|
Moskova"da bir cuma günü...

Moskova gibi, tarihî açıdan İslâm''a şaşı bakılan kocaman bir başkentte, elde sadece bir semt adı olduğu halde, cuma namazı için cami nasıl bulunur?

Ben "Bulamayız" dedim, Zahid Akman her zamanki iyimserliğiyle "Hele bir yola düzülelim" yüreklendirmesini yaptı, İlnur Çevik de "Mutlaka gideceğiz" diye bastırınca yola düştük; Zaman''ın Moskova temsilcisi Mirza Çetinkaya''nın, adresini sadece ''Prospekt Mira'' diye belirttiği semte doğru...

ABD''ye giden Fazilet Partisi heyeti üyeleri için hazırlanmış "Kim kimdir?" kitapçığında, bir politikacı için, "İngilizce ve Fransızca bilmesi yanında Kiril alfabesini de okuyabilmektedir" bilgisi verilmekteydi. O bilgiye tebessüm edenler, Moskova''nın dev metro sisteminde ve muazzam sokaklarında adres aramanın ancak Kiril alfabesi okuma becerisiyle başarıldığını görüp hafif tertip utandılar...

Bir Japon profesör, "Sizde" demişti bana, "Aydınların saplantısı inanılmaz boyutlarda; şimdiye kadar tanıştığım okumuş yazmış Türklerden hemen hepsi, bir punduna getirip, ''Şu eciş bücüş harflerinizi ne zaman terk edip Latin alfabesine geçeceksiniz?'' diye mutlaka sordu." Tek boyutluluk her alanda kendini gösterir bizde; ulusların farklılıklarını koruyarak evrensel kültüre daha yararlı olacağı her seferinde unutulur.

Rusların kullandığı Kiril alfabesi Latin harflerinden epey farklı; benzer gibi gelen harfler de değişik okunuyor. Meselâ ''B'' harfi ''V'' gibi okunuyor, ''P'' de ''R'' gibi... Sözgelimi, Latin harfleriyle ''VARNA'' diye yazdığımız sözcüğü, Kiril ile yazmaya kalktığımızda karşımıza ''BAPHA'' çıkıyor. Kirilin kendi harfleri de var. Büyük harflerle küçükler de birbirinden farklı. Dolayısıyla, Kiril alfabesini okumak bayağı bir maharet. Övünmek gibi olacak ama, Kirili az zorlanarak okuyabiliyorum... Bu sayede, Moskova metrosunda tren değiştirerek elimizdeki tek adrese ulaşmamız zor olmadı, ''Prespekt Mira''ya zorlanmadan vardık...

Metrosu bulunan başka ülkeleri görenler bilirler, yer altından ulaşım çok katlı olduğu için, her biri ayrı renklerle ifade edilen hatları harita üzerinde izlemeniz gerekir. İlk durakta baktığımız haritada, bineceğimiz tren kırmızı hat üzerinde görünüyordu, levhalara bakarak bindiğimiz tren ise mavi renkliydi, içine girdiğimizde hat rengi yine kırmızılaştı. Moskova metrosu biraz karışık sizin anlayacağınız.

Ruslar Moskova metrosuyla Sovyetler Birliği döneminde de övünürlerdi. O zamandan kalma bir fıkrayı hatırlayacaksınız. Ruslar, üstünlüklerini ispat etmek için, Amerika''dan bir heyet dâvet etmişler ve ilk iş olarak metroya götürmüşler konuklarını. Mihmandar, "Bakın" demiş, "Bu tren yeni kalktı, tam altı dakika sonra öteki tren bu duraktan geçecek..." Dakikalar geçmiş beklenen tren görünmeyince, Ruslar, Amerikalılara dönüp, neredeyse hep bir ağızdan, "Ama siz de Kızılderilileri kestiniz" demişler...

Fıkralar anlata anlata elimizdeki tek adres olan metro istasyonuna geldik. Peki sonra?

İstasyondan çıkınca içgüdülerimizi dinleyip sağa doğru seğirttik. Doğru yapmışız. Karşıda bir stadyum belirince, Zahid Akman, "Bana caminin çevresinde stadyum var demişlerdi" deyip güvenimizi pekiştirdi. Semt tamam, stadyumu da gördük, ama şimdi ne tarafa? İlnur Çevik, karşısına çıkan ve otopark bekçisi olduğunu sandığım kişiye, Kraliçe İngilizcesi ile, "Bu civarda cami var mı?" diye sordu, ama nâfile. "Moskova''da nakit işlerin çoğu Kafkas mafyası elindedir" bilgisiyle, bekçiye, "Mescit" demem yetti. Åzeriymiş, eliyle işaret ettiği yer aradığımız mescitti...

Moskova''da bir cami daha bulunuyor. İkinci Dünya Savaşı anısına yapılan zafer parkının içinde, dinlere ayrılmış bir bölüm var; cami, kilise ve sinagog yan yana orada... Prespekt Mira semtindeki cami ise Tatar Müslümanlara ait, eskice bir yapı. Biz gittiğimizde, Kazan Tatarı hoca hutbeye başlamıştı. O gece ''miraç kandili'' olduğu için anlattıkları bildiğimiz konulardı; bu yüzden mi bilmem, anlamakta fazla zorluk çekmedik... Bir tanıdık, "Tatarlar Anadolu''dakine yakın bir Türkçe konuşuyorlar" bilgisini verdi. Namazı kılma usulleri de bize benziyor Tatarların... Camide, sadece Moskova''da yerleşik Müslümanlar yoktu, epey tanıdıkla da karşılaştık.

Yolunuz düşerse diye kaydediyorum: Tatar Camii Moskova''nın en büyük stadyumuna komşu. Stadyuma asılan dev afişten, bu ay sonuna doğru ülkemize geleceği bilinen Amerikalı illüzyonist David Copperfield''in, İstanbul''dan en az 15 gün önce Moskovalılar karşısına çıkacağı anlaşılıyordu. Türkiye''ye getiren firma, adam sanki özel olarak bizim için geliyor ve bize özgü numaralar yapacakmış gibi yansıtıyor olayı; anlaşılan gerçek çok farklı: Amerikalı illüzyonist dünya turnesinin bir durağı olarak uğrayacak Türkiye''ye...

Bir not daha düşeyim: Sovyetler Birliği iken, Rus otellerinin oda telefonları, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi üç veya dört rakamlı dâhilî numara taşımaz, müstakil yedi rakamlı numaraları olurdu; genel santraldan geçip dinlenebilsinler diye... Bizim heyetin kaldığı ve devlet konukevi gibi çalıştırılan President Otel''in oda telefonları hâlâ eskisi gibiydi.

Bazı alışkanlıklar kolay bırakılmıyor: Yeltsin de, Vladimir Putin''i, eski bir KGB ajanı olduğunu bildiği halde (belki de o sebeple), başbakan olarak atamadı mı?

24 yıl önce
Moskova"da bir cuma günü...
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...