|
Hala ve "sadece" Merve Kavakçı...

Merve Kavakçı''nın yalancısıyım.

Yok, o böyle demediyse, Taraf Gazetesi''nin.

Kavakçı''nın TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu''na verdiği ifadeden önemli bir ayrıntı Taraf Gazetesi''nde aynen şöyle verildi.

(...)

''Kavakçı Meclis''te yemin etmesinin engellenmesiyle ilgili şunları anlattı: ''Bana açıkça yemin gününe ait bir plan olduğuna dair ulaşan tek bilgi, 1 Mayıs 1999 günü Abdullah Gül, Salih Kapusuz ve Lütfü Esengün (O dönemde Fazilet Partisi''nin önemli kurmayları bu isimler) beylerin evimize yaptıkları kısa ziyarette ''yarın sabah gidip TBMM Başkanı''nın elini öpeceksin. Müsaade ederse yemin edeceksin, etmezse yemin etmeyeceksin'' talebi oldu. Sayın Gül''e bunun makul bir teklif olmadığını söyledim. Bu kararı ne zaman aldıklarını sordum. Başkanlık divanında aldıklarını söyledi.''

Haber, Taraf Gazetesi Ankara muhabirlerinden, Arzu Yıldız''a ait.

Meraklısı, 20 Ekim tarihli nüshaya bakabilir.

Sayın Kavakçı''nın anlattıklarının özeti şu:

O dönemde milletvekili olabilmem için TBMM Başkanı''nın elini öpmem gerekiyordu. Çünkü partim bu yönde bir karar almıştı. Ancak bu teklifi kabul etmedim.

Şimdi?

Kavakçı''nın bu sözlerini okuyunca yüzünüzü ekşittiğinizi görür gibiyim.

Her iktidarı AK Parti, her lideri Recep Tayyip Erdoğan sanan yüz ekşitebilir.

Ama o dönemler, başka bir dönemlerdi.

Anlamaya çalışalım.

Fazilet Partisi''nin Başkanlık Divanı''nda alınan bu kararda (eğer alındıysa tabi) merhum Erbakan''ın katkısı, desteği ve hatta isteğini görmezden gelmek olmaz.

Nihayetinde partinin manevi lideri Sayın Erbakan.

Merhum ve o dönemin Fazilet Partili yöneticileri böyle bir ''köprü geçme'' formülünü neden seçmiş olabilir?

Bir biçimde dinin ve dini değerlerin dışlandığına inanılan TBMM''ye başörtüsü gibi önemli bir ''sembolü'' sokmak için olabilir mi?

Olabilir.

Hatta bu sembolün Meclis''te yer alması için ''surda bir gedik açtık/açacağız'' iştahıyla da hareket edilmiş midir?

Edilmiştir.

Gelelim ''Buna gerek var mıydı?'' sorusuna?

Bu soruya ''evet'' diyenlerle ''hayır'' diyenlerin ayrılmasıdır aslında AK Parti''nin doğuşu...

Hayır diyenler ''vuruşa vuruşa'' iktidar oldu.

Bununla da kalınmadı ve bu zaferin on yıldır hükmünü sürdürüyor.

Hayır diyenler de yavaş yavaş ''vuruşanların çemberine'' dâhil oluyor.

Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat on beş senede hurdaya çıktı.

Şimdilerde hesabı dürülüyor.

Fakat...

Bunun bedelini ödeyen bazı isimlerin hesapları hala kapanmadı.

Misal, Merve Kavakçı...

Ateşe atılan o...

Adına kararlar verilen/alınan o...

TBMM''de başörtüsü parçalanmak istenen o...

''Kötü anne, vatan haini, Amerikan uşağı'' o...

''Kendini peygamber sanan baba'' ile ''türban teröristi'' annenin kızı o...

Tanrılara kurban edilen o...

''Benim 28 Şubat''ım hala devam ediyor.'' diyor Merve Kavakçı.

Doğru da söylüyor.

O günlerde kendisiyle aynı sıraları paylaşan arkadaşları şimdi Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan...

O ise hala, sadece ve ''yalnız'' Merve Kavakçı...

12 yıl önce
Hala ve "sadece" Merve Kavakçı...
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz