|
YKS ve tercih

YKS sonuçları açıklandı. Gençler için oldukça zor, gergin ve sıkıntılı bir dönem oldu ama nihayetinde sınav yapıldı ve sonuçlar açıklandı. Sonuçlara kısaca bakacak olursak; aslında çok net matematik-2 testinin kolaylığının (ortalaması 4,77’den 7.58’e yükselmiş) sonuçları altüst ettiğini söylemem lazım. Sayısal puan türünde kolay sınavın etkisiyle puanlar yüksek, sıralamalar düşük geldi. Ayrıca YÖK’ün tercih barajını 180’den 170’e alması sayısal puanda 207 bin, eşit ağırlıkta 176 bin öğrencinin tercih havuzuna girmesini sağlamış. Tercihlerde zaten başarı sırası kullanıldığı için öğrencilerin yanılmasını gerektirecek bir durum yok. Ancak çok riskli ve tehlikeli bir durum var ki bu durumu başta YÖK Başkanı Sayın Saraç’ın dikkate alacağına eminim. O da EA puan türünde Hukuk Fakültesi tercihi için gereken 125 bin barajını sağlayan adayların dağılımı çok değişmiş, yani bu yıl 125 bin barajını sağlayan eşit ağırlık alan öğrencisi sayısı geçen yılın yarısı kadar. Kısaca 125 bin barajının altında yaklaşık bulunan SAY alan öğrencisi EA öğrencisi sayısına göre çok artmış durumda. SAY öğrencisi tercihini mühendislik ve tıp gibi alanlarda kullanacak. Bu durumda bu yıla özgü Hukuk Fakültesi barajının gözden geçirilmesinde fayda var. Bunu bir hatırlatmak istedim.

Ama ben tercih sürecinin sağlıklı olabilmesi adına öğrencilere bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Ben bu süreci “görücü usulü evliliğe” benzetiyorum. Düşünebiliyor musunuz, öğrenciler üniversiteleri tanımıyor ve görmüyor, üniversiteler öğrencileri tanımıyor ve görmüyor. Bir kalın kitapçık var adına kılavuz diyoruz orada üniversitelerin puanları var. Bu puanlara göre yukarıdan aşağıya sıralıyoruz bölümleri, buna da tercih diyoruz. Bunun ne kadar sağlıksız ve ne kadar çağdışı olduğunu bilmeyen yok. Zaten bu işi çoğu zaman öğrencilerde yapmıyor rehberlik uzmanları öğrencilerin yerine yapıyor. Bunun ne kadar sakat, ne kadar yanlış bir iş olduğunun en güzel kanıtı da sonraki yıllarda ortaya çıkıyor. Üniversite mezunu işsizlik, aldığı eğitimi kullanamayanlar ve en önemlisi “üretmek yerine istihdam edilme” kaygısının inanılmaz baskısı. Türkiye’de öğrenciler bu süreçte “ne okursam mutlu ve başarılı olurum?” sorusu yerine “ne okursam iş bulurum ve atanabilirim?” sorusunu soruyor. Boşa değil tabii. Örneğin bu yıl sınava giren 2,5 milyon adayın 600 bini üniversite öğrencisi, sizce bu tesadüf mü? Yoksa, yanlış bölümde ve üniversite de okuduklarını mı düşünüyorlar? Bence ikinci seçeneği doğrulayan birçok imare var.

Size taban puanı yüksek üniversiteleri veya ismi duyulmuş üniversitelerin “iyi” üniversiteler olduğu söyleniyor. Acaba bu doğru mu? İyi üniversite, iyi hoca, iyi bölüm diye bir şey var mı? Yoksa bunlar kocaman bir kandırmacadan mı ibaret? Sizlere tek öğüdüm, size aktarılmış kavramların anlamsız olduğunu bilmenizi istemem olacaktır. Çünkü bu çağda önemli olan “geleceğin insanı” olma becerisi kazanabilmenizdir.

Neyse, tercih döneminde siz de yazacaksınız bazı üniversiteleri, sonra kazanacaksınız. Kazanmak neyse! Sonra dersler göreceksiniz hiçbir şey öğrenemeyeceksiniz. Çünkü kimse size gerçek dünyadan bahsetmeyecek. Sizi kampüse kapatıp “fi” tarihinden kalmış gerçek yaşamla bağı olmayan bilgileri aktaracak. Hiç kimse size yeni dünyayı ve çağın kavramlarını öğretmeyecek çünkü kendisi ya tanımıyor ya da korkuyor olacak. Gittiğiniz üniversitede yurtdışı imkânlar yoksa hele hele de öğretim dili İngilizce değilse zaten boşuna okuyacaksınız. Çünkü okulu bitirdiğinizde cv’nizde bunlar yoksa zaten sizi işe almayacaklar.

Liseyi boş geçirdiniz, adam boyu test çözdürdüler. Siz bunları yaparken dünyanın başka yerinde yaşıtlarınız kodlama, robotik, girişimcilik, sosyal sorumluluk ile uğraşıyordu. Siz geri kaldınız en az 3-4 yıl. Üniversitede bu farkı kapatmak zorundasınız. O yüzden size şimdiden üç tavsiye vereceğim. Bir… kesinlikle kampüs üniversitelere gitmeyin, kentten kopmayın, hayatın içinde kalın. İkincisi… İngilizce eğitim alın. Üçüncüsü… en önemlisi üniversiteden yurtdışı eğitim talep edin. Çünkü dünyayı görmezseniz kendinizi kandırırsınız. Yurtdışında kampüslar, değişimler, profesyonel eğitimlerden bahsediyorum. İşte bu üç şartı sağlayan üniversiteye gittiğinizde geleceğin insanı olursunuz. Çünkü geleceğin insanı, iletişim becerisi güçlü, girişimci, inovatif, yaratıcı, dil bilen ve dünya vatandaşı olmak zorunda. Siz siz olun puanı yüksek diye yanlış yere gitmeyin. Unutmayın sizden önce de yüz binlerce hatta milyonlarca genç aynı yolu denedi sonuç hep başarısızlık oldu. Şimdi siz yeni bir yol deneyin.

Şimdi üniversiteleri araştırmaya başlayın. Üniversitelerle konuşmaya başlayın, üniversitelerle eğitim pazarlığı yapın taleplerde bulunun. Çünkü üniversite eğitimi kişiye özeldir. İsteyin talep edin, araştırın ve dünyada doğrusu neyse onu isteyin. Çünkü bu imkânı bir kere yakalayacaksınız.

#YKS
#Tercih
#Eğitim
4 yıl önce
YKS ve tercih
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!