|
Bach"ın Tanrısı...

Organist-besteci Johann Kuhnau''nun ölümüyle boşalan Leipzig Sankt Thomas Kilisesi''nin kantorluk görevini Johann Sebastian Bach, aslında epey zamandır arzuluyordu. Neyse ki George Philipp Telemann ve Christoph Graugner kantorluk yapmaya pek yanaşmadılar da, Bach böylece bu göreve tayin edilmiş oldu. Kuhnau''nun öğrencisi olması dolayısı ile belki de Graugner, Bach''tan daha fazla hak ediyor olmalıydı bu görevi. Fakat her nedense Graugner, hocasının bıraktığı boşluğu doldurmak istemedi ve bu işe yanaşmadı. Johann Sebastian Bach''ın Leipzig''e gitmek istemesinin çok önemli bir sebebi vardı aslında. Sankt Thomas Kilisesi''nin kantoru sıfatıyla yaşamak, hayatının belki de en büyük amacını gerçekleştirmesini sağlayacaktı: Tanrı''ya müzikle hizmet edebilmek !

Bach''ın yaşadığı 17. ve 18. yüzyıllar, “Barok Çağ” adı verilen dönemin yaşandığı yıllar. Barok, öncelikle sanatta bestecinin, ressamın veya mimarın belli başlı düşüncelerinin özgürlüğe kavuştuğu, kurallara sıkı sıkıya bağlı olmaktan çok, hayal gücünü harekete geçirerek eserler verdiği, inceliğin ayrıntılara yansıtıldığı bir dönemi ifade eder. (Aslında Batı mimari ve müziğinde Barok tarzı anlatmak için ayrı bir yazı yazmak gerektiğini söylemeliyiz. Burada sadece değinmeyi yeterli bulduğumuzu belirtmeliyim. Ancak Barok müzikten ne anlaşılması gerektiğini ve Barok müziğin nasıl bir müzik olduğunu izah etmeye çalışan ayrı bir yazıyı önümüzdeki haftalarda yazmayı düşünüyorum.). Tam bu dönemlerde Avrupa''da matematik ve felsefe alanında aşamalar kaydediliyor: Almanya''da Leibniz, Fransa''da Descartes gibi düşünürler, sanatı ve sanatçıyı da derinden etkiliyordu. Bach''ın, bütün bu akımların müzikteki temsilcisi olduğu söylenir. İşte problem de buradadır zaten.

Bach, her şeyden önce bir kilise müzisyenidir. O yıllar din ile bilimin çatıştığı yıllardır ve tabii olarak Bach gibi bir kilise organistinin de kilisenin safında olması beklenir. Kilise''nin dışında bilim ve düşünce, durdukları yerde duramaz. Dışarıdaki hava, kilisenin soğuk ortamına hiç benzemez çünkü. Kilise organisti olarak Bach, üstelik görece sanatçı özgürlüğünden söz edilebilecek bir dönemin, Barok dönemin bestecisidir. Kilise dışında yükselen düşünce akımlarının da müzikteki temsilcisidir Bach. Çünkü yenilikçidir ve kilisenin müzik standartlarını değiştirecek nitelikte besteler yapmaktadır. Bu yüzden de görev yaptığı kiliselerle arası hep bozulur ve işinden defalarca kovulur.

O yılların Avrupası''nda “insan”ın ne durumda olduğu da ayrı bir merak konusudur. Bilim ve düşünce dünyasının nasıl bir Tanrı anlayışı vardır ya da gerçekten bir Tanrı anlayışı var mıdır ? Ayrıca kilisenin Tanrısı nasıl bir Tanrı''dır ?

Bach, Tanrı''ya müzikle hizmet ettiğini düşünüyordu. Mühlhausen''de organistlik yaparken ilk büyük kantatını da yazdı: “Gott ist mein könig (Tanrı kralımdır)”. Bu kantat, (Yani insan sesi için yazılmış parça. Enstruman için yazılanlara da Sonat adı verilmektedir), Mühlhausen kentinin siparişi üzerine bestelenmiş bir kantattır. Bach, ömrünün sonuna kadar müziğiyle Tanrısına hizmet etti. Koraller, kantatlar, motetler, passionlar, oratoryolar… hepsi de bu hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bir adamın eserleri. Özellikle koraller, Protestan mezhebi için çok önemlidir. Çünkü ancak koraller sayesinde İncil''de söylenenleri halkın anlayabileceği biçimde ifade edebilmek mümkün hale gelmektedir.

Bach''ın bugüne altı moteti ulaşmış. Bunların hepsi kilise formları. Motetler (motet, kilisede müzik eşliği olmaksızın okunan çok sesli ilâhilerdir) sabah ve akşam ayinlerinde, cenaze törenlerinde orgun çaldığı prelüdün (yani önden çalınan, bir başka parçaya giriş oluşturan çalgı müziği) ardından orkestra eşliğinde ve koro tarafından söylenirdi. “Efendimize, İsa''ya yeni bir şarkı söyleyin”, “İsa, mutluluğum”, “Ey kurtarıcı İsa, hayatımın ışığı”, “Şimdi gerçek kudret ve iyilik zamanı” gibi motetleri, passionları (passion/pasyon, İsa''nın hayatını ve çarmıha gerilme hikâyesini anlatan motet benzeri bir türdür), oratoryoları (oratoryo, kilisenin operaya karşı geliştirdiği, kutsal konulu bir metin üzerine çalgılar, koro ve solistler tarafından söylenmek üzere yazılmış, sahnelenmeyi gerektirmeyen bir türdür), Bach''ın İsa üzerine yazdığı eserlerdendir. Bach''ın bir de Si Minör Messe''sinden söz etmek gerekir (Messe, Tanrı''nın kuzusu anlamına gelmektedir ve Katolik kilisesine özgü (kudas) ayin müziğidir). Bu eser, onun en büyük eserlerinden biridir ve vokal müzik sanatının da zirvesidir. Bach, bu eseri Polonya kralının siparişi üzerine yazmıştır. “Kyrie, Gloria, Credo, Sanctus, Osanna ve Agnus Dei”, Si Minör Messe''yi oluşturan bölümlerdir. Kyrie, “Tanrım bize yardım et”, “İsa bize merhamet et” gibi bölümlerden; Gloria “Göklerdeki Tanrı''nın şânı”, “Seni övüyoruz”, “Sana şükrediyoruz”, “Efendimiz, Tanrımız”, “Tüm günahları üzerine alan sen”, “Babanın sağında oturan sen, bize merhamet et”, “Kutsal olan sadece sensin”, “Kutsal ruhla birlikte”; Credo, “Tek Tanrı''ya inanıyorum”, “Her şeye kâdir babamız”, “Tek efendimize”, “Ve insan oldu”, “Ve çarmıha gerildi”, “Ve yeniden dirildi”, “Kutsal ruha inanıyorum”, “Günahlardan arınmak için vaftiz olmaya inanıyorum”, “Ölümden sonra dirilişe inanıyorum”; Sanctus, “Yer gök efendimizin kutsal adıyla dolu”; Osanna, “Göklerdeki Tanrı''ya yakarıyoruz”, “Tanrı''nın adına gelen kutsansın”; Agnus Dei ise “Tanrı''nın kuzusu” ve “Bize barış ver” gibi bölümlerden oluşur. Bach, böylece müziğini Kilise''nin Tanrısı adına kullanmış ve görevini yerine getirmiş olur kendine göre. Bu arada armoni konusunda da önemli çalışmalar yapar Bach. Armoni biliminin babası olarak bilinir. Aslında Bach''a gelinceye kadar 12. ve 13. yüzyıllardan itibaren daha basit anlamda armoninin varlığından sözetmek mümkün. Bach''ta armoni biliminin belli bir sistematiğe oturduğunu ve bu doğrultuda kullanıldığını söyleyebiliriz. Ancak kendisini Tanrı''sına böylesine adamış bir insanın, armoni konusunda ortaya koydukları ilginçtir. Armoni, aslında ifade alanını biraz sınırlamakta ve besteci üretkenliğini kurallarıyla daraltmaktadır. Armoni, bir kurallar bütünüdür çünkü. Bu kurallar da sanatçıyı sınırlamaktadır.

Bu da elbette bir kural değil. Armoni sanatı, müziği daha dinlenebilir hale getirmiş ve güzelleştirmiştir de. Bütün bunlar bir yana Bach, müzik sanatını ve müzik kabiliyetini, inandığı Tanrısı için kullanmaya çabalamış bir müzisyendir. Onun yaptığı her işte, inandığı Tanrısı vardır. Ama onun ve hayatı boyunca hizmet ettiği Kilise''nin Tanrısı. Acaba ortağı olmayan, doğurmayan ve doğurulmayan, evlât edinmekten münezzeh olan Allah, Si Minör Messe''sinde “Baba''nın sağında oturan sen”, “Her şeye kâdir Babamız” gibi İncil''den alıntılara beste yapan Bach''a, verdiği bu kabiliyetle ve bu kabiliyeti nasıl kullandığıyla ilgili Ahiret''te bir şeyler sormaz mı? “Baba''nın sağına oturttuğu İsa” ile yüzleştirmez mi? “Bu Baba kim?” diye sormaz mı? “İsa, bunları sana ben mi öğrettim ve bütün Hıristiyanlara da bunları sen mi öğrettin ?” diye sormaz mı? İsa ile Bach ve bütün Hıristiyanlar, tek olan, eşi ve ortağı olmayan, doğurmayan ve doğurulmayan Allah''ın önünde yüzleştiklerinde acaba neler olacak ?

13 yıl önce
Bach"ın Tanrısı...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?