Son zamanlarda kiminle karşılaşsam, “Aaa, duydun mu?” diye başlayan bir cümle kurduğunu görüyorum. Medya yöneticilerinden biri de aynı hayret cümleciğiyle söze başlayınca kulak kabarttım. Merak ettiği, medya dünyamıza girmek üzere olan Alman Axel Springer grubunun yayın ilkeleriydi. Sabah''ta okumuş, Alman medya devinin yayın ilkelerinden biri, “İsrail''in çıkarlarını korumak” imiş…
Almanya 1945 yılından beri işgal altında. Şimdilerde ''gönüllü'' hale dönüşmüş olsa bile başlangıçta hayli gurur inciten bir durumdu bu Almanlar için. Frankfurt yakınlarındaki bir üste konuşlanmış durumda işgalci Amerikan ordusu. Amerikan askerlerinin orada bulunuş sebebi, iki büyük savaşla dünyanın başına dert açtığı kabul edilen Almanya''nın, bir daha yanlış yapmasını önlemek…
Artık herkesin unuttuğu işgali şimdi hatırlamamın sebebi, Alman medyasının yapısını anlatmak… İkinci Dünya Savaşı''ndan mağlup çıkan Almanya''nın neredeyse bütün altyapısı işgalci güçler tarafından yeniden kuruldu. O zamana kadar çıkan gazeteler kapatıldı ve gazete/dergi çıkarmak isteyenlerin işgal kuvvetlerine başvurması istendi. Almanya''da yayınlanan bütün gazete ve dergileri çıkartan şirketler, savaş-sonrası oluşmuş işgal yönetiminin verdiği izinle faaliyetlerine başladılar.
Bunlardan biri Bertelsman''dı, bir diğeri de Axel Springer…
Berlin''e yolu düşmüşleriniz Axel Springer grubunun merkez binasını mutlaka görmüştür. Berlin''i ortasından bölen duvarın yıkılmasından önce, Doğu Berlin''e en yakın dev binaydı Axel Springer merkezi. Grubun kurucusu, ''hür dünya'' adına komünizmi tehdit etmek üzere duvarın Batı tarafına dikmişti binayı. İtibarlı Die Welt ile Avrupa''nın en çok satan gazetesi Bild, yerel Berliner Morgenpost bugün hâlâ aynı binayı kullanıyor.
Neden şaşılıyor, anlamakta zorlanıyorum, Axel Springer grubu varlığını işgal yönetimine borçlu ve kendisine verilen izin belgesinde çerçevesi çizilmiş yayın ilkelerini o gün bugündür koruyor. Daha önce gizli tuttuğu ilkeleri grubun kurucusu 1967 yılında bir anayasa metni gibi çalışanlara iletmişti; duvarın yıkıldığı yıl (1990) ve ardından 2001, 2003, 2004 tarihlerinde küçük değişiklikler yapıldı, ama temel ilkeler hâlâ korunuyor…
İlkeler bunlar işte.
ABD''den TGRT''yi Fox-TV''leştirmek üzere gelen sermayenin de eğer yazılı bir ''anayasası'' varsa, onda da üç aşağı beş yukarı Axel Springer grubunun yukarıda aktardığım ilkeleri yer alıyordur. Batı''dan ülkemize gelebilecek başka sermaye grupları için de aynı ilkeler geçerli olacaktır… Ne yapmalı, Doğu''dan sermaye ithal ederek mi dengelemeliyiz bu tabloyu, bilemiyorum…
Bu mesleğin büyüklerinden biri, biraz da acımasız bir ifadeyle, “Gazetelerin hiçbir konuda yazdığına inanmayın; tek inanacağınız, birbirleriyle ilgili olarak yazdıklarıdır” derdi. Doğan-TV satışını suya düşürmek için yapılan girişimlerle Axel Springer grubu hakkında rakip yayın organlarında çıkan yazılar bana o sözü hatırlatıyor işte.
Yazılı-yazısız ilkeler de önemli tabii, ama bence mutlaka üzerinde durulması gereken konu, işlemlerin hukukîliği...
“Aaa, duydun mu?” diyenlerin hepsine toptan “Evet duydum, peki siz bunu duydunuz mu?” diye mukabele ediyorum…