Seçim sath-ı mailine girdik.
Aşağı yukarı herkes 1 Kasım'da hangi partiye oy vereceğini belirlemiş durumda.
Partiler farklı olsa da vatanını seven her vatandaşın buluştuğu tek ortak nokta: İstikrar.
Bir de terörün durması.
Hangi partiden olursa olsun kimse kavga istemiyor, herkes istikrar istiyor.
Kimileri istikrarı tek parti iktidarında kimileri de koalisyonda görüyor.
Hakim olan düşünce şu: 1 Kasım'da sandıktan hangi parti çıkarsa çıksın, hangi hükümet formülü olursa olsun, yeter ki istikrar olsun.
İstikrarı istemeyenler kimler?
Birincisi
, terör örgütleri
İkincisi
, bu ülkedeki karışıklıktan nemalanan yerli ve yabancı faiz lobisi,
Üçüncüsü
, Türkiye'yi siyasal ve ekonomik rakip olarak gören ülkeler,
Dördüncüsü
, Türkiye'yi yoksullukla ve iç karışıklıkla terbiye etmeye çalışan Avrupa ülkeleri ve stratejik ortağımız ABD.
Beşincisi,
partisi için ülkesinin zarar etmesini isteyecek kadar akıl gözü körleşen parti fanatikleri
.
İlk dört grup için yapılacak tek şey güçlü olmaktan geçiyor.
Güç her oyunu bozar.
Beşinci grup için yapılacak şey ise farklı.
Onlar için dua edeceğiz.
Bir de bu ülkedeki bizi bölen değil birleştiren unsurları öne çıkarak kardeşlik duygularını pekiştireceğiz.
*
Şimdi gelelim ne olacak bu ekonominin hali sorusuna.
Seçime girerken ekonomi cephesinde durum nasıl?
Seçimden sonra ekonomiyi neler bekliyor?
Beklenti ne?
Ekonominin eski patronu Ali Babacan'ın dediği gibi Türkiye küresel konjonktürden, bölgesel güvenlikten ve iç siyasetten kaynaklı zorluklarla karşı karşıya.
Ancak tüm olumsuzluklara rağmen ekonominin çarkları dönmeye devam ediyor.
*
Türkiye'nin temel anlamda 3 önemli zorluk alanı bulunuyor.
Birincisi küresel ekonomik konjonktür.
Bugünkü küresel ekonomik kriz dünyanın son 100 yılda karşılaştığı en büyük krizler arasında yer alıyor.
Kriz son 1-1,5 yılda evrildi. 20 yıl aradan sonra ilk kez gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru bir sermaye akışı var.
Çin'in büyüme hızı yarı yarıya düştü.
Brezilya ve Rusya ekonomileri daraldı.
Biz de gelişmekte olan ülkeyiz. Hindistan ve Çin hariç gelişmekte olan ülkelerin büyümesi yüzde 1,9.
Bu durum Türkiye'yi de etkiliyor.
İkincisi bölgesel güvenlik meselesi.
İstikrarsızlık ve petrol fiyatlarındaki düşüş Irak'ı, dolayısıyla Türkiye ile Irak arasındaki ticareti etkiledi. Suriye'de yaşanan sorunlar da Türkiye'yi etkiledi.
Üçüncü zorluk ise iç siyasi gelişmeler ve terör.
Gerçi terör bugün hem dünyada yaygınlaşan ve uluslararası nitelik kazanan bir problem oldu.
Hem de büyük devletlerin açıktan kullandığı bir alan haline geldi.
Türkiye bu sorunlarını aşıp yoluna devam edebilir mi?
Edeceğini yukarıda açıkladık.
*
Gelecekte neler yapmamız gerektiği de belli.
Türkiye artık istikrarını, askeri vesayette, güvenlik odaklı politikalarda aramıyor, demokraside arıyor.
Makro ekonomik istikrar üzerine mutlaka reformlar inşa edilmesi gerekiyor.
Yargı alanında reformlar yapılması gerekiyor.
Yargıya güvenin yaygınlaşması önemli.
Bu konudaki ihtiyaç şiddetli biçimde kendini gösteriyor.
İyi bir hukuk devleti olunduğunda o ülkeye yönelik yatırımlar da çoğalıyor.
Yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık konusunda da adımlar atılması gerekiyor.
Yukarıdaki ifadeler Ali Babacan'a ait.
*
“Biz 7 Haziran'da dersimizi aldık” diyor Babacan.
Ve şöyle devam ediyor; İş dünyası ve piyasa oyuncularında bir koalisyonunda çok kötü olmayacağı ile ilgili değerlendirmeler var.
Halbuki, bir tek parti hükümeti, aynı zamanda çoğulcu bir hükümet olacaktır.
Yani vatandaşlarının tümünü kucaklayan, 78 milyonun tümünün hükümeti olacak bir çalışma içinde bulunacaktır.
Kutuplaştırıcı değil birleştirici, gerici değil yumuşatıcı olacaktır.
Ve yazıyı Gandhi'nin sözüyle noktalayalım: Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun.
#ekonomik istikrar
#1 Kasım
#petrol fiyatları
8 yıl önce
Türkiye’nin önünde 3 önemli zorluk alanı var
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle
