|
Kartepe yolunda Kürt sorunu

Gazeteciler Yazarlar Vakfı''nın artık iyice kurumsallaşmış olan Abant toplantılarının bu seferki konusu gündemdeki yeni anayasa tartışmalarına tahsis edilmiş. Eskiden yılda bir defa yapılan toplantı artık yılda birkaç kez yapılıyor ve sadece Abant''ta da yapılmıyor. Oldukça gezgin bir platform haline geldi, o kadar ki bir daha Abant''a yolu düşer mi? Kestirmek zor. Platform Washington, Brüksel, Paris, Erzurum, İstanbul gibi noktalardan sonra şimdi de İzmit-Kartepe''de kuruldu.

Hazırlık safhasından çok öncesinden haberdar olduğum platformun sivil anayasa konusunu gündemine alması 22 Temmuz seçimlerinden çok öncesine dayanıyor. Hatta seçimlerin 4 Kasım''da yapılacağı planlanmışken Temmuz ayında yapılması planlanan bir toplantıydı bu. Toplumda yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç sadece AKP''nin gündeminde olan veya onun gündeme getirdiği bir konu değil elbet. Abant platformu bu konuya, daha AKP''nin ilk defa bu kadar ısrarlı bir biçimde dile getirdiği seçim bildirgesi yayımlanmadan önce karar vermişti.

Toplantının yapıldığı Kartepe''ye havaalanından Ümit Fırat ve Prof. Yavuz Atar ile birlikte gittik. Ümit Fırat Kürt sorununun tartışılmasında son derece zengin ve içerden deneyimleriyle, üstelik sorunun bütün Türkiye için çözülmesi yönünde güçlü bir arzu ve niyete sahip bilge bir Kürt aydını. Kürt sorunu konusunda gerçekten üzüm yemeye niyeti olanların kulak verip dinlemesi gereken biri. Onun anlattıkları ışığında Kürt sorununun ve bugün yükselen şiddet ve terör sorununun çok daha farklı boyutları görülebiliyor.

Bu ışık altında PKK''nın eylem tarihine bir göz atıldığında şu nokta çok net bir biçimde görülebiliyor. PKK''nın ortaya çıktığı tarihten itibaren sahneye her çıkışı Türkiye''de siyasetin alanının biraz daha daralmasına, buna karşılık siyaset dışı unsurların siyaset üzerindeki vesayetlerinin daha da artmasına yol açmıştır. Siyasal alanın daraldığı noktada ne Kürt sorunu konusunda ne de Kürtlerin de faydalanabileceği şekilde Türkiye''nin genel demokratikleşmesi noktasında doğru dürüst bir açılım yapılamıyor.

Bu durumda denklem çok basit bir biçimde kurulmuş oluyor. PKK aslında Kürt sorununun çözümünü asla istemiyor. Kürt sorununun çözülebileceği bir zeminin oluşma ihtimali PKK''yı ürkütüyor. Daha önce de değindiğim gibi siyasetin bir çok konuda inisiyatif alabilecek hale gelmiş olduğu bugün, Kürtlerin PKK''dan daha ciddi bir sorunu kalmamıştır. Çünkü tam da bugün Kürt sorununa daha olgun bir siyasi yaklaşım ihtimali belirmişken PKK''nın ortaya çıkış şekli bu konuda siyasetin aklı başında hareket etme imkânlarını azaltmaktadır.

PKK yasal zeminde DTP''yi zorla kaygan zeminlere sürükleyerek iş yapamaz hale getirmiş, Kürt konusunu sadece kendi belirlediği bir zemine taşıyarak bloke etmeye çalışmıştır. Kuşkusuz burada DTP''nin siyasetin imkânlarına biraz inanarak Öcalan''dan ve PKK''dan bağımsız bir siyaset geliştirebileceğine dair duyduğu inançsızlık elini ayağını bağlamaktadır.

Yani DTP''nin elini ayağını PKK veya Öcalan değil aksine DTP''nin siyasete olan inançsızlığı bağlamaktadır. PKK''nın parlamentodaki uzantısı olarak kendisine çizmeye çalıştığı görev alanına karşı sergilediği teslimiyetle DTP nasıl bir hesabın içine giriyorsa o hesap yanlıştır. O hesap ne DTP''ye ne Kürt sorununa ne de Türkiye''nin demokrasisine hayrı dokunmayan bir hesaptır.

Öcalan daha önce DEP''li milletvekillerinin hapse girerek kendisinin dışında dünyanın ilgi odağı olmasına karşı gözle görülür bir kıskançlık ve tahammülsüzlük sergilemişti. DTP''li milletvekilleri dolayısıyla aynı şeyi tekrar yaşamayı istemeyecektir. Buna karşılık DTP''nin siyasal zeminde ulaştığı bütün zemini aşındıran kıskanç tutumu yüzünden DTP hızla bir öfke patlamasının hedefi haline gelmektedir. Böyle bir durumdan kimin kârlı çıkacağı konusunda aslında hiç kimsenin önceden aklı başında bir hesabının olmadığına bahse girerim. Analistler bütün bu olanlarda müthiş stratejik oyunların çalıştığını zannetmeye görsünler, benim sosyolojik öngörüm bu konudaki en belirleyici etkenin Öcalan''ın basit kıskanç tavırlarından başkası olmadığını söylüyor. Tabi bu kıskançlığın yol açtığı kaostan, daralan siyasal alandan, toplamda birileri yine kendi politik kârlarını devşirmeye devam edecektir.

Buna rağmen tam da bu noktada Başbakan Erdoğan''ın DTP''lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması önerisi karşısında söylediği ve Dengir Mir Mehmet Fırat tarafından da tekrarlanan “halkın seçtiğini biz dışarıya atmayız, parlamentoyu bir linç aracı yapmayız” şeklindeki tutumun siyasal akıl ve öngörü adına müthiş umut verici olduğunu belirtmem gerekiyor.

Bu tutum bir yandan bu politik kâr heveslerini boşa çıkarırken, diğer yandan tam da erdemli siyaset beklentilerini karşılayan bir tutum olmuştur. DTP''liler bunu istese ve buna çok çalışsa da onları bir linç kampanyasının ortasına atmak hepimize çok şey kaybettirecektir.

11 yıl hapis yatan DEP''liler sadece kendileri hapis yatmadı, onların hapisleri bütün Türkiye''yi bir çok alanda felç eden bir zindanın bir siyasal kuşatmanın içinde tuttu.

DTP''nin meclis dışına atılması kesinlikle PKK''yı güçlendirir, bugünkü siyaseti itibariyle zaten etkisiz ve yanlış işler yapmakta olan DTP''ye hem etki hem de haklılık kazandırır.

Abant''ta konuşulanlar mı? Onlar da Pazartesiye..

16 yıl önce
Kartepe yolunda Kürt sorunu
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!