönderildi. Dubai polisi, Hasaneyn ve Şeybar'ın Mabhûh'u öldürmek için ülkeye giren suikast timine ulaşım, konaklama ve maktulün izlenmesi konusunda destek sağladığını tespit etmişti. Daha da dikkat çekici olansa, bu iki kişinin Muhammed Dahlan'ın yeraltı ekibinden olduklarına dair yoğun kuşkulardı. Gazze'de Dahlan'a bağlı görev yapmışlar, Dubai'de bulundukları dönemdeyse Dahlan'ın inşaat ve emlâk şirketlerinde çalışmışlardı.



Muhammed Dahlan, elbette Hasaneyn ve Şeybar'ı tanıdığını bile kabul etmedi. Ancak yine de Mahmud Mabhûh suikastı, Dahlan'ın İsrail'le ortaklaşa işlediğine inanılan ihlaller listesine yazıldı.



Mahmud Mabhûh, sadece üst düzey bir Hamas yetkilisi değildi; İzzeddin el Kassâm Tugayları'nın kurucularındandı, aynı zamanda Hamas'a silah tedarikinden de sorumlu isimdi. 1989'da iki İsrailli askerin kaçırılarak öldürülmesi olayını planlamış olmasından dolayı Mossad'ın takibi altında bulunan Mabhûh'un ortadan kaldırılması, İsrail adına önemli bir başarı oldu.



Geçen perşembe günü, Tunus'un ikinci büyük kenti Safâkis'te suikasta kurban giden 49 yaşındaki Muhammed Zevârî de, Hamas için önemli bir şahsiyetti. Yalnızca insansız hava araçları değil, Gazze'nin İsrail bombardımanlarına karşı geliştirebileceği bütün teknik alternatifler Zevârî'nin sorumluluğundaydı. İsrail basınının Zevârî suikastına verdiği tepkiye bakarak, Tel Aviv'in kendisine atfettiği önemi anlamak mümkün. 1980'lerde Fetih Hareketi'nin önemli isimlerini yine Tunus'ta ortadan kaldıran İsrail, aynı yöntemi Hamas liderleri için de uygulamayı sürdürüyor.



Zevârî suikastının şimdiye kadar ortaya çıkan bütün ayrıntıları, olayın Muhammed Dahlan'ın yönettiği bilinen muhbir-işbirlikçiler ağının yardımıyla gerçekleştirilmiş olabileceğini düşündürüyor. Hamas'la dostça ilişkileri bulunan Nahda Hareketi'nin iktidarda olduğu Tunus'ta böyle bir suikastın düzenlenebilmesi, iki oluşum arasına gerginlik sokma amacını da taşıyor.



Daha önce hakkında Yaser Arafat'ı öldürttüğü yolunda ciddi itham ve iddialar da bulunan Muhammed Dahlan'ın adı, geçen yazımda farklı örneklerini verdiğim üzere, Ortadoğu'daki birçok kaotik gelişmede muhakkak geçiyor. Türkiye'nin Rusya, Katar ve Suudi Arabistan'la yakınlaşma siyaseti takip ettiği, Suriye meselesiyle -belki kapasitesinin de üstünde bir gayretle- meşgul olduğu şu kritik dönemde, Dahlan'ın adımlarına ve bölgemizde kurduğu sıra dışı bağlantılara mutlaka yoğunlaşmak gerekiyor.



Başlıktaki suikast kelimesi size muhtemelen Rus Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesini çağrıştırdı. Belki de bu konuyla ilgili bir yazı okuyacağınızı umdunuz. Bilerek, sanki bizimle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen ancak her türlü bizi de çok yakından ilgilendiren bir konuyu sürdürmeyi seçtim. Bölgemizdeki bütün gelişmeler, bir zincirin halkaları gibi birbirine sıkıca bağlı çünkü.


#Ortadoğu
#Suikast
#Balkanlar
#Muhammed Zevârî
7 yıl önce
Yine suikast, yine aynı şüphe
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî