|
“Bindik bi alâmete, gedeyoz gıyamete”
Rahmetli Cem Karaca'nın “Bindik bi alâmete, gedeyoz gıyamete” adlı şarkısı, insanı “dinlerken güldüren, güldürürken düşündüren” cinsten bir şarkı. Ama her şeyi de öyle güzel anlatıyor ki, âdeta olan biteni bu hoş şarkıdan öğreniyorsunuz. Bu gazetenin bir müzik yazarı olarak, beni en fazla müzikteki yozlaşma ilgilendiriyor. Aslında müzikteki yozlaşma üzerinden toplumdaki yozlaşmayı okumak mümkün, çünkü müzik toplumun göstergesidir.

Müzikte bir zevksizliktir, almış başını gidiyor. Bu zevksizlik sadece müzikte değil, aslında sanatın bütün dallarında en alt seviyelerde seyrediyor. Yeni üretilen bir sanatsal değer yok, Osmanlı'dan kalanı ya tekrar ediyoruz ya da tepe tepe kullanıyoruz. Zamana uygun form ve içerikte birşeyler yapmaya çalışanların ortaya koydukları sanat eserlerini de beğenmiyoruz. Hem beğenmiyoruz hem üretemiyoruz ya da gözlerimiz isim yapmış şahsiyetlere takılıp kaldığı için, yeni ve doğru şeyler söyleyenlerin söylediklerini ya farkedemiyoruz veya aslında hiçbir şeyden anlamadığımız için, bu yeni söylenen şeyler zamane algısının yanından geçip gidiyor. Ama akademisyeninden gazetecisine, yazarına, sanatçısına… sokakta dolaşan vatandaşa kadar müthiş bir cehâlet bütün bir toplumu sarmış durumda. Pek az aklı başında ve sıradışı düşünürümüz, yaşadığı toplumun standartlarının üzerinde birşeyler yapma çabası içinde. Geri kalanından hayır yok !

Akademisyenlere bakıyorsunuz; hele Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde bir burs veya imkân bulup bir üniversite bitirmiş, master ya da doktora falan yapmışlarsa gizli bir kibirle dolaşıyorlar… veya sadece ünvanlarıyla varlar, ünvanları konuşuyor, geride hiçbir şeyleri yok. Eğer unvanınız varsa, siz de varsınız. Yoksa, ne yazık ki yoksunuz. Bilginin bir önemi yok, akademik ünvanınız iyiyse her şey iyi, kimsenin gerçek anlamda bilgiye irfana baktığı yok, çünkü bundan anlayacak -genel olarak- düzey yok. Bu arkadaşlar okudukları yabancı ülkenin sadece eğitim sistematiğini ezberleyip dil öğrenerek memlekete dönmüşler… ama yeni düşünce anlamında ortaya ne koymuşlar diye soracak olursanız cevap maalesef “hiçbir şey”! Toplumun akıl ve düşünce, bilgi ve birikim olarak en yukarısında olanlar –birkaç istisnâ dışında- bu haldeyse, sokakta yürüyen sıradan vatandaşı konuşmak mânâsız. Ama sokakta bazen selâm bile vermeyeceğiniz türden, pejmürde görünüşlü insanlardan bazen öyle hikmetli şeyler duyuyorsunuz ki, bizim bu Amerika, İngiltere, Fransa gibi emperyalist ülkelerin, kendi emperyal kudretlerini pekiştiren üniversitelerinden mezun kasıntı akademisyenlerinden bu sözleri dinlemeniz mümkün değil !

Meselâ kendi alanım müzik olduğu ve müzikten de az-çok anladığını düşünen biri olarak “yüksek kalitede müzik ürünleri var mı ?” diye bakıyorum… ya var da ben göremiyorum –ki bu tamamen benim noksanlığımla ilgilidir- ya da gerçekten yok. Eğer var da ben duyamıyorsam, -ya da İslâmî kimlikli radyolarda ne olduğu belli olmayan, içinde sadece “Allah”, “Muhammed” lâfzı geçen ve bunun için “İslâmî müzik” kategorisine sokuluveren, arabesk adı verilen müzik türünden zaman zaman apartmalar yapılmış ama o müzik türünden daha berbat ya da zamane gençliğinin kulağı âşinâ diye yeni Türk pop müzik tarzı ile bestelenen ve insanı kalkıp bir diskotekte dans eder gibi dans ettirecek bol “Allah-Muhammed” lâfızlı tuhaf müziklere sesimizi çıkarmayacaksak- bu kabahatimi üstleniyorum. Ama son zamanlarda bestelenen “İslâmî” içerikli müzikler, az önce belirttiğim gibi, insanı çileden çıkarmaya yetiyor.

Manzara şudur: “Yüksek kalitede müzik ürünleri var mı?” şeklindeki soruya, maalesef olumlu bir cevap almak mümkün görünmüyor. “Yüksek kalitede kültür-sanat ürünleri (özellikle müzikler) yüksek kaliteli bir toplum tarafından ortaya konulabiliyor veya üretilebiliyorsa ve biz zamane Müslümanları olarak yüksek kalitede müzikler, kültür-sanat ürünleri ortaya koyamıyorsak, o zaman ortada yüksek kalitede bir Müslüman toplum yok demektir.

Gidişat iyi değil, tutarsızlıklar diz boyu, maddiyata eğilimler almış yürümüş. O halde bu genel fotoğraftan –kendi adıma- şu sonucu çıkarmak mümkün: Hayatında maddiyata daha fazla yer açan bir Müslümanın mânâ alanı ve derinliği daralır, küçülür, zayıflar ve günün birinde yok olur. (Çünkü maddenin değeri ve alanı arttıkça mânânın değeri ve alanı azalır, mânânın değeri ve alanı artıp genişledikçe, maddiyâtın değeri ve alanı azalır.). Böyle olunca, o iç dünyayı ifâde eden bir vâsıta olarak müzik de bozulur gider. Konfüçyüs de ne demek istiyor zaten: “Müzik bozulduysa toplum, toplum bozulduysa müzik bozuldu demektir. O halde son da yaklaştı demektir!”.

Rahmetli Cem Karaca'nın dediği gibi; “Bindik bi alâmete, gedeyoz gıyâmete”… Haydi hayırlısı!
#Cem Karaca
#müzikteki yozlaşma
#Müzik
9 yıl önce
“Bindik bi alâmete, gedeyoz gıyamete”
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık