|
Yalan dünya

İnsanoğlu"nun "ortak iyi" olarak gördüğü değerler nasıl tarihin içinden süzülüp geliyorsa "ortak kötü"ler de asırlardan bu yana tüm dinlerin, geleneklerin, kültürlerin içinden süzülüp gelmektedir. Hemfikir olunan kötülüklerin başında "YALAN" gelir. Hayatın içinde en çok görülen kötülüklerden olan yalan hayatı sinsi şekilde zehirleyen kötü bir huydur. Hem yaygın olup hem de en büyük kötülükler arasında yer alan yalan konusunda İslam"ın yaptığı vurgu akıldan hiç çıkarılmamalıdır. Peygamber Efendimiz"in bir Müslüman"ın kesinlikle işlemeyeceği kötülükler arasında saydığı yalan konusunda ipin ucunun kaçtığı; yalan ve iftiranın muhafazakar görünümlü bazı kesimler ve kişiler tarafından bilinçli bir yöntem olarak kullanıldığı görülüyor.

İstihbarat oyunlarının yoldan çıkardığı insanların "amaca ulaşmak için her yol mübahtır" anlayışına sarılması hastalıklı bir anlayış üretiyor. Hiçbir ahlaki ölçüye sığmayan ve büyük haksızlıklara yol açan bu hastalıklı anlayış "yalan dünyalar" üretiyor. Kimi radikal dinci örgütler nasıl masum sivilleri hunharca katletmeyi kendi amaçları için önemsiz kayıplar olarak görüyorsa, ılıman gibi görünen bazıları ise kendi hedeflerine ulaşmak için yalan, iftira ve karalamayla insanların hayatlarını karartmayı, onurlarını peş paralık etmeyi, itibar suikasti yapmayı sıradan görüyorlar. Psikolojik harekat yöntemi, düşmanın kimyasını bozmak için her yolu gerekli görür. Rakiplerini pasifize etmek veya kendi adamlarının önünü açmak için böyle bir yöntemi meşru görmeye başlamak habis bir durumdur. İnternette, twitter"da insanlar hakkında sürekli yalanlar uyduran, hakaret eden, düzmece senaryolar üreten bir zihniyet bırakın ahlaklı olmayı, ciddi şekilde hastalıklıdır. Çamur atıp iz bırakma usulü alçaklıktan öte bir şey değildir. Gazeteci maskesi, insanların onuruyla oynamayı adet edinenlerin habis yüzlerini örtmeye yetmez. Tertip, tezgah, kumpas, yalancılığın kurumsallaşmış şeklidir. Hakka, hukuka, adalete, insanlık onuruna saygı duymayan tezgahçı takımının ahlaksızlığını mazur gösterecek hiçbir manevi ölçü, dini buyruk yoktur. Yaptığı haksızlıklar aşikar olanların, ağlak bir şekilde üste çıkmaya çalışmaları sadece yüzsüzlüktür.

Bediüzzaman Hazretleri riyakarlığı "fiili yalancılık", dalkavukluğu "alçakça yalancılık", nifak ve münafıklığı "muzır yalancılık" olarak niteler, yalan söylemenin "Sani-i Zülcelal"in kudretine iftira etmek" olduğunu vurgular. Yalan"ı küfrün (inkarın) parçası olarak gören üstad, "iman"ı sıdk ve doğruluk" olarak tanımlar: "Kizb ve sıdkın (yalan ve doğrunun) ortasında hadsiz bir mesafe var, şark ve garp kadar birbirinden uzak olmak lazım geliyor. Nar ve nur gibi birbirine girmemek lazım".

Said Nursi"ye göre bazı alimler yalan konusunda maslahat ve zaruret için geçici olarak fetva verseler de "bu zamanda o fetva verilmez, çünkü o kadar suiistimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez." "YALANA HİÇ FETVA YOK" diyen Bediüzzaman"ın bu tavrı amaca ulaşmak için her yolu mübah gören, kısmi faydalar için büyük ahlaksızlıklara kapı açan bir anlayışa dur demektedir.

Kendi menfaati için yalan dünyalar kuranlar siyasi konularda ilkesizlikten ve gerekirse düşmanıyla işbirliği yapmaktan da kaçınmazlar. Bediüzzaman bu konuda şöyle der: "Bir salih alim kendi fikr-i siyasetine muhalif bir münafığı hararetle sena etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkid ve tefsik etti. Eski Said ona dedi ki: "Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lanet edeceksin"."

Yalan, kokuşmuşluğun tezahürüdür. Kötülükleri mazur görenler onu örtecek yalanı mazur görmekten kaçınmazlar.

10 yıl önce
Yalan dünya
Bütün bunlar tesadüf mü?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir