Eskiden sokakta satılan simit nasıl saraylara taşınarak itibarını artırdıysa, çiğ köfte ve lahmacun da aynı yoldan geçti.
Şimdi sıra kahvehanelere geldi.
Lahmacun, çiğ köfte ve simitin dönüşümü gibi.
Kıraathaneden pişti, okey gibi kağıt oyunlarının oynandığı yerlere ve
saymazsak, bugün şehirlerde ismi cafeye dönüşen ve sayısı hızla artan kahvehaneler hem özüne dönüşün sinyalini verdi hem de ekonomik alanda kendine önemli bir yer açtı.
*
Özellikle
gibi birçok bölgede isimleri farklı, dış ve iç mimarisi son derece çekici onlarca kahvehaneler görmek mümkün.
Hepsinin müşterisi de genç nesil. Bir çırpıda aklıma gelen isimleri sıralayayım:
Üsküdar'da Payedar, Mahlep. Bağlarbaşı'nda Kitaplı kahve. Çengelköy'de Çikolata kahve, Erbap cafe. Acıbadem'de Sihirli sıpatula.
Avrupa yakasında özellikle Fatih semtinde çok nezih yerler olduğunu duyuyorum.
Üniversite öğrenciliğimizde sık gidilen Çorlulu Ali Paşa Medresesi ile Çemberlitaş'ta Sultan Abdulhamit Han'ın türbesinin olduğu mezarlığın içindeki Türk Ocağı hala yoğun biçimde ilgi görüyor.
*
Buraya nereden geldim?
Mehmet Doğan da kahveyi anlatmış orada.
Kahve için 'Osmanlı icadı desek yanlış olmaz' diyor.
Kanuni Sultan Süleyman devrinde Süleymaniye Camii'nin yakınlarında, Tavuk Pazarı'nda ilk kahvenin açıldığını söylüyor.
Kahveyi Şazeliye tarikatının piri Şeyh Şazeli'nin keşf ve icad ettiği rivayeti kahveci esnafınca benimsenmiş, ahi töresine göre dükkanlarını açarken;
demeyi adet edinmişler.
Bu yeni içecek ve mekan ilk dönemlerde halk ve ulema arasında epey tartışılmış
*
Bir asır sonra IV Murad'ın kahve ve tütün yasağına kadar bu mekanlarda sohbet eşliğinde kahve ve tütün içimi sürmüş.
Avrupalılar kahveyi ilk kez Muhteşem Süleyman zamanında İstanbul'da görmüşler. Bütün dünyaya buradan yayılmış.
Bizim kahve batıda cafeye dönüştükten sonra Fransızca'dan Türkçe'ye kafein (cafeine) olarak geri dönüyor.
Osmanlı tarihçisi
'nin notlarından anlaşıldığına göre İstanbul'da
açılmasının ardından sözcük pek çok dilde şekil değiştirerek kullanılmış: Fransızca, Portekizce:
, İspanyolca:
ya da café; İtalyanca:
, Almanca: café vb.
Büyük Türkçe sözlükte kelimenin karşılığı;
Önceleri Habeşistan'da, sonra Yemen'de yetişen ilk kahve bitkilerinin Osmanlı'ya gelmeye başladığı tarih
Kahve sözcüğü Türkçeye Arapça (
) sözcüğünden geçmiş ve aslen Etiyopya'daki Kaffa bölgesinden geldiği düşünülür..
Hane (ev) sözcüğü ise Farsça kökenli.
*
İstanbul'da dönemin kahvehane sahibi ünlülerinden: Kahvecioğlu Burunsuz Mustafa Kuledibi Kahvehanesi'ne, Darıcalı İbrahim Çavuş Hendek Kahvehanesi'ne, Galatalı Hüseyin Ağa Çardak İskelesi Kahvehanesi'ne, Tiflisli Ali Toygar Tepesi Kahvehanesi'ne sahipmiş.
Cankurtaran'da Yeşilçam'ın kötü adamı iyi yürekli
ın kahvehanesi ile Beyoğlu'nda
filmlerinde rol almak için bekleyen
bir dönemin ünlü mekanlarıydı.
*
Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki yoksulluk ve ithalat kısıtlamaları ile kahve tiryakiliğine uzun bir ara verilmiş.
Şimdi 5 asırlık bir tiryakilik yeniden hatırlandı.
Ancak yerli kahve/cafe sahipleri sunum ve hizmetleriyle yabancıları geçti.
Sektör çok sıcak ve taze ve önü açık.
Hazır hükümetin verdiği faizsiz kredi imkanı varken genç girişimcilere bu alanda yatırım tavsiye edilir.
*
İsmi ne olursa olsun yeni kafe ve cafeler çok canlı, nezih, temiz, sohbet edilen ve kitap okunan yerlere dönüşüyor.