|
Günlük 24 altın ve bir Ferrari alan adamın hikayesi
İş dünyası yeni dünya düzenine, '
Düzensiz düzen
' dünyası diyor.

İsmi de Oksimoron.

Yani yan yana gelemez şeylerin bir araya geldiği bir zaman dilimi.

Son yıllar için söylense de aslında sanayi devrimiyle başlayan bir düzen bu.

Felsefesi: Çok üretip çok tükettirmek.

Çok üretmek için de çok çalıştırmak.

Çok kazanmak içinde az paraya çalıştırmak.

Tüketmek, tüketmek tüketmek.

*

Bizim vücud saatimiz gündüz çalışmaya, gece dinlenmeye ayarlıdır.

Düzensiz düzen dünyası bu saati bozdu.

Otomatik üretim bandları durmasın diye icad edilen vardiya sistemi ile insanın vücud saati bozuldu..

Fabrikalardaki otomatik üretimler, insanı insan olmaktan çıkarıp onu makineye dönüştürdü.

İnsanı önce makineye dönüştüren kapitalist sermayeye o da yetmedi.

Şimdi insana benzer robotlar yaparak makineleştirdiği insanı kovdu.

Dünyadaki işsizliğin bugünkü korkunç boyutlara gelmesinin en temel sebebi bu.

*

Evde yapılan bütün işler sektöre dönüştü.

Uyku düzeni vardiya ile yemek düzeni de işlenmiş gıdalarla bozuldu.

Önceleri evde yenen yemek, daha sonra büyük bir ekonomik sektöre dönüştü. Yemek üreten sanayici, sağlık sektörü ile çıkar işbirliği yaparak insanoğluna ürettiklerini pazarladı.

Ve dünyanın yarısı açlıktan yarısı da tokluktan ölmeye başladı.

Hatta dünyada obez hastalıklara harcanan para açlık sorunu için harcanan parayı geçti.

Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna, “Bir günde ne kadar yemek yemeli?” diye sormuş.

Doktoru: Üçyüz gram kadar yeter, demiş.

Babegân: Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki diye bunu az bulunca, doktorun verdiği cevap şu: Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.

İşte yemek konusunda diyetisyenlere tonlarca para verenlere ücretsiz güzel

bir ölçü.

*

'İsrafta hayır olmaz, hayırda da israf olmaz' sözünü çok tutarım.

İnsanoğlunun bedavaya karşı özel bir ilgisi vardır.

Herhangi bir bedel ödemeden sahip olunan şeyleri harcarken pek israfı düşünmeyiz.

Zaman ve sağlık gibi.

Hayatın başında herkese eşit olarak verilen en büyük sermaye zaman ve sağlıktır.

*

Günde 24 saat bize verilen 24 altındır.

Ferari de vücudumuz. (Siz buna Mercedes, Porsch, BMW de diyebilirsiniz)

Mutluluk, mutsuzluk, gülmek ağlamak da din dil, ırk, zengin fakir ayrımı yapmadan herkese eşit dağıtılıyor.

Tek fark; bizi mutlu ve mutsuz eden, güldüren ve ağlatan nedenler.

Yerde bir lira bulan garibanla, fazladan bin lira kazanan işçi ve ihaleden milyar kazanan işadamının sevinci aynı.

Karnı açken çöpte temiz bir yiyecek bulan bir insanla, karnı açken Boğaz'da lüks bir restoranda yemek yiyen insanın aldığı lezzet aynıdır.

Farkı sadece fiyatı.

Ayrıca her iki yemeğin fiyat farkını belirleyen tek şey; damak tadı ve algı.

Boğazdan geçtikten sonra vücud için ikisinin de değeri aynı.

*

Microsoft'un sahibi de Google'nın patronu da, Sabancı ailesi de, Koç ailesi üyeleri de, işçi Ali, çiftçi Veli de hayata başlarken 24 altın bir Ferrari ile başlıyor.

Oysa biz ne yapıyoruz?

Bu başlangıç sermayesine mirasyedi gibi bakıyoruz

Zamanı da sağlığımızı da yaşadığımız sürece çok hoyratça harcıyoruz

Harcarken geri gelmeyeceğini düşünmüyoruz.

Keşkelerimiz artıyor.

Para kazanmak için gençliğimizi ve sağlığımızı, sağlığımızı kazanmak için de paralarımız harcıyoruz.

Bir musibet bin nasihattan herzaman ve asırda daha etkili.

Said Nursi diyor ki; Gözün siyahı ile beyazı birarada olmazsa göz göz olmaz.
#Düzensiz düzen
#Sa​id Nursi
#din dil
#ırk
8 yıl önce
Günlük 24 altın ve bir Ferrari alan adamın hikayesi
Ekonomik büyüme moral verdi
Göbeğini kaşıyan troller...
İletişim sonuç odaklı bir süreçtir…
Kara dinlilerle milletin savaşı
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…