|
Şehit cenazeleri ve terörle mücadele

Bursa''da ve İzmir''de düzenlenen iki ayrı Şehit cenazesinde, şehit ailelerinin arka arkaya isyanı ve isyan ederken söyledikleri, mevcut terörle mücadele konusunun da aslında sağlam bir temelden ne kadar yoksun olduğunu gösterdi. Bu ifadelerin en azından artık şehit cenazelerinin bir siyasi kâr devşirme alanı olarak görülmesinin yolunu uzun süre kapatacak bir uyarı olarak alınmasında büyük fayda var.

Yıllardır Türkiye''nin her tarafına düşen ateş parçaları devlet, vatandaşlık, laiklik gibi kavramlar üzerinde yeniden düşünmeye değil, aksi gibi bu kavramların çağdaş mahiyetinde büyük yangınlara yol açmış. Şehit cenazeleri laikliği en radikal biçimiyle benimsemiş bir ülkede teokratik bir rejimdekinden çok daha yoğun kutsallıklar üreten mekanizmalara dönüşmüş. Varlık sebebi vatandaşının can güvenliğini korumak olan devlet, bu süreç içinde kendi vatandaşına hayat bahşetmiş bir güç olarak tanımlanmış, yeri geldiğinde de bu borcu sorgusuzca alabilecek kutsal bir otorite haline gelmiştir.

Oysa çağdaş ve laik devletin en önemli misyonu vatandaşının şehitliği üzerinden kahramanlık söylemleri üretmek değil, vatandaşının ne yapıp yapıp ölmemesini sağlamaktır.

Şehit cenazeleri son yirmi yıldır siyasetin alanını daraltma, siyaset üzerinde bir fedakarlık söylemiyle susturucu ve bastırıcı bir blokaj oluşturma misyonunu yerine getiriyor. Mitinglere dönüştürülen cenaze merasimlerinin acılı kasveti siyasetin veya toplumun ilgili ilgisiz her alanından tazminatlar talep etmiştir, ama gariptir ki bu tazminatların hiç birini şehitlerin yakınları talep etmemiş. İlgisiz birileri gün gelmiş kendilerini bu cenazelerden dolayı bütün ülkeden alacaklı saymış. Bu saymaca alacağını da demokrasiyi sekteye uğratarak, düşünce özgürlüğünü, vatandaşlık haklarını, her türlü siyasi açılım teşebbüsünü “ihanet” diye nitelemek suretiyle siyaseti felce uğratmak gibi ilginç yollarla tahsil etmeye kalkmış. Gün gelmiş bu cenazeler belli partiler için oya bile tahvil olmuş, o oylardan Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk yönetimlerinin önü açılmıştır.

Bu arada şehit cenazelerinin öfkeli konuşmaların yapıldığı birer mitinge dönüştürülmesi belli ki teröristleri ne yıldırmaya ne de onların gözünü korkutmaya hiçbir şekilde yaramıyor. Aksine onları daha fazla teşvik ettiği anlaşılıyor. Düzenli olarak (tabii ki cenazelerin gelmesiyle) tekrarlanan bu tür mitingler esnasında, etnik bağları dolayısıyla Türkiye''nin belli bir nüfus kesimine karşı kendiliğinden biriken antipati, zaten örgütün de en önemli beklentisi ve kazancı. PKK''nın örgüt olarak stratejisi mümkün olan en fazla miktarda Kürdü ateş çemberinin içine çekebilmek… Bu yolla örgüte hiçbir sempatisi olmayan Kürt kökenli insanı kendi kavgasının bir tarafı haline getirmek… Bir şekilde Kürtlüğünden dolayı bir tokat yemiş, farklı bir muameleye veya bakışa maruz kalmış olduğunu hisseden bir insanın örgüte sempati duyması çok daha kolay hale geliyor. Denenmiş, klasik bir örgüt taktiğidir bu: elemanlarını bir şekilde polisle veya düşman-ötekiyle karşı karşıya getirip, mümkünse yakalatıp dövdürtmek. Bir kez polis dayağı yemiş bir genç politize olmak için son derece elverişli bir malzemedir artık. Akyazı''da gerçekleşen olay bu taktiğin düşündürücü boyutlarda tuttuğunu gösteriyor.

Ancak Başbakan Erdoğan''ın ne hikmetse dinlemeye tahammül edemediği, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt''ınsa bir şehit yakınlığı kontenjanından olgunlukla tanıdığı istisnai ve geniş tolerans alanı sayesinde yankılanan sözler epeydir fark edilen ama bir türlü yeterince ifade edilemeyen bir gerçeği iyice gözler önüne sermiştir.

Terörle mücadele gerekçesiyle siyasal alanın ilgili ilgisiz bölgelerini kendine mal eden güvenlik söyleminin askeri konuda da çok başarılı olmadığı artık ortadadır. Kendi topraklarında 23 yıldır süren bir mücadelenin bu aşamalarında bile bu kadar çok şehit vermeye devam ediyor olmanın hiçbir başarı ölçeğinde yeri yoktur. Terörle mücadelede yeterince eğitimli olmadığı iyice açık, acemi erlerin veya asteğmenlerin palazlanmış terörist gerilla güçlerine karşı savaşa sürülmelerindeki yanlış herkesin aklına gelir de, kimse evladını kaybetmiş bir ana kadar bunu bir hakikat olarak ifade edemez. Bu hakikatin hiçbir siyasal îmâsı olmadığından ona kulak vermek herkesin yararınadır.

Çok şehit vermenin övünülecek bir tarafı yoktur. Devlet marifeti hiç kan dökülmemesini sağlamaktadır. Terörle mücadelenin bile tek başına askeri bir konu olmadığı görülmelidir artık. ABD ile PKK''yla mücadele konusunda bir koordinatörlük oluşturmaktan çok daha önce Türkiye''de toplumun, askerin ve siyasetin değişik unsurları arasında çok daha verimli çalışabilecek koordinasyon yolları olduğunu görmek lazım.

18 yıl önce
Şehit cenazeleri ve terörle mücadele
Ege sufileri
Güneşin ince kristal şalı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı