|
Kendini harca, yeter ki piyasa dönsün

Borçlanarak yaşamayı hayat felsefesi haline getirmenin trajik sonucu net olarak gözüküyor.

Siz parası olup da aç kalan gördünüz mü?

Ben gördüm; Sadece zayıflamak için rejim yapanlar!

Birde oruç tutanlar, başka yok.

Parası olan zaten harcamış, olmayan da borç almış harcamış.

İmam-cemaat misali, devlet hesapsız harcayınca, vatandaş da devleti örnek almış.

Hesap ortada,

Devletin iç ve dış toplam borcu haziran 2008 itibarıyla 348,2 milyar TL. Özel sektörün dış borcu 172 milyar dolar.

Vatandaşın sadece bankalara borcu 128,9 milyar TL.

* * *

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası''nın (İSMMMO) raporuna göre, 2007''de ailelerin bankalar, katılım bankaları ve tüketici finansmanı şirketlerine olan toplam borcu 104 milyar lira iken, 2008 sonunda bu rakam 128,9 milyar liraya ulaşmış.

Rapora göre, bu ailelerin faiz ödemeleri 19,6 milyar lira.

İşte, bankaların kâr rekoru kırmalarının altında yatan nedenlerden bir tanesi.

* * *

Başka bir veriye daha bakalım; Türkiye Kamu-Sen''in yaptığı araştırmaya göre temmuz ayında bir ailenin açlık sınırı bin 69 TL, yoksulluk sınırı 2 bin 803 TL imiş.

Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması da 608 TL olarak belirlenmiş.

İşsiz sayısının yaklaşık 6 milyon, asgari ücretin ortalama 500 TL, devlet ve özel sektörde ücretlerin ortalama bin TL olduğu ülkemizde, halk nasıl geçiniyor diye merak edenler, bu meraklarının cevabını İSMMMO''nun raporundan öğrenebilirler.

* * *

Sözün özü şu; 21. yüzyılda insanlar yoksul yaşamak istemiyor. Çarkların adil işlememesi yüzünden yoksul bırakıldıklarını düşünüyor.

Bu çarkın bu şekilde dönmesiyle hiçbir zaman hayat standardını yükseltemeyeceğine inanıyor.

Umutsuz biçimde televizyon başında reklamları izlerken, “Tüketin” çağrısı yapan şirket reklamlarının arasında, “Gel sana istediğin kadar para vereyim. Reklamlarda özendiğin her şeye sahip ol. Borçlan. Yavaş yavaş ödersin. Başka türlü bu hayat çekilmez” çağrısı yapan bankaların davetlerine daha fazla direnemiyor, ve kümese giriyor.

Kümese alınan tavuklar, yolunup sokağa salınıyor.

* * *

Hikaye burada bitmiyor.

“Cep delik cepken delik” bir halde savrulan yeryüzünün yaratılan en akıllı ama aklını kullanmayan varlıklarına, tekrar, “Aman durma, harcama yap piyasaları canlandır” kampanyaları başlıyor.

Ekonomi profesörü Deniz Gökçe bakkal, ekonomi yazarı Meliha Okur çiçekçi, bankacı Akın Öngör simitçi, Merkez Bankası eski Başkanı Yaman Törüner de oyuncakçı oluyor ve hep bir ağızdan çağrı yapılıyor; Harca çarklar dönsün.

Peki, küresel krize neden olan çarklar dönsün mü?

* * *

Kimse, “6 milyon işsize iş ver, ücretleri yaşanabilir seviyeye çıkart, bak nasıl piyasalar canlanıyor” demiyor.

“Ayağını yorganına göre uzat” demiyor.

“Ben”likten vazgeçip “Biz” demedikçe ve paylaşmayı öğrenmedikçe, harca çağrıları yaptıkça bu hikaye bitmez.

Bir pazar hikayesi

Eflatun''a sormuşlar: İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?

Eflatun tek tek sıralamış;

“Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.

Ne var ki çocukluklarını özlerler.

Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.

Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.

Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar.

Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.

Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.

Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”

“Peki sen ne öneriyorsun?”

Bilge yine sıralamış; “Kimseye kendini sevdirmeye kalkma!

Önemli olan; “en çok şey''e sahip olmak” değil, “en az şey”e ihtiyaç duymaktır."

İnsanların fıtratları birbirine benzer, onları ayrı kılan şey alışkanlıklarıdır. Konfüçyus
15 yıl önce
Kendini harca, yeter ki piyasa dönsün
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler