|
Sahte bayrağı hangi el tutuyor?

İstiklal Caddesi’nde sivil vatandaşlarımızı hedef alan bombalı saldırı yeni bir terör mekaniğinin Türkiye’ye karşı devreye sokulduğunu gösteriyor. Terör hareketlenmesi 26 Eylül’de Mersin Mezitli’deki polis evine yapılan saldırı ile başladı. Daha sonra “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullandı” propagandası (ve benzeri ithamlar) ile devam etti. Son olarak İstiklal Caddesi kana bulandı. Bu mekaniğin neden harekete geçtiği, zamanlaması, arka planda hangi aktörün olduğu tartışıyor.

Bir kaynağımın deyişiyle “FETÖ 15 Temmuz darbe girişimini neden yaptıysa, PKK da İstiklal Caddesi saldırısını o yüzden yaptı.” Örgüt eski yöntemlerle başarıya ulaşamadığı için elinde kalan tek enstrümanı kullanıyor. Sebebi güvenlik güçlerinin terör örgütüne yurtiçi ve yurtdışında kurduğu baskı. Örgütün Kuzey Irak’ta hareket alanı yok denecek kadar az. Kalabalık gruplarla sınırdan sızma, sınır karakollarına saldırma görüntüleri artık geçmişte kaldı. Lider kadro Sincar ve Mahmur’da dahi kendini güvende hissetmiyor. Teröristler tespit edildiği anda SİHA’lar tarafından vuruluyor. Örgüt bu yüzden tüm faaliyetlerini ABD’nin Suriye’de oluşturduğu güvenli alana kaydırdı. Ancak lider kadro burada da hedef alınıyor. İstiklal Caddesi saldırısını örgütün sözde istihbarat birimi organize etmişti. İşte o birimin iki numarası önceki ay Halep’te yapılan sessiz bir operasyonla etkisiz hale getirildi.

Bu tablo örgütü çözülmeye zorluyor. Lider kadro, örgütü bir arada tutabilmek için sansasyonel saldırılara odaklanmış durumda. Bu kapsamda Suriye üzerinden sızma yöntemine başvuruluyor. Mersin’deki polisevi saldırısı da yine bu şekilde gerçekleştirilmişti. Bir süredir planlanan ve Kobani-Münbiç hattında yapılması tasarlanan nihai ve kapsamlı operasyonla benzeri saldırılarınönüne geçileceği belirtiliyor.

Şimdi gelelim saldırının beynelmilel boyutuna.

Terör örgütünün elbette kendi gündemi var. Ancak örgüt dış desteğin devamı için kendi gündemini hami devlet/lerin gündemiyle örtüştürmek zorunda.

Söz konusu PKK olunca akla ilk gelen hami aktör ABD oluyor. Sebebi PKK’ya verilen tırlar dolusu açık destek. Ancak bu, buzdağının görünen yüzü. Görünmeyen yüzünde daha derin bir işbirliği yatıyor. Örneğin İstiklal Caddesi’ndeki saldırıda kullanılan yöntemler ABD’nin terör örgütüne ileri istihbari operasyonel eğitim verdiğini gösteriyor. Örgütün kendisine ait olmayan unsurların sevk ve idaresinde kabiliyet kazanmasıyla ilgili yeni bir durum bu. Bir nevi sahte bayrak (false flag) uygulama kapasitesi.

Bombalı saldırıyı gerçekleştiren Ahlam Albashir, Halep doğumlu. Kadın terörist ve beraberindekilerin Arap kimliği, İstanbul’daki evin Suriyelilere ait olması, saldırıda adli sicil kaydı olmayan unsurların kullanılması bu yeni durumla ilgili.

Örgüt bu yöntemle Türkiye’de gizlenme, saldırıları başka örgütlere -özellikle DEAŞ’a- yıkabilme imkânı yakalıyor. Ancak bu saldırıyı PKK’nın düzenlediği su götürmez bir gerçek. Terörist Albashir dâhil, gözaltına alınan beş kişinin Suriye’deki PKK karargahıyla -bir telefon uygulaması üzerinden- görüşme yaptığı biliniyor.

Bu noktada açımızı biraz değiştirelim.

Çünkü PKK sadece ABD üzerinden okunamaz. Teröre hareket alanı açılmasında aslan payı ABD’nindir ancak örgüt birçok aktörle iç içe. Fransız mühendislerin PKK’lı teröristlere drone eğitimi vermesi, eski İRA mensuplarının YPS ile geliştirdiği işbirliği, Yunanistan’ın firari teröristlere kucak açması örgütün aynı anda birden çok tarafla çalışabileceğini gösteriyor.

Bu konjonktürde bir aktöre daha mercek tutmak gerekir düşüncesindeyim. Malum, İran’la uzun süredir yıldızımız barışmıyor. Suriye’de başlayan anlaşmazlığımız Dağlık Karabağ ile farklı bir noktaya taşındı. Ermenistan’ı destekleyen İran Azerbaycan’ın yaşamsal çıkarlarını ulusal güvenlik tehdidi olarak görüyor. Zengezur Koridoru’na karşı çıkıyor.

Dağlık Karabağ’da yaşadığı stratejik zemin kaybını telafi için farklı arayışlara giriyor. Kuzey Irak petrolüyle ilgili tahkim sürecinde Türkiye aleyhine olan davayı sürdürmesi için Bağdat’a baskı yapıyor örneğin. Altı aydır terörle mücadelede işbirliğinde ayak sürüyor. Kendi topraklarında gizlenen terör varlığını koordinat verilmesine rağmen elemine etmiyor.

Sahte bayrak operasyonlarının asıl müellifi devletlerdir. Adres şaşırtmak için kimi zaman başka devletlerin kucağındaki örgütler kullanılır. Zaman ayarlı terör mekaniğini Türkiye’ye karşı harekete geçiren aktör henüz belirsiz. Ancak Türk devlet aklı o bayrağı tutan eli tespit edip gerekli yanıtı verecektir.

#​İstiklal Caddesi
#ABD
#PKK
#TSK
1 عام قبل
Sahte bayrağı hangi el tutuyor?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle