|
Nisan"da gelen Şubat

Önce ''12 Eylül Mahkemesi'' kuruldu, ardından da 28 Şubat Operasyonu geldi. “Darbe girişimleri, hazırlıkları sorgulanıyor da, peki yapılmış darbelerin üzerine neden gidilmiyor?” diye soruluyordu; cevabı budur.

İsmi, “post modern darbe” süreci ile özdeşleşmiş olan Çevik Bir''in gözaltına alınması, Yirmi Sekiz Şubat operasyonundaki en çarpıcı gelişme…

28 Şubat 1997 döneminin soruşturmasıyla ilgili ilk adım…

Geçtiğimiz 21 Şubat''ta atılmış, Genelkurmay''da görevli bazı memurların tanık olarak ifadesi alınmıştı.

Dünkü gözaltılar, özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği''nin yürüttüğü Yirmi Sekiz Şubat soruşturmasının ne denli derinleştiğini gösteriyor.

***

28 Şubat 1997''de Genelkurmay İkinci Başkanı idi, Çevik Bir…

“Darbenin Genelkurmay Başkanı” İsmail Hakkı Karadayı''dan bile daha öne çıkmış bir görüntüsü vardı.

Bu durumun derin anlamı hala daha bilinmiyor.

Yani?

Washington''a bağlı ve bağımlı, bütün kurumların üzerindeki “Derin Yapı” ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki KÖPRÜ idi, “İkinci Başkan” Çevik Bir!

Darbeye adını veren 28 Şubat MGK''sından bir hafta evvel, Çevik Bir dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç''la birlikte Washington''daydı. İkili, CIA Başkanı George Tenet''le gizlice bir araya gelmişti.

Çevik Bir''in, işte o ABD ziyaretinde Sincan''dan geçen tanklara (4 Şubat 1997) atfen “Demokrasiye balans ayarı yaptık!” dediğini hatırlıyoruz.

28 Şubat''tan sadece üç gün önce de, Genelkurmay Başkanı Karadayı İsrail''i ziyaret etmişti.

***

Çevik Bir Paşa ile aynı günlerde, Rahmi Koç da Washington''daydı!

DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) toplantısı bahane, “tesadüf!” şahane idi…

***

28 Şubat muhtırasına muhatap olan Refahyol hükümetinin 18 Haziran 1997''de havlu atmasından yaklaşık bir ay önce, bakınız Rahmi Koç ne demişti:

“Küçük Hanım gidicidir ve çok fena gidecek!”

(25 Mayıs 1997, Sabah)

***

“Küçük Hanım”dan kastı, Tansu Çiller''di…

O dönemde Sabah''da yazan Ruhat Mengi, Rahmi Bey''e soruyor:

“Tansu Çiller sıkça sizin Doğan Grubu ile birlikte hareket ederek hükümeti düşürmek için faaliyette bulunduğunuzu söylüyor. Sizce bunun nedeni ne olabilir?”

Rahmi Koç, aynen şu cevabı veriyor:

“Zannederim, biz ne kadar açıklama yaparsak yapalım, bu onda bir fikri sabit haline gelmiş…

''Ya biz, Doğan Medya Grubu''nun arkasındayız, ya onun sahibiyiz, ya büyük ortağıyız veya çok kuvvetli bir nüfuzumuz var; bundan dolayı, Doğan Grubu''nun hükümete olan tenkitlerinin önüne geçebiliriz'' düşüncesi var, bunlarda…

O yüzden, bizi konunun muhatabı kabul edip bize çatıyor. Kaybedecek bir şeyi olmadığından böyle yapıyor. İşi bitmiştir, artık. Son çırpınışlarıdır!”

***

Rahmi Koç''un o röportajda, Refah Partisi ile ilgili bir soruya verdiği cevap da şöyle:

“Gericilik faaliyetleri uzun zaman ihmal edildi. Muhakkak kökünün kazınması lazım...

Onun da ekonomik, politik ve hukuki yönleri var.

Hepsini toplayıp bir disipline getirmenin yolu bulunmalı…”

***

28 Şubat sürecinde askeri alkışlayanları, canla başla destekleyenleri, teşvik edenleri unutmamız…

Asla, mümkün değil!

“Postmodern Darbe”nin…

İş dünyasındaki…

Siyasetteki…

Medyadaki ayakları…

Kesinlikle göz ardı edilemez.

***

28 Şubat Operasyonu''nu ekranda yorumlayan kimi meslektaşlarımız, operasyonların “Medyaya, iş adamlarına, siyasetçilere uzanmaması gerektiğini” söylüyorlardı!

Ne iş?

Mehmet Ali Birand, Taha Akyol ve Nazlı Ilıcak''ın “Operasyonun askerle sınırlı kalmasını” arzu eden sözleri pek manidardır!

***

Kısa bir süre önce…

Mesela, Aydın Doğan''ı “28 Şubat''ın dışındaymış gibi” göstermeye çabalayanlara…

Hatta “Aydın Bey, 28 Şubat''a direnmişti” savıyla açıkça hakikati tepelemeye, gözlerimizi bağlamaya çalışanlara rastlamıştık.

“Açıklayıcı ve öğretici” bu furyanın başını çeken de Nazlı Hanım''dı!

12 yıl önce
Nisan"da gelen Şubat
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?