|
Şimdi Ne Olacak?

Şimdi Ne Olacak?

Uzun zaman yazı yazmak gelmedi içimden. Hepimizin ön gördüğü ve pek de arzulamadığı bir hesaplaşmanın en rijit biçimini yaşıyoruz.

28 Şubat"ta "beceremediniz bırakın" denilmesinin içimize oturmuşluğu var.

"Asker daha demokrat" deyişlerin, "MGK içtihat yapıyor tutarsa iki, tutmazsa bir sevap" hükümlerinin hayal kırıklıkları var burada.

Dünyanın her tarafında bayrağımızın gururla dalgalandığı 2010 Haziran"ında "İsrail otoritesi" fetvasının öfkesi var içimizde.

Yine de bu kavgayı biz başlatmadık, ama bitirmek inşallah size, bizlere nasip olacak.

Sürecin, kavganın, mülaanenin, mukabelenin adına ne dersek diyelim içinde bulunduğumuz şeyin tam da ortasında artık "şu şöyle olsaydı" "bunu da böyle yapmasalardı" demenin bir anlamı yok. Şimdi zihinlerimizi bundan sonrası için yormalıyız.

Dershane süreciyle başlayan 17 Aralık"la üzerine tüy dikilen süreç boyunca toplumun çok farklı kesimleriyle sürekli irtibat içerisindeydim.

Öncelikle toplumun hiçbir kesiminde ümitsizlik havası yok. Herkes yaşanan bu süreci Yeni Türkiye"nin inşası için güçlü bir araç olarak görüyor.

Milliyetçiler, Liberaller, Ulusalcılar, Sosyal Demokratlar, Sosyalistler, Aleviler aklınıza gelecek son on yılın bütün "muhalif" kesimleri seçimle iş başına gelmiş iktidarla, hiçbir yazılı beyannamesi olmayan ve müridanları dışında meşruiyet kaygısı gütmeyen camia arasında bir tercih yapma ihtiyacı bile hissetmiyor.

Genelde "yiyin ulan birbirinizi" diye başlayan sohbetler "elbette iki senede bir halkına giden bir siyasi partiyi cemaate değişecek değiliz" diyerek sonlanıyor.

İslami Cemaatleri, tarikatları burada ifade etme ihtiyacı bile hissetmiyorum. Milli İrade Platformu Beyannamesi apaçık ortada.

Açıkçası ben de bundan sonrası için oldukça umutluyum.

Özellikle Ergenekon süreci ile birlikte sistem dışına itilen "Ulusalcı, Kemalist" kesimin hızla tekrar aramıza katılması lazım. Onlar en az bizler kadar bu ülkenin has evlatları. Onların enerjisine, birikimine bu ülkenin ihtiyacı olduğu tartışmasız bir gerçek.

Meşruiyetini halkının, devletinin menfaatlerinde değil de "cemaatinin konjonktürel çıkarlarında" arayan arkaik yapıların, kendilerine emanet edilen devlet aygıtını kullanırken kendisinden olmayanlara karşı ne kadar cimri ve küstah olduğu apaçık ortada.

Söz konusu yapılanmanın on yılda tokadını yemeyen kalmadı. Mustazaf-Der"in kapatılmasıyla İslamcı Kürtler, KCK Davalarıyla BDP"li Kürtler, Askerden tutun Fenerbahçe"lilere, Cübbeli Ahmet Hoca"dan tutun MİT Müsteşarına kadar.

Sakin kafayla azıcık düşünüldüğünde ortaya çıkan bu hakikat Yeni Türkiye"nin inşaası için el ele verecek toplumun tüm farklı kesimlerinin de bir nevi "amentüsü" olacaktır.

Sakın bu yazdıklarımdan "kahrolsun camia" anlamı çıkmasın. Camia ülkemizin, hatta Ehl-i Sünnet Dünyasının son elli yılda ortaya çıkarttığı en derli toplu eğitim ve tebliğ hareketidir. Ancak Yeni Türkiye"de nasıl askeri kışlada, Kürtçü Siyasalları TBMM çatısı altında takım elbiseyle seviyorsak Fethullah Gülen"i Afrika"lı çocukların başını okşarken sevmeye devam edeceğiz; "vekiller uzaklaşsa ne olur ki?" sorusunu sorarken değil. Nasıl üniversite koridorlarında cübbeleriyle gezen hocalarımız canımız ciğerimizken Anıtkabir"de ordu göreve pankartı açtıklarında buz gibi oluyorsak. Biz temiz yüzlü abileri de ellerinde burs listelerine çentik atarken seviyoruz. Fişledikleri memurların tasfiye listelerine çentik atarken değil.

10 yıl önce
Şimdi Ne Olacak?
Şeriatla hükmetmeyen kâfir olur mu?
Derbiden notlar
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye