CHP Milletvekili Hüseyin Aygün''ün kaçırılıp salıverilmesinden bir şey anlayan varsa beri gelsin.
Çok ciddiyim!
Birlikte düşünelim.
PKK bu eylemi neden yaptı?
Ne kazandı?
Bu eylem propaganda mıydı, tehdit miydi, mesaj mıydı?
Bunun “mala davara” faydası ne oldu?
Hüseyin Aygün neden ve nasıl serbest bırakıldı?
Aygün''ü serbest bırakıldığı noktaya kadar getiren örgüt mensuplarına yönelik bir operasyon yapıldı mı?
Yapılmadıysa neden yapılmadı, pazarlık neydi?
Bu sorulara bir cevap bulabilmiş değilim.
Hüseyin Bey''in anlattıkları da ilginç.
Örgüt mensupları Zazaca bilmiyor, Aygün onlarla Türkçe anlaşıyor, nöbetteyken örgüt mensuplarından biri uyuyakalıyor, Aygün uyandırıyor filan….
Macera, dram, yoksulluk, gözyaşı…
Hepsi bu “senaryo”da!
Ayrıca Hüseyin Aygün''ün bahsettiği bu “çocuklar” da kim?
Dağa pikniğe mi çıkmışlar; çiçek mi topluyorlarmış dağda?
Dağ başında bir milletvekili bulunca dertlerini mi sıralayıvermişler?
“Nerde bu devlet” mi demişler ?
“Çocuklar” CHP''li vekilleri de çok etkilemiş!
Ulusalcı olanları Aygün ''ü PKK''yı ılımlı göstermekle suçluyor.
Bütün bunlar olurken Sayın Genel Başkan ne yapıyor derseniz o da mesaj veriyor.
“Aygün''ün söylemleri CHP''nin söylemleri değil. Ancak yanlış da bulmuyorum. Arkasındayım. CHP''ye karşı bilinçli bir faaliyet fark ediyorum. CHP''de çatlama görüntüsü yaratılmak isteniyor.”
Söylem CHP''ye ait değil, yanlış da değil, CHP''ye karşı bilinçli bir faaliyet var…
Kemal Bey bir de “Bu işler hep yandaş medyanın işleri” deseymiş tam olacakmış!
***
Yenisi ile eskisiyle CHP''nin işi zor.
Ne yapsa yaranamıyor.
“Laiklik elden gidiyor” dediğinde bu ülkenin gerçeklerine kör olmakla…
“Atatürk dediğinde” statükocu olmakla,
“Başörtüsü” dediğinde takiyyeci olmakla,
Yeni dediğinde geleneğine sırt çevirmekle,
Eski dediğinde köhnemiş olmakla eleştiriliyor.
Son günlerin konusu CHP''nin iftarı.
“Devrim gibi iftar” diyen de var, “Ne var yani bunda” diyen de.
O değil de…
CHP liderinin karşısındaki sakallı, cüppeli, takkeli zatları görünce aklıma merhum Erbakan geldi.
Rahmetli, benzer fotoğraf karesini oluşturmanın bedelini darbeyle ödemişti.
Nerden nereye…
***
Hıncal Uluç Sabah Gazetesi''ndeki “yeri”nde kendi kendini ele vermiş.
Askerliğinde gittiği bir milli maçı anlatıyor Hıncal Uluç, geçenlerde kaleme aldığı yazısında…
Tüttürdüğü sigaranın, inzibat tarafından söndürülmesi ricası ve buna gerekçe olarak da statda Genelkurmay Başkanı ve Başkomutanın olmasını yazmış Hıncal Uluç.
Komutanların olduğu yerde sigara içmek yasak değil ama ayıpmış; öyle demiş inzibat.
Sonra…
Sonrası şu…
Erzurum''da oynanan Süper Kupa maçında kameralara takılan bir “kıro” dan bahsediyor Sabah yazarı aynı yazısının devamında.
“Magandanın biri kargacık burgacık yazıyı kaldırıyor.. "Maç atv''de izlenir" diye.. Bizim yönetmen de onu seçiyor. Bu magandalar biliyorlar ki, böyle bir levha yazıp kaldırdın mı, ekrana gelirsin, akşam da kahvede hava basarsın "Beni gördünüz mü" diye.. Alıştık. Ama bizim maganda tam kıro.. Ağzında bir sigara.. Yönetmen onu nasıl seçiyor anlamam mümkün değil.. Tribünde sigara içmek yasakken ülkede..
“Kargacık burgacık, kıro, maganda…”
Bütün bu laflar neden boca ediliyor bu “kıro” nun üstüne?
Ağzında sigarayla “kargacık burgacık” yazısını havaya kaldırdığı için.
Bir “Vay ayı” sı eksik!
İyi de…
Atmışlı yıllarda olsaydık ve o kamera, ağzında sigarasıyla Hıncal Uluç''u çekseydi!
“Ama o dönemlerde statlarda sigara içmek yasak değildi ki” mi diyeceksiniz.
O halde şu soruya cevap bulmanız da şart olur:
Sağlık konusu bir tarafa, devlet tarafından uygulanan bir yasağa uymayana “maganda, kıro” demek yasak değilse bile ayıp değil mi?
