|
CHP ve değişimin anatomisi

Demokratik rejimlerin idealize ettiği sosyo-politik koşulların oluşması, denge ve denetleme mekanizmala-rının sağlıklı işlemesi ile mümkündür. Son yıllarda demokrasilerin birçok meydan okuma ile yüzleşmesi dikkate alındığında, söz konusu mekanizmaların önemi daha da iyi anlaşılmaktadır. Türkiye’de, demokrasinin olgunlaşma evresinde başta askeri darbeler olmak üzere bürokratik yapılar aracılığıyla yapılan müdahalelerin ciddi tahribatlar ürettiği ortada. Süreç içerisinde yaşanan birçok soruna rağmen seçimlere katılımın halen önemli seviyelerde olduğu Türk toplumunda, iktidarın devredilme koşullarının sağlıklı biçimde işliyor oluşu önemli bir husus. Bu tür yapısal koşullara sahip olan bir ülkede muhalefetin hem bir denge unsuru hem de iktidara alternatifi olabilmesi bu anlamda oldukça önemli.


CHP ve Türkiye’de Muhalefet
14 Mayıs seçimleri sonrasında kapalı kapılar ardında başlayan, 28 Mayıs sonrasında ise daha fazla görünür olan değişim tartışmaları, CHP’de Genel Başkanın değişimi ile sonuçlandı.
Uzunca bir süredir Kılıçdaroğlu’nun eksende olduğu bu tartışmalarda değişimden kastın ne olduğu ise henüz belirsizliğini koruyor.
Değişimin sadece kişilerle mümkün olabileceği kanısı, bu belirsizliğin en temel nedenlerinden biri.

Zira değişim talebiyle ortaya çıkan aktörlerin

14 ve 28 Mayıs öncesinde Kılıçdaroğlu’nun yanında oldukları ve seçim sürecinde aktif görev aldıkları düşünüldüğünde, değişim talebinde kendilerini neden paranteze aldıkları sorusu büyük önem kazanmaktadır.

Özgür Özel’in Genel Başkanlığındaki CHP’de bir diğer belirsizlik de değişimin kim tarafından yönetileceği ile ilgili tartışmalar. Nitekim parti içerisindeki mücadelede öne çıkan İmamoğlu’nun Özel’den daha etkili bir aktör olduğuna yönelik somut göstergeler söz konusu. Bu göstergelere ek olarak İmamoğlu’na yakın isimlerin parti meclisindeki kazanımları da düşünüldüğünde, İmamoğlu’nun Özel’e karşı daha güçlü bir pozisyonda olduğu görülmektedir. Ek olarak İmamoğlu’nun İYİ Partiyle olan ilişkileri de hesaba katıldığında, denklemde İmamoğlu’nun ağırlığı daha fazla hissedilmektedir. Hatta
CHP’nin yakın dönemde bir tür eş başkanlık ile yönetileceği ve bu durumun politika belirlemede ciddi sorunlara da neden olacağı öngörülmektedir.

İmamoğlu açısından en önemli sorun ise kendisinin siyasi geçmişi ve CHP ile kurduğu inorganik ilişkinin parti örgütü içerisinde oluşturduğu huzursuzluk. 2028 seçimleri öncesinde yaşanacak Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları da muhtemel işbirlikleri ve ittifak tartışmalarını önemli oranda etkileyecektir.


Politik Tercihler
Özgür Özel başkanlığındaki CHP’nin genel politikaya ilişkin yaklaşımlarının ne olacağı da önemli bir husus. Nitekim parti içerisinde polemik düzeyinde kalan kimin değişeceği tartışmalarının artık bir önemi yok. Özel’in Türkiye’nin ikinci yüzyılında makro politikaları nasıl tesis edeceği ve kamuoyuna nasıl aktaracağı merak edilen bir konu. Bu nedenle
CHP’nin iktidar için bir alternatif olarak görülebilmesi salt iktidar ya da Erdoğan karşıtlığından daha fazlasını gerektirmektedir.
Bu açıdan Özel ve ekibinin nasıl bir Türkiye tahayyül ettiklerini bütün yönleriyle çerçevelemeleri ve ikna edici biçimde anlatmaları kendileri açısından birincil öncelik.

Özel’in hem iç hem de dış politikaya ilişkin bazı açıklamaları, genel politik anlayışta ciddi değişimlerin olmayacağı yönünde bir izlenim oluşturmaktadır. Örneğin 14 Mayıs öncesinde HDP ile ittifak tartışmalarında öne çıkan eleştirilerin çok fazla dikkate alınmadığı ortada. Öyle ki Özel kongredeki konuşmasında Demirtaş ile ilgili tutumunu açık biçimde ortaya koymuş ve 14 Mayıs öncesindeki CHP’nin kurumsal tutumunu sürdürmüştür.

Özel’in yaptığı konuşmanın satır aralarında, nasıl bir dış politika izleneceği ile ilgili bazı çıkarımlar da yapılabilir elbette. Örneğin konuşmada Hamas’a yönelik ifadeler, Türkiye’nin son dönemde izlediği dış politika anlayışı ile oldukça farklı. Önemli bir soru işareti de 14 Mayıs öncesinde özellikle Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin güneyindeki operasyonlarla ilgili politika tercihlerin devam edip etmeyeceği. Zira CHP’nin son dönemde dış politika konusunda izlediği yolun Türkiye’nin çıkarları ile örtüşmediğine yönelik ciddi eleştiriler söz konusu. Bu nedenle önümüzdeki dönemde dış politikadaki tutumun ne olacağı ile ilgili yol haritasının paylaşılması ve kamuoyunun takdirine sunulması bu konudaki belirsizliklerin giderilmesine de katkı sağlayacaktır.
Nihayetinde AK Parti iktidarlarının en iddialı olduğu alanlardan biri olan dış politikada Türkiye kamuoyunun hassasiyetlerini ve dünya reel politiğini dikkate almayan bir dış politika anlayışının iktidara alternatif olabilmesi mümkün değil.

Yerel Seçimler ve İstanbul Adaylığı

İstanbul’u kazanmak, değişim talebiyle ortaya çıkan aktörlerin 2028 öncesindeki en önemli sınama konularından. Değişimi önemli ölçüde yönlendiren ve CHP’de Kılıçdaroğlu’ndan memnun olmayan aktörleri aynı paydada buluşturan İmamoğlu, ilk evrede İstanbul hemen ardında da Cumhurbaşkanlığı adaylığı için çalışmalara başlayacaktır. Nitekim İmamoğlu, şartların kendisi için henüz olgunlaşmadığı 2023 öncesine göre daha güçlü bir konumda. İmamoğlu’nun özellikle iktidara karşı eleştirel pozisyon alan kitlelerdeki karşılığı da hesaba katıldığında, bir alternatif olarak görülme ihtimali artacaktır. Son olarak değişim tartışmalarıyla ortaya çıkan heyecanın hem iktidar hem de muhalefet açısından doğuracağı sonuçların Türkiye demokrasisine katkı sağlayacağı açık.

#Siyaset
#Politika
#Turgay Yerlikaya
6 ay önce
CHP ve değişimin anatomisi
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?